One was перевод на турецкий

The other one was a philanderer.

Diğeri yavşağın tekiydi.

Well... much as I'd like to take all the credit, this one was a... a team effort.

Her ne kadar bütün övgüyü tek başıma almayı istesem de bu seferki bir ekip çalışmasıydı.

When I needed help, no-one was there.

Ben yardıma ihtiyaç duyduğumda yanımda kimse yoktu.

I knew there was a good guy inside of you somewhere... one that the rest of us would like to see a little more often.

İçinde bir yerlerde iyi bir adam olduğunu biliyordum. O adamı daha sık görmeyi isteriz.

Aw. I was hoping a redo on the coffee, seeing as how the last one went off the rails.

Ben de kahve olayını tekrarlamak istiyordum.

That's right, I was the only one who knew where Solovar was.

Evet, Solovar'ın yerini bilen tek kişi bendim.

We don't know. One second, the telemetry was perfectly normal, and...

Bilmiyoruz, değerleri normaldi, sonra bir anda...

No one knows what he saw that night, but whatever it was... he's been like this ever since.

O gece ne gördüğünü kimse bilmiyor ama her ne gördüyse o zamandan beri bu halde.

I was about to check one of the most important boxes a man can check in his life.

Bir erkeğin hayatı boyunca yakalayabileceği en büyük fırsatı yakalamak üzereydim.

All I had to do was become one.

Tek yapmam gereken, onlardan biri olmaktı.

There was this one time we had this very strict deadline, and Dr. Wells was super hard on us.

Bir keresinde süremiz çok azdı ve Doctor Wells de bize aşırı yükleniyordu.

All I had to do was become one.

Tek yapmam gereken onlardan biri olmaktı.

But what no one realized was that Seline and I had befriended this metalsmith.

Ama kimse selin ve benim demirciye yardım ettiğimizi fark etmedi.

Peter Maxwell was the last one to have his hands on that witches'bell.

Peter Maxwell... cadıların çanına elini süren son kişiymiş.

I was one of the dumbasses in the parade.

Törende o aptallardan biri bendim.

Growing up, out of all my friends, I was the only one whose family didn't have a legacy in Mystic Falls, so I felt like an outsider in my own town.

Büyürken, arkadaşlarım arasında, Mystic Falls'da aile mirası olmayan tek kişi bendim, kendi kasabamda dışarıdan gelmiş gibi hissetmiştim.

- You know what? Growing up, out of all my friends, I was the only one whose family didn't have a legacy in Mystic Falls.

Arkadaşlarım arasında Mystic Falls'da aile mirası olmayan tek kişi bendim.

One of them even wondered if he was a vampire.

Hatta içlerinden biri vampir olduğundan şüpheleniyor.

No, the only one who gave a damn about me was Katherine.

Beni kâle alan tek kişi Katherine'di.

What, that a man was one of my lovers?

- Bir erkeğin partnerim olması mı?

I mean, he was just a meaningless - one-night-stand.

Anlamsız tek gecelik bir ilişkiydi sadece.

I mean, there was that one girl.

- Bir kız vardı aslında.

One-eyed Willy back there wasn't trying to kill us. She was after you.

Oradaki Tek Gözlü Willy bizi öldürmeye çalışmıyordu.

I was bloody one of them.

Kahrolası ben de onlardan biriydim.

We thought it was some Southern fried werewolf thing, but it's not one thing.

Güneyli bir kurt adam olayı sanıyorduk ama bir tane değiller.

Well, whatever he was, looks like he, certainly made one hell of a...

Her neyse görünüşe göre tam anlamıyla...

Fiona said she was going to come see me, beg me one more time to take her along.

Fiona beni görmeye geleceğini söylemişti. Bir kez daha onu da götürmem için yalvaracaktı.

Yes, there was one yesterday.

Evet dün bir tane vardı.

I didn't say it was the fun one, okay?

Bunun eğlenceli olacağını söylemedim tamam mı?

Ha.'Cause it was a good one.

Çünkü iyi bir konuşmaydı.

That was one for the books.

Bu rekor kitaplarına girer.

I was top of my class at kendricks... no one cares.

Ben Kendricks'de sınıf birincisiydim.

My thought at the time was, "I'll end up shooting this one."

Düşündüğüm sonunda bunu da vuracağımdı.

And one of my best men was murdered by an American hunter, whom you allowed to live.

En iyi adamlarımdan biri Amerikalı bir avcı tarafından öldürülmüş ve... -... sen onu sağ bırakmışsın.

Crowley, only a demon can control a hellhound, which means that one of your people was involved.

Crowley sadece bir şeytan cehennem köpeğini kontrol edebilir. Bu demek oluyor ki sizden biri bu işle ilgili.

Had one fag break all night, a ten-minute wander in the garden and that was it.

Sadece bir kez sigara molası verdik, bahçede on dakikalık bir mola hepsi bu.

One drop-off, it was late and I just asked her if she was gonna invite me in.

Bir seferinde epey geç bir vakitti. Beni içeri davet edip etmeyeceğini sordum.

Every man at that party was one of your mates. I know.

Partideki adamların hepsi sonuçta arkadaşındı.

So you didn't send any messages to Trish, one of which said, "Shut up! Shut up or else", a couple of days after she was attacked?

O halde saldırıdan birkaç gün sonra Trish'e'Kapa çeneni, kapa yoksa'benzeri mesajlar da atmadınız mı?

Florist cards identical to the one that was on the flowers left at Trish's house.

Trish'in evine bırakılan çiçektekiyle bire bir aynı karttan.

The police are still trying to put it all together, but one woman was raped two years ago and another woman was raped just over a week ago.

- Dava hala devam ediyor. Ama bir kadın iki yıl önce, diğeri ise bir hafta önce tecavüze uğramış.

No, it was a stupid, basic, page-one mistake.

Hayır, ahmakça, çok temel birinci seviye bir hataydı.

Someone told me it was a formal do but when I got there, I was the only one wearing a suit.

Resmi bir parti olacağı söylendi bana ama gittiğimde tek takım elbiseli bendim.

They tried to talk to the other woman who was attacked and she's not willing to disclose.

Diğer mağdurla konuşmuşlar, hala öne çıkmak istemiyormuş.

He was one of the boys that had photos of Daisy.

Daisy'nin fotoğraflarının olduğu çocuklardan biriydi.

This drug combination which was on a repeat prescription to the lab can only have one purpose.

Laboratuvarda sürekli yazılan bu ilaç reçetesi ancak bir amaçla kullanılabilir.

He did say Count Olaf was one of his professional contacts.

Kont Olaf'ın iş çevresinden olduğunu belirtmişti.

... this was one of those times.

... Baudelaireların şansı yaver gitmişti.

- But Uncle Monty is... was one of the world's leading herpetologists.

Ama Monty, dünyaca ünlü bir herpetolog... yani öyleydi.

And while I cannot say that Violet slept any easier, she was luckier than her brother in one respect.

Violet'ın da rahat uyuduğunu söyleyemem ama bir açıdan kardeşinden daha şanslıydı.

All my life led to this, this one... this one moment when the boy became like the first shaman who was our mother.

Tüm hayatım buna vesile oldu... Çocuğun, ilk kez Şaman olan annemiz gibi olduğu an.