Read to me перевод на турецкий
2,322 параллельный перевод
On the night of the murder, monsieur, my maid read to me until 11 : 00.
Cinayet gecesi, hizmetlim saat 11'e kadar bana kitap okudu.
He stayed with me there all night, read to me.
Tüm gece yanıbaşımda oturup, bana kitabı okumuştu.
Read to me, daddy.
Oku bana babacığım.
Will you read to me?
Bana okur musun?
I like it when you read to me.
Senin okuman çok hoşuma gidiyor.
Suits me fine, I like to read aloud.
Bana uyar, sesli okumayı severim.
When wisdom was 6 he listened to me read mantras.
Bilge 6 yaşındayken bana kulak verdi ve mantraları okudu.
Mister taught me how to read the stars.
Beyefendi bana yıldızları okumayı öğretti
Do you want me to read to you?
Okumamı ister misin?
Do you want me to read your vows?
Yemini okumamı ister misiniz?
Mr. Andy Lok clearly told me that... we've to wait for Jason Lok's return from States before we can read it
Bay Andy Lok açıkça vasiyeti okumadan önce Jason Lok'un Amerika'dan dönmesini beklememizi söyledi.
You know, you've always tried me to read the Bible.
Tabi ama incilde hep öyle der
- Read that list back to me.
- Listeyi bir daha okusana.
He didn't want me to read them, but I found them!
Okumama izin vermiyordu ama ben onları buldum.
Yup, it's... you're probably expecting me to read from the Bible, right,'cause that's What a lot of preachers do.
Evet, muhtemelen İncil'den bir şey okumamı bekliyorsunuz. İncil, doğru. Çünkü vaizler böyle yapar.
Will you read this to me?
Bana bunu okur musun?
Want me to read it to you?
Sana okumamı ister misin?
Clearly you will need me to read the body.
Vücudunu kontrol etmem için, bana izin vermek zorundasınız.
If wrote the way you spoke, you'd make me want to read Hardy.
Konuşma tarzın gibi yazıyor olsan, Hardy'i okumamı sağlayabilirdin.
Sorry, did you want me to read something?
Pardon, bir şeyi okumamı falan mı istemiştin?
- That's for me to know and you to read.
- Bilen benim okuyacak olan sen.
They weren't meant for me to read.
Onları okumanın benim için hiçbir anlamı yok.
You gave me time to think, time to read.
Bana okumak ve düşünmek için zaman verdin. Ne okudun?
But he claims that he doesn't know anything. You want me to get in there and read him,
Hiç bir şey bilmediğini iddia ediyor.
I remember distinctly, you read them to me.
Okudunuz.
And maybe you can, uh, read it to me.
Belki orada okuyabilirsin.
You want me to read you what I have so far in my welcome letter?
Ron, şu ana kadar hoşgeldiniz mektubunda yazdıklarımı sana okusam olur mu?
Well, he's already been in two reading programs and teachers are telling me that he knows how to read, he's comprehending, and the teachers keep telling me that there's something with his comprehension.
O 2 okuma programına katıldı ve öğretmenleri okumayı öğrendiğini, konuları anladığını söylüyorlar, ve öğretmenleri sürekli anlamasıyla ilgili bir sıkıntı olduğunu söylüyorlar.
My parents actually tell me I have to read 30 minutes and then I could go outside and play.
Annemle babam bana 30 dakika kitap okuduktan sonra sokağa çıkıp oyun oynayabileceğimi söylüyor.
Gram's teaching me how to read minds.
Büyükannem beyin okumayı öğretiyor.
You know, if you're gonna make me read This incomprehensible book, the least you could do Would be to ask Luke Skywalker to turn down the volume!
Bana bu anlaşılması zor kitabı okutuyorsan Luke Skywalker'a söyle de şunun sesini kıssın!
I mean, he can't expect me to read this thing in one night.
Bu şeyi bir günde okumamı bekleyemez değil mi?
Yeah, if you didn't want me to read it, you shouldn't have just left it right out there... in the lightbulb cabinet where anyone could find it.
Evet, eğer okumamı istemeseydin tam orada dışarıda herkesin bulabileceği ampul dolabının içinde bırakmazdın.
Ask them to wait in the room opposite. They need to read it to me.
- Bana ifade vermeleri gerekiyor.
- Read it to me.
- Oku bana.
I want you to read it, tell me what you think.
Okuyup düşüncelerini söylemeni istiyorum.
Read it to me.
- Okusana. - Hayır.
She wants me to read it. - And?
- Okumamı istiyor.
We gave our script to a producer who was interested and then he gave us these notes you just took from me... and you're gonna read them.
İlgilenen bir yapımcıya senaryomuzu vermiştik. O da bize bu notları verdi, şimdi elimden aldın... -... ve okuyacaksın.
You want me to read this, in front of cameras?
Kameraların önünde bunu okumamı mı istiyorsunuz?
The thought of teaching intro lit to a bunch of freshmen who haven't read anything more challenging than Harry fucking Potter makes me want to puke.
Sınıf öğrencisine Edebiyata Giriş dersi verme düşüncesi midemi bulandırıyor.
What do you want me to read?
Nereyi okumamı istiyorsunuz?
But if anything should happen to me, I want you to read oh, the places you'll go! At my funeral.
Ama eğer bana bir şey olursa, sizden cenazemde "Oh, gideceğin yerler!" i * okumanızı istiyorum.
So do you think you could read it to me later?
Başka zaman okursun, olur mu?
He taught me to read.
Bana okumayı öğretti.
- Give it to me! Actually you should read this part ; I was just buying some fruit and he came to help me again!
Asıl şu kısmı okumalısınız ;'Tam bir iki elma alıyordum ki yine bana yardım etmek için geldi.'
- What? I'll tell you what to read, or not to read rather, and you'll show me your literary efforts.
Sana okuman gerekenleri söyleyeceğim sen de bana edebi çalışmalarını göstereceksin.
You know that my dad used to read me H.G. Wells when I was a kid?
Ben küçükken babamın bana H.G. Wells okuduğunu biliyor muydun?
I mean, would you like me to read aloud
Demek istediğim konuyu iyice araştırdık.
Don't forget to read me my rights.
- Haklarımı okumayı unutmayın.
# Before you can read me you've got to learn how to see me #
Benimle tanışmadan önce bana nasıl bakacağını öğrenmelisin