Sand перевод на турецкий
42,769 параллельный перевод
Tonight you thought the house was empty when we were here.
Bu akşam biz burada olduğumuz hâlde evin boş olduğunu sandın.
This name of some stupid shit Elliot thinks is dangerous.
Elliot'un tehlikeli sandığı aptal bir şeyin ismi.
I thought... What?
- Ben sandım ki...
I thought Cooper was in trouble...
Cooper'ın başı belada sandım.
Thought you were attacking me.
Bana saldırıyorsun sandım.
But you're not who I thought you were.
Ama sen sandığım gibi biri değilsin.
- Sand castles.
- Kumdan kalelerini.
When I saw you working with your friend-family, I actually thought you'd changed.
Seni arkadaş-ailenle beraber çalışırken görünce gerçekten de değiştiğini sandım.
I thought I heard something.
Bir şey duydum sandım.
this isn't...
Dur! Sandığın gibi...
I... I thought he was a hungry ghost.
İlk başta aç bir hayalet olduğunu sandım.
Your case is turning out to be more of a challenge than I thought.
Davan sandığımdan daha zor olacağa benziyor.
Period. drawing a line in the sand on your first day?
Danny, yanlış anladıysam düzelt, hisselerin çoğunluğuna sahip olarak daha ilk gününde son noktayı koymak mı istiyorsun?
You're that rich kid that everybody thought was dead.
Sen şu herkesin öldü sandığı zengin çocuksun.
I thought you were one of them.
Seni onlardan biri sandım.
That she'd what?
Ne sandın?
Take her ball and go home?
Topunu alıp eve mi gidecek sandın?
You thought you could end a criminal conspiracy by destroying a few test tubes?
Birkaç deney tüpü kırarak koca suç şebekesini alt edeceğini mi sandın?
Did you really think your drugs would affect me?
İlaçlarınızın gerçekten beni etkileyeceğini mi sandınız?
I thought Gao...
Sandım ki Gao...
And coming from someone that I thought I could trust.
Üstelik güvenebileceğimi sandığım biri söylüyor bunları.
If you thought it was possible to kick my children out the door and steal everything we, as a family, built over the years, then you're sadly mistaken.
Çocuklarımı kapı dışarı edip ailecek yıllardır kurduğumuz her şeyi çalabileceğini sandıysan büyük yanılgıya düşmüşsün.
No, Joy, it's not like that.
Hayır Joy, sandığın gibi değil.
So, maybe it's more real than I thought.
Yani belki de sandığımdan daha gerçektir.
Perhaps his chi is more damaged than we thought.
Belki de chi'si sandığımızdan daha çok hasar görmüştür.
Did you really think taking my money would work?
Paramı almak işe yarayacak mı sandın?
At first, I... I thought it could be in K'un-Lun.
İlk başta, K'un Lun'da olur sandım.
Back when I was stupid enough to think we were on the same side.
İkimizin de aynı tarafta olduğunu sandığım zaman.
- You thought that would work?
- Bunun işe yarayacağını mı sandın?
And of course, We have all these boxes full of treasure.
Ve elbette tüm bu sandıklar da hazine ile dolu.
Open the cases.
Açın sandıkları.
And you thought you got away with it.
Yanınıza kâr kalacak sandınız.
Listen, if it makes you cook my favorite dinner. And makes you dress like that every night, then baby, you can keep seeing whatever it is that you think you're seeing.
Bak, eğer en sevdiğim yemeği pişirirsen ve her gece böyle kıyafetler giyersen o zaman bebeğim, gördüğünü sandığın her neyse onu görmeye devam edebilirsin.
He's stronger than I thought.
Sandığımdan daha güçlüymüş.
I thought... that I was alone.
Sandım ki... Yalnızım.
At first I thought she was crying..
İlk gördüğümde ağlıyor sandım..
What am I, a worm?
Solucan mı sandınız beni?
There is an unopened crate out there.
Açılmamış bir sandık buldum.
- An un... an unopened crate? - Crate?
Açılmamış sandık mı?
Oh! - Crate? - Hey, there's a crate!
Sandık varmış, hadi!
I'm saying why are we running out of the bar to-to look - in some dumb crate?
Neden salak bir sandığa bakmak için bardan çıkıyoruz ki?
- Well, it's not about the crate. It's about the mystery of what's inside the crate
Olay sandık değil, sandığın içinde ne var gizemi.
- No, not the straw. - Whatever's in the crate, like...
- Sandığın içinde ne varsa işte.
So, can we please, for once in our lives, not go chasing after crates?
Bu yüzden, lütfen hayatlarımızda bir kere olsun, sandık mandık kovalamasak olur mu?
Can we go check out that crate now?
Şimdi gidip sandığa bakabilir miyiz?
Hey, what do you say you and me go out the back and check out that crate.
Sen ve ben gidip sandığa baksak olmaz mı? Sadece ikimiz.
- Just got my mind on that crate.
- Aklım sandıkta valla.
We can't go around encouraging homeless men to smoke PCP in our restrooms, you know, trying to trick each other into doing our jobs and getting fired up at the-the mere mention of a crate.
Evsizleri tuvaletlerimizde melek tozu kullanmalarına teşvik etmemeliyiz. İşlerimizi yaptırmak için birbirimizi kandırmamalıyız. Bir sandığın bahsi geçtiği anda gaza gelmemeliyiz.
! I got the crate.
- Sandığı getirdim.
I'm not gonna open a goddamn crate, Mac!
Sandık mandık açmayacağım Mac.
He's a good worker.
İyi bir çalışandır.