Say it to me перевод на турецкий
3,737 параллельный перевод
You can't even say it to me.
Bunu bana bile söyleyemiyorsun.
Even though you will not say it to me.
Sen aynısını benim için istemesende.
Tell me what it is you want me to say to you and I will say it.
Sana ne söylememi istiyorsan, söyleyeceğim.
I have to say, it kind of worries me you don't know the names of the actual bones.
Açıkçası, kemiklerin asıl isimlerini bilmemen beni biraz korkutuyor.
Well, considering they're offering to have me kill Rumplestiltskin, I'd say it is.
Rumplestiltskin'i öldürmeyi teklif ettiklerini düşünürsek bence değer.
"I know I never say it, but you're very special to me."
"Biliyorum bunu hiç söylemedim ama benim için çok özelsin."
I can't say the same about you, Sandford, since we've only just met, which would, however, make it easier for me to eliminate you.
Daha yeni tanıştığımızdan, senin için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim, Sanford. Ki bu da, seni ortadan kaldırmamı çok daha kolaylaştırır.
You say that like it's supposed to make me feel better.
Bunun beni daha iyi hissettirmesi gerekiyormuş gibi söyledin.
You don't have to say it, Commissioner, but I know you thank me, too.
Söylemeye mecbur değilsiniz ama bana teşekkür ettiğinizi biliyorum.
You'll say that you're gonna invite me to your house, and it's never gonna happen.
Beni evine davet edeceğini söyleyeceksin, ve bu hiç olmayacak.
It means a whole lot for me to hear you say that.
Bunları duymak benim için büyük önem arz ediyor.
Well, you want me to give up mine, say it already.
Benim kendi işimden vazgeçmemi istiyorsanız hemen söyleyin.
Is it offensive to say that I only trust an older white man to give me the news?
Haber sunan sadece yaşlı beyaz adamlara güvendiğimi söylemem hakaret sayılır mı?
So what is it you couldn't say to me over the phone? Oh, wait.
Bana telefonda söyleyemeyeceğin şey nedir?
But it is I who should express gratitude to you, Ambassador, for giving a normal, average human being like me the power of The Reach, the power to save the world.
Fakat asıl benim gibi sıradan bir insana Erişilenler'in gücünü vererek Dünya'yı kurtarmamı sağladığınız için size minnettarlığımı sunmam gerekiyor, sayın büyükelçi.
Sad to say, it was over me.
Maalesef benim yüzümdendi.
But at the same time I have to say... that for me it looks similar to an early stage of cancer that we call category 3.
Ama söylemem gerek, bence üçüncü kategoriden kanser hücrelerine benziyorlar.
Look, Dad, this is really difficult for me to say, but I'm gonna say it. I'm gonna say it right now.
Bak, baba, bunu söylemek çok zor, ama söylemek zorundayım.
And it's my childhood dream to go there and own my own alligator that I keep in the stands and teach to say my name so it can cheer for me during games.
Ve oraya gidip bir timsah almak çocukluk hayalim. Ona, ismimi söylemeyi öğreteceğim ki maçlarda bana tezahürat yapabilsin.
It's what Buford used to say to me.
Buford'un eskiden bana söylediği bir sözdü.
It pleases me to say that so are you.
Senin de böyle bir durumda olduğunu söylemek beni memnun ediyor.
And I want everyone here to say it with me.
Ve herkesin benimle söylemesini istiyorum.
And I was just running through the restaurant all on fire and Tuxhorn put me out and he took me here and he said to say it was a barbecue accident.
Yangın başlamışken restoranın içinde koşturup duruyordum. Tuxhorn beni dışarı çıkarıp buraya getirdi ve mangal kazası dememi söyledi.
Who's to say you ain't gonna flip it on me again?
Bana karşı değiştirmeyeceğini kim söyleyebilir?
It works. I watch Comic Relief to cheer me up, and when I say cheer me up, I don't mean those shit sketches you have on there.
Neşelenmek için Comic Relief izliyorum mesela, tabii neşelenmek derken o boktan skeçlerden bahsetmiyorum.
- What is this hat? They say it'll be impossible for me to have it.
- Almamın imkansız olduğunu söylediler.
Since you won't tell me what it is, I don't know what to say. Good?
Ne olduğunu söylemezsen bunun iyi olup olmadığını söyleyemem ama değil mi?
Though, it surprises me to say it.
Bunu söylemek beni ne kadar şaşırtsa da.
It's kind of crazy, don't you think, that you always say to me,'You remember our friend Violet?
Bu bir çeşit delilik, değil mi? Bana hep'Arkadaşımız Violet'i hatırlıyor musun?
What was it you wanted to say to me?
Söylemek istediğin şey nedir?
It's unfortunate for me to say that a man I appointed, a man I trusted, was secretly and actively working against this country in hopes of destroying it.
Benim göreve getirdiğim ve güvendiğim bir insanın bu ülkeyi yıkıp yok etmek umuduyla gizliden gizliye ve bilfiil çalıştığını söylemek bana büyük bir üzüntü veriyor.
It's not for me to say.
Bunu söylemek bana düşmez.
It's not for me to say, ma'am.
Bunu söylemek bana düşmez hanımefendi.
I forgot to mention, when you say nothing... it means you've had a secret crush on me for ages
Ayrıca, söylemeyi unuttum. Hiçbir şey söylemezsen senelerdir gizlice bana âşıksın demektir.
What was it you used to say to me when I was shipping out?
Gemiyle yola çıkmadan önce bana ne derdin?
You know, it's hard for me to take the things you say seriously when I know what's been in that mouth of yours.
Ağzına ne aldığını bildiğim için söylediklerini ciddiye almakta zorlanıyorum.
All that remains is for me to ascertain the three-digit sequence that will decode it.
Tek gereken üç haneli bir sayı.
I've got to say it pains me to say it but Mark's theory about that baby monitor is probably correct.
Bunu söylemek beni üzüyor ama Mark'ın bebek monitörü teorisi muhtemelen doğru.
Forget how easy it is for me to come by and say, " How do, Mr Merrick?
Buraya gelip, " Nasılsınız, Bay Merrick?
Who's to say it was me left the place?
- Oradan benim ayrıldığımı kim söyledi?
It galls me to say it, but she may be one of my better students.
Söylemesi zor geliyor ama kendisi en iyi öğrencilerimden biri olabilir.
And I don't know how it happened, but I know that you made it possible for me to say yes.
Bunun nasıl olduğunu bilmiyorum, ama biliyorum ki evet diyerek bunu, sen mümkün kıldın.
You made it easy for me to say yes.
Benim evet dememi kolaylaştırdın.
It was, James, and believe me, what I'm about to say... well... it's not an easy thing to admit.
Evet James, inan bana söyleyeceklerim... şey... kabullenmesi hiç kolay değil.
Let me say first that the Florrick campaign is still very enthusiastic about you filling the open seat for Supreme Court justice, and with Florrick three points ahead in the polls, we thought it best to keep moving forward.
İlk önce şunu söylememe izin verin, Florrick kampanyası Yüksek Mahkemedeki boş mevkiyi doldurmanız konusunda hâlâ çok hevesli,... kamuoyu yoklamalarında Florrick üç puanla önde gidiyor,... biz de bu şekilde ilerlemenin en iyisi olacağını düşündük.
Man, if this court could talk, it would say, " Why has God done this to me?
Şu kortun dili olsaydı, " Tanrım bunu bana neden yapıyorsun?
And as maid of honor, I need this wedding to be- - say it with me- -
Ve baş nedime ben olduğuma göre, bu düğün... Hep beraber...
Young.. That's because your dad... - You'll say he didn't want me to see it.
Young, bu babanın...
You just needed to hear me say it.
Sadece bunu benden duymak istedin.
But it means that much to me to hear you say it.
Ancak sözlerinizi duymak benim için çok değerli.
And I'm sorry, but I'm very new to NLRB, so if you could just let me know when it's my turn to say my piece?
Özür dilerim, bu UİİK'da yeniyim,... bu nedenle bana sıra geldiğinde bana haber verebilir misiniz?