Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ S ] / So it's like

So it's like перевод на турецкий

6,474 параллельный перевод
So as a parent it's my responsibility to tell you that the reason people don't like you and that your father doesn't want to be around you is because you're very, very needy.
Çocuğum olduğun için şimdi söyleyeceklerim benim için bir sorumluluk. İnsanların seni sevmemesi ve babanın senin yanında olmak istememesi başkalarına çok ama çok muhtaç olmandan kaynaklanıyor.
Oh, so it's like The View.
The View gibi yani.
So it's like the musical equivalent of Russell's Paradox, the question of whether the set of all sets that don't contain themselves as members contains itself?
Russell paradoksunun müzikal olarak dengi yani. Bütün sabitlerin sabitlerinin kendilerini içeren üyeler olarak kendilerini içermemesi?
So it-it sounds like we need a way to communicate that's simple.
Anlaşılan basit bir iletişim yöntemine ihtiyacımız var.
So it's not really like that?
Aslında öyle bir yer değil mi yani?
So, how do you like it...
Beğendin mi bari? Batı nasılmış?
He polished his shield for a week so that it was like a mirror.
Kalkanını bir hafta boyunca cilalayıp ayna gibi yapmış.
You know, it's weird, I was part of the White Shark Project right from the start, so this is... this is like coming home.
Beyaz Köpekbalığı Projesinin parçasıydım. En başından itibaren. Yani eve dönmüş gibiyim.
He's not... it doesn't... feel like he's gone, so I... I don't know how to take other people's grief?
O gitmedi... bana öyle gelmiyor, bu yüzden başkalarının üzüntülerini nasıl kabul edeceğimi bilmiyorum.
I know, but, like, they want fish and I kind of want fish, too, and the waiter said it's the market price, so...
Biliyorum ama canları balık istiyor, şimdi benim de istiyor. Garson da bugün pazar fiyatı yüksek dedi -
( marina ) you know, it's so overwhelming,'cause you feel like, this is never gonna- -
O kadar bunaltıcı bir iş ki. Çünkü bunu asla yapamayacağını düşünüyorsun.
So for me, now, the road, it's not like an adventure.
Yani benim için yollar bir macera değil.
Later, you start to feel the child move. And it's like a fish on a line, just a quick tug, and then gone so soon, you're not sure you felt it.
Daha sonra çocuğun hareketlerini hissetmeye başlarsın ve tıpkı ağdaki bir balık gibi küçük bir mücadele vardır ve sonra çabucak biter ve hisettiğinden bile emin olmazsın.
So it's like, okay, you want to keep playing, but with what arm?
Peki hala oynamak istiyorsun, ama hangi kolunla?
Well, Shia LaBeouf's famous, so it's not like you're gonna make that connection... So...
Shia LaBeouf ünlü yani oradan bir şey çıkacağını sanmıyorum...
I was so sure that I was gonna be able to show, like, all of my failure friends how easy it was to have a viable job, but, no, I'm now a failure, too.
Başarısız tüm arkadaşlarıma uygun bir işe sahip olmanın ne kadar kolay olduğunu gösterebileceğimden o kadar emindim ki ama hayır, ben de başarısızın tekiyim.
So what's it like having a famous dad?
Bu yüzden ünlü bir baba olması gibi bir şey?
Like, when it comes to his music, he's usually so punctual, so I'm sure he's, like, about to get here.
O konu müzik olduğu zaman çok dakiktir yani eminim buraya geliyordur.
Then you switched out the paperwork to cover your asses, so it looked like he knowingly bought the older drug.
Pisliğin üstünü örtmek için kağıtları değiştirdiniz. Böylece bilerek eski ilaçları almış gibi göründü.
So, that when I come back, it's like you're inviting me into your room.
Yani ben geri geldiğimde, beni odana kabul ediyormuşsun gibi olmalı.
And, like, it's so comforting to me.
Ve bu beni çok rahatlatmıştı.
But it's all dirt and it looks like shit, so... Yeah.
Bayağı pis ve bok gibi duruyor, evet.
So it's... it's like they're facing their fears.
Yani korkunla yüzleşmek gibi.
So it's like a surprise birthday party?
- Yani sürpriz doğum günü partisi gibi mi?
So maybe it's good for you to work through something like this.
Belki de böyle bir şeyle başa çıkmaya çalışmak senin açından iyidir.
It's not like Robert's here to object, so if you think you can do better, just have at it.
Robert burada olup itiraz edemeyeceğine göre, eğer daha iyisini yapabileceğim diyorsan, buyur yap.
Ever since I was a little girl, it's like I-I've been holding my breath... waiting for something, something I can't even put a name to to fall into place so that I could finally breathe.
Küçüklüğümden beri sürekli nefesimi tutardım sanki adını koyamadığım bir şeyi beklerdim. Taşlar oturduğunda sonunda nefes alabilecektim.
Now, I'm just getting this on film so that, like, it's documented, but you only put one lime in this, and I asked for two.
Bunu videoya çekiyorum ki belgeleyebilelim ama sadece tek limon koydun. Ve ben 2 limonlu istemiştim. Ona limon ver adamım.
It's so nice to have a good strong man like yourself - that enjoys my cooking.
Senin gibi güçlü bir erkeğin pişirdiklerimi beğenmesi çok güzel.
It's made me feel so uncomfortable, like having a gay guy around it's makes all us feel... my god.
Etrafımızda gey birini olması beni çok rahatsız ediyor. Hepimizi rahatsız...
She's acting like everything's fine, so who knows? Maybe it is.
Her şey yolundaymış gibi davranıyor, yani kim bilir, belki de öyledir.
AND IT'S LIKE THAT AND IT'S- - SO THEY'RE GOING TO- -
Aynen bu şekilde ve sonra onlar...
But it's the way you're unfriendly. How you're so polite about it, like you're doin me a favor.
Ama cana yakın olmama şekliniz bu konuda o kadar kibarsınız ki sanki bana iyilik ediyorsunuz.
So, can we do it now? Like, right away?
Satışı hemen yapabilir miyiz?
It's like when you're a kid and you need permission to go to the washroom? And you raise your hand, and wait for teacher to call on you, but meantime you just have to go so bad.
Hani küçüksündür de tuvalete gitmek için izin alman lazımdır ve elini kaldırıp hocanın sana söz hakkı vermesini beklersin ya.
That whole "best man" thing, it's more like a "not so good" - -
Bu sağdıçlık pek de güzel bir iş değilmiş.
It's a pretty decent drive, so we should probably head off soon, like tonight.
Yolumuz baya uzun, bu gece yarısı yola çıksak iyi olacak.
- I don't know, it's... it's all so fuzzy, it's like I'm... trying to see underwater.
Bilmiyorum. Her şey çok belirsiz. Sanki suyun altını görmeye çalışıyor gibiyim.
It's like, I think, 200 or so.
Yaklaşık 200 falan sanırım.
So to me, it looked like your man helped Tony and this other guy fuck you out of Caspere's shares.
Yani bence, senin adamın Tony'ye.. ve diğer adama yardım ederek, seni Caspere'ın hisselerinden çıkardı.
So, this Holodeck, are you thinking it's an "in your bedroom" Holodeck, or more of like a "communal living room" Holodeck?
Bu dediğin şey sadece odanda mı geçerli... -... yoksa salonda da olabilir mi mesela?
Um, I don't know actually, it's pretty dumb, it's not like, really finished, so...
Bilmiyorum aslında, oldukça aptalca daha bitirmedim...
So, it's like some sort of anti-zombie bunker. - I get it.
- Yani bir çeşit anti-zombi sığınağı, anladım şimdi.
So, what's it taste like?
Tadı nasıl?
So, it is a mutation, like we thought, only it's a different species.
- Düşündüğümüz gibi mutasyon yani. - Tek farkı, değişik türlerle yapılmış.
So far, it's only been able to take control when it's under threat, but... It's wheedling its way in like a tick.
Şu ana dek sadece tehdit altındayken kontrolü ele geçirebildi ama zamanla daha da ilerliyor.
But the virus compound only lives in aerated form for a matter of minutes, so, in a closed space like the room below, it will be contained to our guests.
Ama virüs birleşimi sadece birkaç dakika havada kalıyor. Yani alttaki oda gibi kapalı yerlerde misafirlerimizle sınırlı kalacak.
Um... yeah, I mean, I guess... it makes sense... it seems like maybe a blessing in disguise, but it's such a... and so quick.
Evet, yani sanırım... Kötü gibi dursa da iyi olabilir aslında ama sanki çok hızlı oldu.
So it's not like he's a health guy.
Yani sağlıklı bir adam da sayılmaz.
It's just not every day I uh, go out and meet somebody like you, who's so open.
Her gün dışarıda senin gibi açık görüşlü insanlarla tanışmıyorum.
So, what's it like working with your ex-husband?
Eski kocanla çalışmak nasıl bir şey?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]