Sob перевод на турецкий
467 параллельный перевод
I'm going to give her all the sob stuff!
Bir sürü acıklı hikaye anlatacağım!
He's the best man for that sob-sister stuff.
Dokunaklı yazılarda üstüne yoktur.
- Well, I... - The world will weep! Humanity will sob.
Dünya ağlayacak, insanlık hıçkıracak.
She was a sob, sob sister
O ağlıyordu, ağlıyordu
I hammer out a sob story, and everybody's blubbering'all over me.
Ben acıklı bir haber yazarım ve herkes başlar bana ağlamaya.
Was the sob that I heard was a part of the illusion?
Duyduğum ağlama sesi de bu illüzyonun bir parçası mıydı yoksa?
They all got a sob story.
Hepsinin acıklı bir hikayesi var.
Sob stories about the poor.
Fakirlerle ilgili acıklı bir bölüm.
" Hear him sob He wants a pretty little deck to swab
Hıçkırıklarını dinleyin Paspaslayacak güverte istiyor
You know, the trouble with you, Knucksie... is that you're a sob sitting...
Senin sorunun Knucksie ayyaş bakıcılığı yapan ve...
♪ In fact, they'll soon be dead [all sob]
Aslında yakında solup gidecekler
No fancy trials. No sob sisters.
Ne keyfi mahkemeler ne de trajedi sever kancık gazeteciler olacak!
When thy warlike father, like a child... told the sad story of my father's death... and 20 times made pause to sob and weep... that all the standers-by had wet their cheeks... like trees bedashed with rain -
Senin cengâver baban bize gelip babamın ölüm haberini * çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra anlatırken dinleyenlerin de yanaklarından yağmurla ıslanan ağaçlar gibi yaş iniyordu.
Next you'll be giving me your sob story.
Birazdan bana acıklı öykünü anlatacaksın.
You can't get to Nishi with your sob stories.
Acıklı hikayelerin ile Nishi'yi kazanamazsın.
I'm just a silly girl who's boring you with sob stories.
Ben sadece iç çekerek anlattığım hikayelerle canını sıkan aptal kadının tekiyim.
I hate moaning sob sisters.
Okurlarını ağlatan yazarları hiç sevmem.
There's no time for any sob stuff about... ... england, home and beauty.
İngiltere, ev ve güzellik için ağlamaya zaman yok.
A terrible buzzing, idiotic, shameless, a music which ends with a child's terror and a sob convulsing the world.
iğrenç bir döndürüş aptal utanmaz bir müzik bir çocuğun korkusuyla bitiyor dünyayı sarsıran bir hıçkırık,
And while you sob, I show a check for the amount stolen and press it into their hot little hands and ask as a special favor to a distraught husband, to withdraw the charge.
Ve sen ağlarken ben de, çalınan tutar için bir çek göstererek hiddetli küçük ellerine sıkıştırır ve perişan bir koca olarak suçlamaların düşmesi için, özel bir iyilik isterim.
She started crying and gave me a big sob story, so I felt sorry for her.
Ağlamaya başladı ve hıçkırıklara boğularak hikayesini anlattı. Eh! Acıdım ona.
I've had enough sob stories for one day.
Bir güne bu kadar acıklı hikaye yetti bana.
You haven't brought me here just to tell a sob story.
Beni buraya göz yaşartıcı bir hikaye anlatmak için getirtmedin.
He would try again several times, but as soon as he said "Sergei", he would choke, at "Kuzmich", he would sob, and "on all sides" would be drowned in tears.
Birkaç kere denedi, Ama "Sergei" dediğinde boğulacak gibi oldu, "Kuzmich" dediğinde hıçkırdı, ve "dört bir yandan" derken gözyaşlarına boğuldu.
Tell her the SOB earned his oats.
Söyle, ihtiyar moruk işini yaptı.
Who says, "poor John"? Don't everybody sob at once.
Bana zavallı diyenler hayatta bir kez olsun zavallı hâle düşmediler mi?
Like a long sob, charged full with farewells
Vedalarla yüklü, aynı uzun bir hıçkırık gibi.
" Let it come through fully with a full sob.
"Bırak hıçkırıklar içinden gelsin."
[Sob]
[ ]
Listen to their sob story.
Acıklı hikayelerini dinle.
That sob at the back of the throat...
Gırtlağın dibinden gelen iniltiyi...
If you're gonna sob, do a single.
Ağlayacaksan, tek başına ağla.
The tiger cub is a real SOB and the good dragon is a sucker.
Kaplan polis tam bir yavşak. Dev ejder ise kerizin teki.
There's some poor SOB in LA, with his face bent out of shape where you damaged his movie career.
Los Angeles'da orospu çocuğunun teki var, suratı dağılmış ve film kariyerini mahvetmişsin.
I wonder if that SOB actually made it.
Bu alçak herif mi bunu yaptı merak ettim doğrusu.
Some SOB can't read.
Okumasını öğren.
I joke, you sob, what difference does it make?
Ben şaka yapıyorum, sen ağlıyorsun ne fark var?
Big man like you, sob, sob.
Büyük adam senin gibi, alçak herif, alçak herif.
* I sob a sob and I weep some tears *
Hıçkırarak ağlıyorum, Ve gözyaşları döküyorum.
That cunning display that made Londoners sob
Lonrda'yı ağlatan o ustaca gösteri
Cry, weep, wail and sob.
Ağla, sızla, feryat, figan!
I desired greatly to throw down everything and sob.
"En büyük isteğim, haykırarak her şeyi aşağı atmak!"
He's the same SOB he always was.
Hayır. Eskiden nasılsa şimdi de öyle işte.
She didn't sob, she just whimpered.
Hıçkırmadı, hafif hafif ağladı.
A sob story.
Acıklı bir hikaye.
At tonight's meeting with management those SOB's finally gave in.
Yönetimle bu akşam yaptığımız toplantıda o pislikler nihayet teslim oldu.
I started to sob.
Hıçkırmaya başladım.
I don't have time for your sob stories.
Senin hüzünlü hikayelerden birini dinleyecek vaktim yok.
You are one very lucky SOB.
Çok şanslı bir hergelesin.
You've got better things to do for me than run that SOB down every month.
Her aybaşı oradan oraya koşturmaktan yapacak daha iyi şeylerin var.
No sob stories, i promise.
Üzgün hikayeler yok, söz veriyorum.