Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ S ] / Spread out

Spread out перевод на турецкий

1,634 параллельный перевод
Spread out and look for him.
Dağılıp arayalım.
Everybody, spread out! Man that perimeter!
Herkes, dağılsın!
I like my gratitude in small doses, spread out over time.
Bana minnettarlığını küçük dozlarda, zamana yayılmış bir biçimde, göstermeni isterim.
Here's the plan : We'll start here, spread out and push down the block.
Plan şu, buradan başlayacağız, dağılacağız ve bloktan aşağıya doğru gideceğiz.
What if we spread out.
Dağılalım.
Spread out, find him.
Dağılıp bulalım onu.
All right, spread out, stay alert.
Pekala, ayrılın ve gözünüzü açın
Let's spread out or something.
Gruplara filan ayrılalım bari.
Spread out, spread out!
Yayılın, yayılın!
- Spread out.
- Dağılın.
All that winter, we spread out across the country gathering evidence for Parliament.
Tüm kış boyunca, ülkenin dört bir yanına dağıldık Parlamento için delil topladık.
Spread out so it looks like we got no room.
Biraz yayılın ki boş yerimiz olmadığı gözüksün.
Spread out.
Ayrılın.
Spread out your hand
Elini aç.
Spread out between three different women.
Üç farklı kadından.
So, you know, feel free to spread out, do whatever you want to.
İstediğin kadar yayılabilir, ne istersen yapabilirsin. - İyi.
Its ripples spread out lapping at the bottom of the well.
Dalgalanırdı kaynağın geldiği doğru tarafa
When that's all spread out, it becomes an iconic image.
Bunların tümü yayıldığında simgesel bir resim oluşuyor.
And it reframes it from somehow magically information is getting inside my head... from signals or forces or something... into a different view, which is that... in a sense your head, yes, is here... but it's also spread out - spread out through space and time.
Ve bunu bir şekilde sihirli bilgiler bazı sinyallerle kafamın içine giriyor kafamın içine giriyordan alıp, farklı bir bakış açısı sunuyor ; bir açıdan evet kafanız orada, ama aynı zamanda mekanda ve zamanda yayılmış durumda.
Word of Fisk's murder has spread out through the entire fleet.
Fisk'in öldürüldüğü bütün filoya yayıldı.
CAG wants us to spread out to control a larger area.
HEK dağılıp, daha büyük bir alanı taramamızı istiyor.
Spread out.
Dağılın millet.
So anyway, planet gone, all rocks and dust, but the human race lives on, spread out across the stars.
Gezegen toza toprağa dönüştü. Ancak insan ırkı, yıldızlara yayılarak yaşamını sürdürdü.
Spread out.
Evi arayalım.
- Spread out.
- Evi arayın.
and don't spread out too much. we still got the fazio party in the banquet room.
Üstelik çok fazla bölmeyin, ziyafet odasında Fazioların partisi yapılacak.
( man ) All right, everybody spread out!
Pekâlâ, herkes dağılsın!
They're spread out everywhere, it's like a big family.
Her yere yayılmış durumdayız. Büyük bir aile gibiyiz.
We could spread out a blanket in the break room, have a little picnic, order some'za.
Mutfakta bir battaniye açarız ortaya.. Za'dan sipariş verip küçük bir piknik yaparız.
See this whole swamp is actually just one tree spread out over miles branches, spread and sink and take root and then spread some more one big living organism, just like the entire world.
Aslında bu bataklık kilometrelerce uzağa yayılmış bir ağaçtır. Dalları yayılıyor, kök salıyor. Ve sonra tekrar yayılıyor.
Spread out your lips before you kiss.
Önce bir saçıl öpmeden.
It's not just that the country is spread out, we've evolved our cities for the use of cars.
Ülkemiz rastgele bu şekilde yayılmamıştır, araba kullanımı için şehirlerimizi bu şekilde geliştirdik.
Spread out, now.
Dağılın.
Spread out.
Dağılın.
I mean, it could break out and spread to every system that's linked to this bank :
Güvenlik duvarını asıp, bankanın bağlı olduğu tüm sistemlere yayılabilir.
It'll get out of Miami, spread exponentially, city to city from one network to another.
Miami'den çıkar ve şehirden şehre katsayısal bir şekilde yayılır.
That's probably okay if you spread it out.
Yavaş içersen muhtemelen sorun olmaz.
But as humans have spread through Ethiopia and the environment has dried out, the walla ibex has been pushed into the most marginal habitats it can find and some of the last remaining places that humans can't get to
Ama insanlar Etiyopya'da yayıldıkça ortam kupkuru oldu. Walia dağ keçisi bulabildiği kenara en yakın bölgelere itildi ve insanların ulaşamayacağı en son yerlerden bazıları işte bu inanılmaz dik uçurumlardı.
All those still out there who spread oppression injustice and hatred they better hope not.
Hâlâ zulüm, haksızlık ve nefret yayanlar böyle ummasalar, iyi ederler.
Fortunately, though, the sprinklers went off and put it out before it spread to the rest ofthe building.
Allahtan yangın söndürme aleti hemen devreye girdi ve... Ateş binanın geri kalanına sıçramadan önlenebildi...
Boots, spread them out and put them on a line.
Boots, bölüğü topla ve tek sıra oluştur!
Spread'em out. Come on ; let's go.
Aç bacakları, haydi!
Spread out!
Yayılın!
they came out all of a sudden, then spread everywhere...
Hepsi aniden geldi, sonra her yere dağıldı...
JOHN : I'm out again, and I intend to spread the pain around.
İşte yine dışarıdayım ve etrafa dehşet saçmak istiyorum.
But then a wicked man came to town and his wickedness spread amongst the community until God wiped the cancer clear out by fire.
Sonra kasabaya kötü bir adam geldi. Kötülüğü halka yayıldı ta ki Tanrı kanseri ateşle temizleyinceye dek.
a spread-out wave of possible locations... and it's in all of those at once.
ve aynı anda bu mekanların hepsindedir.
That ain't gonna fly, Ceci. A cop picked you out of a photo spread.
Bundan kurtulamazsın Ceci.
Spread out.
Dağılın!
He spread it heavily around the mortar, but he didn't know he was gonna drop the residue on his way out.
- Plütonyum tozu. Havan topunun çevresine bolca dökmüş. Bu şekilde kazara dökülmüş olamaz.
Now, hold the measure and spread your arms out to the side.
Kollarını iki yana açıp... bir de öyle ölç.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]