Squealing перевод на турецкий
390 параллельный перевод
Guidon, that squealing liar!
Guidon, ciyaklayan yalancı!
Power to make multitudes run squealing in terror at the touch of my little invisible finger.
Görünmez parmağımın ufak bir dokunuşuyla,... insanları korku içinde kaçırtma gücü.
Take some of those squealing men with you first.
Önce şu ağlaşan adamları bindirin.
Stop your squealing.
Yalvarmayı bırakın.
I wouldn't be squealing if he hadn't been with another twist.
Başka bir kancıkla gezip tozmasaydı bunu yapmazdım.
[Brakes Squealing]
[Fren Gıcırtısı]
Who are you squealing on you little Judas?
Küçük Yahuda sen kime cıyaklıyordun?
No squealing.
Ötmek yok.
We get a lot of offers from men in prison who feel they'd like to do a little squealing.
Bize bilgi vermek isteyen pek çok mahkumdan teklif alıyoruz.
Somebody's doing some squealing.
Biri ötmüş olmalı.
I'm asking you, where's that squealing son of yours?
Sana soruyorum, o gammaz oğlun nerede?
He ran around here squealing like a stuck pig.
Etrafta koşturup yaralı bir domuz gibi cıyaklıyordu.
- By squealing'about Morrison?
- Morrison cinayetiyle ilgili öterek mi?
Tell him I'm not squealing.
Söyle onlara.
Altar gave me away, she's squealing on us!
Altar bana hediye etti, O bizi ihbar etti!
It's sort of rough, one American squealing on other Americans.
Biraz zor bir durum, bir Amerikalı diğer Amerikalılara ihanet ediyor.
Dance, you squealing goat!
Dans et cazgır keçi!
You get a crazy yen for a fella, and come hot-footing it out here squealing about salvation.
Bu adam için çılgınca bir tutkuyla buralara koşup Kurtarıcımsın diye cıyaklıyorsun.
Set it too squealing'. Ha! Be dogged that the rest of them didn't tree that boy.
Domuz haykırınca, geri kalanları oğlanı bir ağacın tepesine kadar kovalamış.
Anyway, he's not the type to go squealing.
Her neyse, ispiyon edecek tipte biri değil.
You testified that Mrs. Manion was squealing and jumping up and down and "swishing her hips" around the pinball machine.
Bayan Manion'un cıyaklayarak hoplayıp zıpladığını... ve kalçalarını tilt makinesine vurduğunu söylediniz.
- Squealing on the boys.
- Çocukları kışkırtıyorsun...
Squealing, my friends, demands punishment.
- Asla teslim olmak yok dostlarım.
Stop squealing!
Ciyaklamayi kes!
You looked with disgust and terror at your squealing baby and whispered :
Ağlayan çocuğuna dehşetle baktın ve mırıldandın :...
[TRAIN WHEELS SQUEALING ] ANNOUNCER [ OVER PA] : Your attention please.
Dikkat dikkat. 19 : 15 treni Bridgeport'a vardı.
The rats, rustling and squealing in the night, as they too died.
Gece ciyaklayan sıçanlar da öldüler.
When will I...? ( Tyres squealing )
Ne zaman ben... ( Lâstik gıcırtısı )
- [Engine Revving ] - [ Tires Squealing]
- [Motor sesi ] - [ Lastik sesleri]
[Tires Squealing]
[Lastik çığırması]
[Valerie ] Soon, the border- - the other side. [ Tires Squealing]
[Valerie ] Sınır yakında- - diğer taraf. [ TLastik çığırması]
- [Screams ] - [ Tires Squealing]
- [Çığlıklar ] - [ Lastik çığırması]
Your Sveta is as useless as a pig - - no fur, only squealing.
Senin Sveta hayırsız çıktı - - ne köy olur ne kasaba.
I never squealed on anybody in my life, and I ain't squealing now.
Hayatımda kimseyi ihbar etmedim şimdi de etmem.
It'd start squealing and freaking out, they'd have to... come up and bash'em 2 or 3 times.
Bağırmaya, ciyaklamaya falan başlarlar. Onların da gelip iki üç kez daha vurmaları gerekir.
I heard high-pitched squealing.
Telefonda yüksek sesler duydum.
First I get your famous chewing, now I get your famous squealing?
İlk önce meşhur çiğnemen, şimdi de meşhur inlemelerin mi?
Except a... ( High-pitched squealing )
Sadece- -
Everybody's talking about how some cop is squealing to the Chase Commission.
Herkes, polisin birinin, Takip Komisyonu'na öttüğünü konuşuyor.
Look, that little fucker Arthur's squealing to the juvie.
Bakın şu şerefsiz Arthur komisere ötüyor.
- I'm on my way. - [Tyres Squealing]
Gidiyorum.
Yeah, sure. [Motor Revving, Tires Squealing]
Evet, tabi.
You, your squealing, and your selling me off!
Senden, pezevenkliğinden, her gün beni satmandan bıktım artık.
- One after the other, kicking and squealing.
- Birbiri ardına, debelenip çığlığı basıyorlardı.
Ready to do some squealing?
Bağırmaya hazır mısınız?
[TRAIN WHEELS SQUEALING]
Tamam.
[Squealing, Laughing]
Yaptıkları her şeye göz yumdun!
[Tyres squealing] DECKER : There they are.
İşte oradalar.
[Engine Revving, Tires Squealing] - Hold it! Police!
Kıpırdama!
[Tony Growling Playfully, Sheena Squealing] I'll miss them.
Onları özleyeceğim.
( brakes squealing ) Ow! Are you all right?
İyi misiniz?