Takes перевод на турецкий
33,385 параллельный перевод
And it won't be some shark in a $ 5,000 suit who takes you.
Ve sizi tutan da 5000 dolarlık takımı....... içinde bir köpekbalığı olmayacak.
Different years, but every death, every missing person takes place during the same lunar cycle in October.
Farklı yıllar ama bütün ölümler, bütün kayıp vakaları hep aynı ay çevriminin ekim ayında meydana geldi.
Every part, every part, you know, takes its pound of flesh.
Her kısmı, her kısmının ayrı bir zorluğu vardı.
Cauterize your thigh after Jether takes a chunk out of it.
Jether bir parça aldıktan sonra kalçanı dağlayacağım.
It only takes one to start a revolution.
Devrim başlatmak için sadece bir tanesi yeter.
Do you have a guy who takes care of it?
Yaralarınla ilgilenen bir adamın var mı?
And Robbie takes care of you?
Robbie de sana mı bakıyor?
Takes care of me?
Alakası yok.
- Dying takes a lot out of you.
- Ölmek bir çok şeyi götürüyor.
Takes time. It's slow and painful, but you'll get there.
Yavaş ve zahmetli ama başaracaksın.
Well, you got in to see me, and that takes grit and determination.
Beni görmeye geldin sonuçta, bu cesaret ve kararlılık ister.
My car takes 18 gallons, max.
Arabam maksimum on sekiz galon alıyor.
A guy who takes everything literally.
Her mecazı gerçek gibi anlayan adam.
Okay, so far, I have "takes up too much room in bed," "eats pizza with a fork."
Peki, şimdiye kadar "yatakta çok yer kaplıyor" ile "pizzayı çatalla yiyor" yazabildim.
Tell you, the first thing I want to count is how many steps it takes me - to run my head into a band saw.
Dodge City Salonu'ndaydım, bir gözüm kapıda, bir gözüm kartlarda.
I think it's because it takes a long time for the climate to change in a way that people feel it, and because, uh, it seems sort of abstract now.
Bence iklim değişikliği, insanların hissedemeyeceği kadar uzun sürede gerçekleştiği için. Artık neredeyse soyut bir şey gibi görülüyor.
What makes scientists so nervous is that we can reach a point where earth takes over and starts reinforcing warming.
Bilim insanlarını korkutan şeyse, Dünya'nın ısınmayı pekiştirmeye başlayacağı noktaya gelmemizdir.
That's the side that takes a walk with my daughters and I wanna be able to, them to see, or my grandkids,
İşin romantik tarafı bu tabii. Kızlarımla yürüyüşe çıksam, onların veya torunlarımın, gençken benim gördüğüm şeyleri görebilmelerini isterim.
And then Langford tracks her down later, kills her, and takes back whatever he stole from Morad.
Sonra da Langford kızı takip etti, öldürdü ve Morad'dan çaldığı şeyi geri almış oldu.
Takes standard mag all the way up.
Standart şarjorü bayağı arttırıyor.
It always takes a while.
Her zaman böyle biraz sürer.
The cop takes one look at us and he figures we're worth searching.
Polis bize şöyle bir baktı ve aranmaya değer olduğumuza karar verdi.
Well, it takes some cojones to abduct another woman with the cops out in force and all the news coverage.
Polis tüm gücüyle ortadayken ve medya işin peşindeyken birini kaçırmak cesaret işi.
That takes me back.
Bu beni geçmişe götürdü.
- Whatever it takes darling.
- Ne gerekiyorsa yaparım sevgilim.
Even if you're right, even if she's asking for a job interview, a defection takes time, planning, groundwork.
Haklı olsan bile, iş görüşmesi yapmak istiyor olsa bile, bir iltica için zaman, planlama ve zemin etüdü gerekir.
Every time I get evicted... or shaken down by a cop or a blurhead takes a swing at me, I come here.
Ne zaman evden atılsam ya da polis tarafından hırpalansam ya da kafası güzel birisi bana saldırsa buraya gelirim.
I'll make sure The Board takes notice.
Kurulun bunu dikkate almasını garantileyeceğim.
If Kenneth doesn't have what it takes, okay, he's got to go.
Eğer Kenneth iş için yeterli değilse tamam, gitmesi gerek.
Kenneth does not have what it takes.
Kenneth bunun için yeterli değil.
- takes for granted,
-... senin gibi bir şeydir.
I remember it takes one minute to go up 100 floors so in a certain way you feel it in your stomach.
100 katı çıkmanın 1 dakika sürdüğünü ve bunu midemde bariz şekillerde hissettiğimi hatırlıyorum.
This is the same guy who takes the blame when we lose, when it's us who plays Hacky Sack with the baseball.
Maçı kaybettiğimiz zaman suçu üstüne alan aynı adamdan bahsediyorum. Biz beyzbolu hacky sack gibi oynarken suçu üstüne alan adam.
Oh, I like it when a woman takes charge.
Bir kadının kontrolü eline almasına hastayım.
That's our most vulnerable point, the time that takes.
Kilitli kapı görürsek, ne kullanacağımı biliyorum. Zaman aldığı için bu en savunmasız noktamız.
I-I can assure you that the White House takes the situation most seriously.
Sizi temin ederim Beyaz Saray durumu oldukça ciddiye alıyor.
If that's what it takes to start changing hearts and minds, yes.
Kalpleri ve akılları değiştirmeye başlamanın yolu buysa, evet.
And you can't stop beings from doing anything it takes to survive.
Canlıların hayatta kalmak için gereken her şeyi yapmalarına da engel olamazsın.
All it takes is for one alien to ruin it for all of us.
Her şeyi mahvetmek için tek bir uzaylı yeter.
Dude, genius takes time. Okay.
Dostum, dahilik zaman alır.
She takes us right to him.
Ve bizi doğruca ona götürür.
She takes a rape victim and falsely accuses her of murder.
Tecavuz mağdurunu yanlış ithamlar ile suçlayıp cinayet zanlısı yaptı.
Best guess, he takes us to Flynn.
İyi bir tahminle, bizi Flynn'e götürecek.
Grant takes a train out of town at 6 : 00.
Grant saat 6 treniyle şehri terkediyor.
Takes one to know one, Caroline.
Kişi kendinden bilir işi, Caroline.
Won't that be easier if Max takes her shirt off?
Max tişörtünü çıkarsa daha kolay olmaz mı?
That takes three whole days.
Bunu yapmak 3 gün sürüyor.
Ok, so to abduct, kill, and dispose of that many victims, it takes skill and sophistication.
Onca kurbanı kaçırıp, öldürüp parçalamak beceri ve deneyim ister.
You take care of us, she takes care of you.
Siz bizi öldürdükten sonra o da sizi öldürecek.
It takes a lot of work to be an alcoholic.
İyi eğlenceler.
She said she never takes it off.
Aynen öyle.