The most перевод на турецкий
68,480 параллельный перевод
Now, bambini, this is the most important part of the Reptile Room :
Bakın bambinolar, Sürüngen Odası'nın en mühim kısmı burası.
In his veins, I found the venom of one of the most dangerous snakes in the world.
Damarlarında dünyanın en tehlikeli yılanlarından birinin zehrini buldum.
The American people must now make the most important decision they've had to make in generations.
Amerika halkı, şu anda nesillerden beri vereceği en önemli kararı vermek zorundadır.
You see only a woman is the most wise and powerful.
Görüyorsun, yalnızca bir kadın en bilge ve en güçlüdür.
This is the most powerful magic.
Bu en güçlü büyüdür.
Like I've had the most wonderful, like, peaceful sleep.
Sanki en mükemmel en huzurlu uykuyu çekmişim gibi.
The best moves I've made in my life have required the most discipline, patience, and trust, so I ask you, hold for a day.
Hayatımda yaptığım en iyi hamlelerde disiplin, sabır ve güven istedim. Bu yüzden senden bir gün daha beklemeni istiyorum.
You know, I saw at the library that it's the short trips that pollute the most.
Kütüphanede, küçük gezilerin... çevreyi daha çok kirlettiğini duymdum.
Your girlfriend isn't the most competent nurse I've ever seen.
Sevgilin gördüğüm en beceriksiz hemşireydi.
And time is the most important resource of all, because time is the one thing you can't buy.
Zaman herkesin en önemli kaynağıdır çünkü zaman, satın alamayacağın tek şeydir.
Now the most important thing - - dinner.
Şimdi en önemli konuya gelelim, akşam yemeği.
Which partner was the most concerned with nepotism?
Kayırma konusunda en çok hangi partner endişelendi?
So with two women stars of our era to suddenly have the most successful picture in the theaters among young people, well, we thought it signaled a sea change.
Bizim dönemimizin iki kadın yıldızı birdenbire gençler arasındaki en başarılı sinema filmine sahip oldular. Bunun, büyük bir değişimin sinyali olduğunu düşündük.
Be warned, Strait-Jacket contains the most realistic portrayal of axe murders in motion picture history, made all the more vivid by the powerful performance of a screen legend.
Uyarayım, Deli Gömleği sinema tarihindeki baltalı cinayetlerin en gerçekçi tasvirini sunuyor. Beyazperdenin efsane isminin güçlü performansı sayesinde her şey daha da canlı oldu.
And granted, I mean, we didn't have the most realistic looking severed heads on Strait-Jacket, but the picture did a robust business.
Deli Gömleği'nde de çok gerçekçi kesik kafalar kullanmadığımız kesin ama film çok sağlam iş yaptı.
Oh, you should have seen how the most beautiful woman that ever lived treated me back in the day.
O dünyanın gelmiş geçmiş en güzel kadınının zamanında bana nasıl davrandığını görecektin.
How did it feel to be the most beautiful girl in the world?
Dünyadaki en güzel kız olmak nasıl bir histı?
The most joyous thing you could ever imagine.
Hayal edebileceğin en keyifli şeydi.
How did it feel to be the most talented girl in the world?
Dünyadaki en yetenekli kız olmak nasıl bir histi?
Your first wedding is the one that you remember the most.
İnsan en çok ilk düğününü hatırlar.
Well, light-headedness and... dizzy spells in the most inopportune moments.
Sersemlik ve en olmadık anlarda baş dönmesi.
Wearing a $ 100,000 sapphire necklace over a hospital gown by Dior, Joan Crawford is the most glamorous and popular patient in the celebrity wing of Cedars-Sinai Hospital.
Hastane geceliğinin üstüne 100 bin dolarlık safir kolyesini takan Joan Crawford Cedars Sınai Hastanesi'nin ünlüler katındaki en gösterişli ve popüler hastası.
I saw the most beautiful pair of legs staying the hand of my executioner.
Celladımın önünde duran iki güzel bacak gördüm.
You're one of the most powerful men in the Kyrkistani underworld.
Kyrkistan yer altı dünyasının en güçlü adamlarından birisin sen.
If we had to lose him, at least I know he died doing what he loved the most.
Onu kaybettiysek bile, en azından sevdiği şeyi yaparak öldüğünü biliyorum.
Every winter, when I was a boy, my mother had the most terrible choice to make.
Ben çocukken, her kış annem hep ağır kararlar almak zorunda kalırdı.
- The most important thing... is that Scottie trusts you.
- En önemlisi de Scottie'nin sana güvenmesi.
And what hurt the most about it was... The things the trolls were writing were true.
Ve en çok canımı yakan şey ise... öküzlerin yazdığı şeylerin doğru olmasıydı.
You know, this is the most honest talk we've had in a while.
Uzun zamandır yaptığımız en dürüst konuşma bu.
One month, at the most.
En fazla bir ay içinde.
The Twilight Drive-In where I work, my home away from home, a piece of town history, is closing for good, just when we needed a place to escape to the most.
Çalıştığım yer, Twilight Sineması, benim için ikinci bir evdi, kasabanın tarihi bir parçası, tam da bir yerlere kaçmak için en çok ihtiyaç duyduğum anda kapanıyordu.
Not saying anything to either you or Betty, was the most moral, apathetic choice I could make.
sana ya da Betty'e birşey söylememek, yapabileceğim en ahlaklı ve duyarsız seçimdi.
It's one of the most prime pieces of real estate in Riverdale.
Riverdale'deki en önemli arazilerden birini.
And Lodge Industries gets one of the most prime pieces of real estate in Riverdale.
Ve Lodge Endüstri, Riverdale'deki en önemli gayrimenkullerden birini alıyor.
It's the most basic, the most human emotion.
Bu en temel insan duygusudur.
I'm glad to hear it, but even the most loyal soldier needs someone to cover his flank.
Bunu duymama sevindim. Fakat en sadık askerin bile sırtını koruyacak birine ihtiyacı vardır.
The incredibly deadly viper is one of the least dangerous and most friendly creatures in the entire animal kingdom.
Son derece ölümcül engerek, hayvanlar âleminin en dost canlısı ve tehlikesiz hayvanlarından biri.
Most people are terrified to go anywhere near the edge.
Çoğu insan uçurumun kenarına gitmekten bile korkar.
They're most intrepid in the face of the unknown.
Onlar meçhulün yüzündeki cesaret.
Yeah. And if I take it to trial and I lose, I face the bar anyways and jail time, most likely.
Tabii bunu duruşmaya taşıyıp kaybedersem barodan yine ihraç olurum ve muhtemelen hapis cezası da olur.
I covered most of the walls with foil-scrim-kraft insulation.
Duvarların büyük kısmını ince bir yalıtkanla sardım.
I spent most of the day going door-to-door, pitching.
Gün boyu kapı kapı dolaşıp uğraştım.
You know, Mamacita, one of the things I loved most about having these children... all of them... was that no matter what I was doing, making a picture, or out for an event, the mad rush that was once my life... was that I'd always come home to this wonderful noise and joy.
Biliyor musun Mamacita, çocuk sahibi olmanın en sevdiğim yönlerinden biri de film de çeksem bir etkinlik için dışarıda da olsam hayatımın bir döneminde olduğu gibi delice de koştursam ne olursa olsun eve geldiğim zaman o muhteşem sesleri ve neşeyi görecek olmamdı.
Reeves Industries has taken the lead, identifying the world's most challenging engineering problems and solving them.
Reeves Industries, dünyanın en zor mühendislik problemlerini belirlemede ve çözmede birinci sıradaydı.
Most of them blew up, but eventually, we got a bird in orbit and now that's the design that everybody copies.
Çoğu havaya uçtu, fakat şimdi yörüngede bir kuşumuz var ve herkesin kopyaladığı bir dizayna sahip.
For that reason, what I'm asking you to do is even more dangerous and illegal than most of the grey matters we take on.
Bu sebepten ötürü, yapmanızı istediğim şey, aldığımız çoğu davadan daha tehlikeli ve yasadışı.
... Helen Gruner, most recently a part of the EU delegation to Afghanistan.
... Helen Gruner, AB Afganistan delegeliği yeni bitmiş.
We have to stay vigilant if we don't want to lose the things that we hold most dear.
En sevdiğimiz şeyleri kaybetmek istemiyorsak, dikkatli olmalıyız.
We got back... most of the Ambassador.
Biz de... Büyükelçilerin çoğunu.
Most of you already know the details, but your classmate Jason Blossom's body was found late Saturday night.
Çoğunuz zaten detayları biliyor. Ancak okul arkadaşınız Jason'ın cesedi Cumartesi gecesi geç saatlerde bulundu.
Most of the time the people we like don't like us back.
Çoğu zaman, hoşlandığımız insanlar bizden hoşlanmazlar.
the most important thing 30
the most important 24
most 125
mostly 853
most wanted 16
most people don't 23
most of them 115
most people 94
most definitely 69
most of us 33
the most important 24
most 125
mostly 853
most wanted 16
most people don't 23
most of them 115
most people 94
most definitely 69
most of us 33
most days 56
most of all 127
most of the time 326
most interesting 19
most of it 102
most important 37
most of my life 16
most impressive 32
most people do 23
most recently 37
most of all 127
most of the time 326
most interesting 19
most of it 102
most important 37
most of my life 16
most impressive 32
most people do 23
most recently 37
most times 18
most kind 19
most likely 309
most of' em 17
most probably 17
most nights 17
most importantly 190
most certainly 39
most amusing 17
mostly me 17
most kind 19
most likely 309
most of' em 17
most probably 17
most nights 17
most importantly 190
most certainly 39
most amusing 17
mostly me 17