To do that перевод на турецкий
77,265 параллельный перевод
I wonder if you've got the strength to do that, Keith.
Acaba bunu yapacak gücün var mı Keith?
It's helpful, but of course they clean up around here too soon to do that.
İşe yarar ama burayı sıkça temizledikleri için öyle bir imkân yok.
But he's had five years to do that.
Fakat bunu yapmak için bes yili vardi.
To do that, we'll need more power.
Bunu yapmak için daha fazla güce ihtiyacımız var.
The best way to do that is for Hayley to wield a weapon forged with Hope's blood.
Bunu yapmanın en iyi yolu da Hayley'nin, Hope'un kanıyla yapılmış bir silahı kullanması.
How are you going to do that?
Nasıl bulacaksın?
- I didn't ask you to do that.
- Bunu ben istemedim.
How are you allowed to do that?
Bunu nasıl izin verilir?
Do you realize that at this number, I'm worth close to a quarter of a billion dollars?
Bu rakamlara göre net değerimin neredeyse çeyrek milyar dolar olduğunun farkında mısın?
I didn't do it to be perceived as tough, but to make it clear that if you survive today, you are now officially on the team and wouldn't have to keep looking over your shoulder.
Bunu sert görünmek için değil bugün hayatta kalanların resmen ekipte olduğunu ve endişelenmeleri gerekmediğini göstermek için yaptım.
Knowing that do you think you could get your hands on some of the money he used to buy them?
Çipleri satın aldığı parayı ele geçirebilir misin?
Do I need to say any of that again?
- Tekrar anlatayım mı? - Patronumu arayacağım.
You can't listen to that though, I mean, you can't do this job without a thick skin, right?
Ama onları dinleyemezsin, yani, bu eleştirilere kulak asamazsın. ..
What does that have to do with this?
- Bununla ne ilgisi var?
Do what you have to do, but let me tell Dorothy Pine that we caught the killer.
Ne yapman gerekiyorsa onu yap ama Dorothy Pine'e katili bulduğumu söylememe izin ver.
Now, Mike, I know this might potentially be putting yourself at risk, but would you be prepared at this time to do a mean impression of Josh getting a boner at that clarinet recital?
- İğrenç. Mike, bunun seni riskli bir duruma sokabileceğini biliyorum ama şu anda Josh'ın klarnet resitali sırasında ereksiyon olmasını tasvir edebilir misin?
But perhaps you do know that from a financial point of view, Monaco is the best place to die.
Ama belki de finansal olarak Monaco'nun ölünecek en iyi yer olduğunu biliyorsunuzdur.
Then tell her that the world's a bad place and that sometimes we have to do bad things to survive.
O zaman, ona dünyanın kötü bir yer olduğunu, ve bazen hayatta kalmak için kötü şeyler yapmamız gerektiğini söyle.
Well, when I found out that Eva was responsible for taking those kids, I knew that I had to do something about it.
Eva'nın, o çocukların kaçırılmasından sorumlu kişi olduğunu öğrendiğimde, bu konuda bir şeyler yapmak zorunda olduğumu anlamıştım.
It's gonna take everything that you want to keep buried, it's going to use that and make you do exactly what it wants you to do.
Saklı kalmasını istediğin her şeyi senden alacak,... bunları kullacanak ve sana yaptırmak istediği şeyleri harfiyen yaptıracak.
Everything that you want to keep buried... it's going to use that and make you do exactly what it wants you to do.
Sakli kalmasini istedigin her seyi... O kullanacak ve sana istedigini yaptiracak
But can you summon that same beast to do what is necessary today?
Fakat bu canavari çagirabilir misin bugün gerekli olani yapabilmek için?
I'm forced to do things that I... regret.
Pisman oldugum seyler yapmak zorunda kaliyorum.
The thing is, sometimes you have to do things that you don't want to do because you're the only one that can do them.
Bazen istemediğin şeyler yapmak zorunda kalırsın. Çünkü bunları yapabilecek tek kişi senden başkası değildir.
Do you really want to fight the both of us, after everything that we have endured?
Tüm yaşadıklarımızdan sonra gerçekten ikimizle de dövüşmek mi istiyorsun?
That should start things up again, but you got to do it before the last grain of sand falls in this thing.
Kalbim tekrar atmaya başlayacak ama bundaki son kum tanesi düşmeden önce yapmalısın.
Now you want to blow that opportunity to maybe save your brother, or do you want to do you job and save your little girl?
Şimdi bu fırsatı tepersin ve belki kardeşini kurtarabilirsin. Ya da işini yaparsın ve küçük kızını kurtarırsın.
Do not come back here until I tell you that it's safe to come back here.
Dönmenin güvenli olduğunu söyleyene kadar geri dönmeyin.
That's why it tried to do the exact same thing to Marcel and to Klaus.
Bu yüzden de aynı şeyi Marcel'e ve Klaus'a yapmaya çalıştı.
- That's what you tried to do the first time we met.
- İlk karşılaştığımızda denediğin için.
Yeah, and while I'm doing that, are you gonna do anything to help the cause?
Peki ben bunu yaparken sen amaca hizmet eden bir şey yapacak mısın?
But even if you do find him, it'll take you an eternity to break the spells that bind him, and that's assuming you don't die by my family's hand first.
Ama bulsan bile onu bağlayan büyüleri bozman sonsuz zamanını alır. Bu da ancak ailemin ellerinde ölmediğin varsayımında.
And in what fairy tale do you think that I would allow that to happen?
Peki hangi masalda buna izin vereceğimi düşünüyorsun?
Hey, I love a good grudge just as much as the next guy, but do you want to stand around whining about a missing finger bone, or do you want to talk about a ledger that points us to where the other bones might be?
Hey, kin gütmeyi ben de yanındaki adam kadar severim ama parmak kemiğinin kaybı hakkında yakınıp durmak mı diğer kemiğinin yerini gösteren defteri konuşmak mı istersiniz?
The Thurston students are privileged and advantaged, and sometimes you feel like you have to work twice as hard to get half as far, but that doesn't mean you shouldn't do it.
Thurston öğrencileri ayrıcalıklı ve avantajlı ve bazen onlara yetişmek için iki kat çok çalışmak gerekiyor ama bu yapmaman gerektiği anlamına gelmez.
That's where they're gonna find me and then I want you to e-mail Del and I want you to do it immediately, okay?
Cesedimi orada bulacaklar, hemen ardından Del'e e-posta at, olur mu?
So, I mean, that's how Italians love to do it.
Yani, İtalyanlar bunu seviyorlar.
Hey, you do know when Arnie flashes the light, that means to get the fuck off stage, right?
Arnie ışık yakıp söndürdüğünde sahneden siktir ol bu sahneden in demek biliyorsunuz, değil mi?
She keeps telling me I have to do more "women appropriate" shit. What is that?
Bana sürekli daha çok kadınlara uygun şeyler yapmam gerektiğini söylüyor.
Ah, are you sure there's nothing that I can do to make'em throw a little extra bread my way?
Bana biraz daha fazla ekmek vermeleri için yapabileceğim bir şey yok mu kesinlikle?
It meant once you see Naples, there was nothing left to do but die because nothing would ever compare to that moment.
Napoli'yi bir kere görünce ölmekten başka yapacak bir şey kalmaz..... çünkü hiçbir şey o an ile kıyaslanamaz.
If I want to do an IRA, then that-that's my business, right?
IRA yapmak isteseydim, onu yapardım öyle değil mi?
It was supposed to be a bowl of cherries, but I can't even do that right.
Bir kiraz kasesi olacaktı güya ama onu bile beceremedim.
Do you really think that door, or any other, leads to freedom?
O kapının ya da başka bir kapının özgürlüğe açılacağını gerçekten düşünüyor musun?
Got to do the toast and all that shit.
Gidip kadeh falan kaldırmalıyız.
Brought me to the middle of nowhere, drugged me, ripped me off, and he charged me for shit that I didn't even do.
Saçma sapan bir yere götürdüler,... uyuşturucu verip, beni soydular, Sonra benden yapmadığım bir şey için para istediler.
I get that someone has to do something but why's it you?
Birisi bir şey yapmak zorunda olduğunu olsun ama neden sensin?
That's exactly what you're going to do.
Aynen öyle yapacaksın.
Acceleration is the derivative of velocity with respect to time. How do we know that the ball is moving at all if there's nothing to compare its motions to?
Ve hareketini kıyaslayacak hiçbir şey yoksa topun..
Well, that I do want to hear about.
Bunu dinlemek isterim işte.
Well, she said yes, which is all that matters. But, we weren't able to do much celebrating.
Anna "evet" dedi, önemli olan da o ama pek kutlama yapamadık.
to do it 22
to do this 76
to do what 364
to do the right thing 23
to do 70
do that 435
do that again 97
do that for me 24
that 10639
that's nice 2129
to do this 76
to do what 364
to do the right thing 23
to do 70
do that 435
do that again 97
do that for me 24
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that'll be it 25
that's my best friend 28
that's my sister 96
that's good to know 269
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that'll be it 25
that's my best friend 28
that's my sister 96
that's good to know 269
that's for sure 889
that doesn't seem fair 27
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16
that'll be me 20
that doesn't seem fair 27
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16
that'll be me 20