Undeterred перевод на турецкий
32 параллельный перевод
Now, if you are still undeterred, he will shift his ground.
Eğer hala kararlıysan senin tarafında görünür.
And that is that I'm undeterred in my course of action.
Söyleyeceğim şu. Daha önceki açıklamamın boyutunu büyütüyorum.
Undeterred, Ulbricht demanded renewed loyalty from East Germans.
Ulbricht kararlı bir biçimde, Doğu Alman halkından sadakat tazelemelerini istedi.
Undeterred, Jim hopes that advances in technology will eventually force sceptical experts to sit up and take notice of what he believes is a water-tight theory.
Azimli Jim, teknolojideki gelişmelerin, er ya da geç... şüpheci uzmanların şöyle bir oturup, inandıklarının ne kadar su götürmez... olduklarının farkına varacaklarını ümit etmektedir.
No, I'm not undeterred by this.
Hayır, buna ikna olmadım.
Okay, sore bottom, a little disoriented, but undeterred.
Tamam. Popom acıdı, biraz da başım dönüyor ama vazgeçmeyeceğim.
Bohr, though, was undeterred and as the 1920s dawned, the battle lines for one of the greatest conflicts in all science were drawn.
Yine de Bohr kararliydi ve 1920'lere gelindiginde bilimdeki en büyük anlasmazligin mücadele hatlari çizilmisti.
But Charlie, undeterred, engineered a lethal body blow that weakened the Communist empire.
Fakat Charlie, azmiyle ölümcül bir darbe indirerek Komünist imparatorluğunu sarstı.
Look, I'm gonna tell the chief that detective O'Hara is in full, undeterred control of this investigation,
Bakın, şefe Dedektif O'hara'nın bu soruşturmada kontrolü tam anlamıyla elinde tuttuğunu söyleyeceğim.
But the wizard is undeterred.
Ama büyücü kararlıdır.
But the wizard is undeterred.
Ama büyücü yine kararlıdır.
The garlon summons the stones of prophynia, but the wizard is undeterred.
Kara şeytan Prophynia taşlarını kötülüğe çağırır, ama büyücü hep kararlıdır.
How nice to see someone so undeterred by things like reality.
Birinin bir şeyleri böyle kararlı şekilde yaptığını görmek ne hoş!
Undeterred focus is the secret to success...
Başarının sırrı odaklanmaktır...
Ideological purity, compromise as weakness, a fundamentalist belief in scriptural literalism, denying science, unmoved by facts, undeterred by new information, a hostile fear of progress, a demonization of education, a need to control women's bodies,
İdeolojik saflık beraberinde bir zafiyet doğurur yobaz düşünce literatüre göre bilimi reddeder, gerçeklerle hareket etmez yeni bilgilere heves duymaz gelişime düşmanca bir korku besler eğitimi gözünde canavarlaştırır kadın bedenini kontrole çalışır..
One's courage should be undeterred.
Önemli olan insanın içindeki cesarettir!
Assange was undeterred from the WikiLeaks mission.
Assange, WikiLeaks'in misyonundan caymıyordu.
( George Michael speaking Spanish ) But even after doing that search, they were undeterred.
Ama o araştırmayı yapmalarına rağmen yine de yılmadılar.
Undeterred, the crew got into position.
Ekip, azimle pozisyon aldı.
To this undeterred hero for justice, the Nobel Committee of Oslo, Norway, awards our 1964 Peace Prize.
Adalet için kararlı bu kahramana Oslo, Norveç'in Nobel Komitesi 1964 Barış Ödülünü veriyor.
Well, let's go out there, you and I, and announce that you've decided to let the blacks vote undeterred, and this whole mess will go away.
Gördüm. - Hadi birlikte çıkıp oraya gidelim ve azimli siyahilere oy hakkı verilmesine karar verdiğini duyuralım da bu karmaşa bitsin.
Undeterred by the terrifying events of the day, they moved back inside and took the oath of allegiance.
Korkunç bir günün ardından tekrar içeri girdiler ve yeminlerini ettiler.
Undeterred, this big male picks his spot and starts to dig.
Bu büyük erkek azimle kendine bir yer seçiyor ve kazmaya başlıyor.
The Flying Ace set out across the hostile countryside undeterred.
Göklerin Hakimi düşman topraklarında korkusuzca ilerlemeye başladı.
But undeterred, I commandeered these brilliant young drunks, because nothing was gonna stop me from finding this girl and telling her what I should have told her earlier on.
Ancak yılmadım ve bu güzeller güzeli sarhoş gençlerin yardımını kullandım. Çünkü hiçbir şey bu kızı bulmamı ve ona daha önce söylemem gereken şeyleri söylememe engel olamazdı.
and institutions... while also demanding a more effective leadership, one undeterred by the hitmen, the hijackings, or any other manifestations of violence.
Ayrıca katillerle, kaçırmalarla veya şiddet eğilimli birçok hareketle yıkılmaya çalışılan bu işin daha da etkili olmasını istiyorum.
Now, I assume, given my helpfulness, you'll allow me to go about my business undeterred.
Bu yardımımdan sonra kendi amacımın peşinden azimle gitmeme engel olmazsın artık.
But the army is undeterred.
Ama ordudakiler azimli.
Pressmen and sightseers throng the lanes, undeterred by the official statement that no announcement is contemplated at present about the Princess'future.
Basın mensupları ve merak içindeki halk resmî açıklamayı umursamadan toplandı. Ama şu anda Prenses'in geleceği için herhangi bir açıklama yapılmadı.
Pressmen and sightseers hoping for a glimpse of the couple were undeterred by the official statements that no announcement is expected.
Çifti görmek isteyen basın mensuplarını ve meraklı gözleri herhangi bir açıklama yapılmayacağının bildirilmesi de yıldırmadı.
Undeterred by creepy-crawlies, Tim and the team head back to the jungle hoping for a more successful climb.
İşte gidiyoruz. Vay canına. Bu daha iyi.
You were undeterred.
Yılmadın.