Within reason перевод на турецкий
182 параллельный перевод
Within reason, why not?
Makul bir şeyse neden olmasın?
Anything within reason, you said.
Makul bir şeyse demiştin.
That is, within reason.
Yani makul ölçülerde demek istiyorum.
Within reason.
- Makul sınırlar içinde.
Uh, within reason, of course.
Makul olarak, tabii ki.
You may beat me, within reason.
Sen de makul bir şekilde beni altedebilirsin.
And in return, I will steal from you... also within reason.
Ve karşılığında ben, sizin için, birşeyler çalabilirim.
Well, I suppose so, within reason.
Şey, evet, mantıklı olmak gerekir.
If Mr. Bedford would sell, I'd pay anything within reason.
Eğer Bay Bedford burayı satacaksa, her şekilde buraya talibim.
Well, keep it within reason.
Pekala makul sınırlarda olabilir.
Nothing within reason.
Makul olan her şeyi yaparım.
'The transport, with the lady driver,'will be at your disposal for the election period,'and anything else - within reason.'
Ulaşım aracı, kadın sürücüyle birlikte, seçim boyunca emrinde olacak, bu, başka şeyler için de geçerli - tabii mantıklı olması koşuluyla.
We're doing everything within reason.
Sağduyuyla yapılabilecek her şeyi yapıyoruz.
Yeah, within reason.
Makul ölçülerde.
that's rather why i came in here with that point about nobody moving. oh, i see. within reason.
Ben de o yüzden buraya geldim kimse kıpırdamasın dedim.
within reason.
- Makul ölçüde.
within reason, right.
- Makul ölçüde, evet.
I mean, anything within reason. You'll find I'm pretty generous.
Ölçü dahilinde olduğu sürece çok cömert olduğumu göreceksiniz.
Anything... within reason.
Ne isterseniz... makul olan her şey.
Well, within reason.
Makul her şeyi.
Well, within reason.
Makul ölçülerde.
Within reason, that is.
Makul ölçüde elbette.
You can even pick your jazz selections. Within reason, of course.
Tabi ki kendi caz şarkılarını da seçebilirsin.
Anything can be arranged, within reason.
Herşey ayarlanabilir, mâkul olduğu sürece.
It's the most wonderful thing in the world, within reason.
Dünyadaki en harika şey, mantık çerçevesi dahilinde.
That is, within reason, of course.
Makul bir çerçevede tabii.
We do what we have to do, to make it work... within reason.
İşin tamamlanması için üzerimize düşeni yaparız... Belli sınırlarda.
Within reason.
Mümkün olabildiğince.
- Within reason.
- Olasılıklar içindeyse.
Whatever you spent, you spent. As long as it's within reason.
Ne kadar harcadıysanız harcadınız.
Damn near anything within reason.
Lanet olsun, neredeyse makul olan herşey.
I mean, within reason, you know.
Tabii mantıklı olursa.
But keep it within reason.
Ama bunu daha sade yap.
- Within reason.
- Sebebi varsa.
No, you're perfectly within reason not to want to rush it.
Aceleye getirmemek konusunda çok haklısın.
- Within reason.
- Hangi sebeple.
- I can have anything? - Yeah. Within reason.
- Ne istersem alabilir miyim?
I'll iron anything within reason.
Makul olan her şeyi ütülerim.
Within reason.
Mâkul olmak kaydıyla.
Now, if he has common sense... he'll get great happiness out of life... by using these powers within right reason.
Sağduyu sahibiyse, bu güçleri mantıklı bir şekilde kullanarak mutlu olur.
- Okay within reason.
- İyiyim.
It needn't be within the bounds of reason.
Herhangi bir mantık içermesi de gerekmiyor.
Mr Myers, this is a capital charge and, within the bounds of reason,
Bay Myers, bu bir cinayet davası.
If you don't see reason within 8 days, it's war and you'll lose.
Sekiz gün içinde bir neden bulamazsan, kaybedersin.
obviously, you can all move a little, within reason.
Makul ölçülerde kıpırdayabilirsiniz.
- Within reason.
Mantık çerçevesinde.
Awaken the sleep of reason, and fight the monsters within and without.
Uykundan uyan ve ne olursa olsun yaratıklarla savaş.
Part of the reason I'm here is that I felt... that their representation clearly misstated- - at least within Brown Williamson's representation- - clearly misstated what is common language within the company.
Burda olma nedenimin bir kısmı da onların... temsilinin açık olarak yanlış açıklandığını hissetmemdir- - en azından Brown Williamson'ın temsili- - açık olarak yanlış temsil edildi ki bu şirket içinde ortak görüştü.
[Wigand] Part of the reason I'm here is that I felt... that their representation clearly misstated... what is common language within the company.
[Wigand] Burda olma nedenimin bir kısmı da onların... temsilinin açık olarak yanlış açıklandığını hissetmemdir... bu şirket içinde ortak görüştü.
Mr. Cramer has good reason to suppose that you have essential evidence in a homicide within his jurisdiction.
- Bay Wragg, bu saçmalık. Bay Cramer'ın, onun yetki alanındaki bir cinayetle ilgili deliliniz olduğunu farz etmesi için iyi sebepleri var.
Within a few hours, we had forgotten our primary reason for coming... ... to capture the fabled Beast that hunted us.
Bu dev kalabalık içinde, hayvanın bizi yeneceği aklımıza bile gelmemişti.
reason 73
reasons 43
reasonable 43
reasonable doubt 18
reasonably 25
within 177
within a month 17
within days 16
within a year 31
within a week 27
reasons 43
reasonable 43
reasonable doubt 18
reasonably 25
within 177
within a month 17
within days 16
within a year 31
within a week 27