Worthwhile перевод на турецкий
872 параллельный перевод
Sounded like Reg was doing something really worthwhile.
Reg gerçekten değerli bir şey yapıyormuş gibi görünüyordu.
A worthwhile reason you'd tip us off?
Bize tüyo vermen için geçerli bir neden?
"I'd give it all up if I could find someone honest and worthwhile."
Dürüst biriyle karşılaşsam derhal bu hayatı terk ederim.
I want to do something worthwhile.
Dişe dokunur bir şeyler yapmak istiyorum.
It doesn't seem at all worthwhile for Denny to go back this way.
Denny'nin böyle geri dönmesi hiç de sıkıntıya girmeye değer görünmüyor.
You ought to know whether it's worthwhile or not.
Değip değmeyeceğini senin daha iyi bilmen lazım.
It's worthwhile staying down here just to miss it.
Burada kalma zahmetine değer.
Dozens of people have come here to do something worthwhile There's no use of you standing there looking middle aged and bleeding about safety...
Düzinelerce insan buraya değerli bir şeyler yapmaya geldi senin orada dikilip orta yaşlı görünüp güvenlikten bahsetmen fayda sağlamıyor...
It simply made danger and death worthwhile. Cabal!
- Tehlike ve ölümü, sıkıntıya değer kıldı.
I suppose by the time I get to town... it will hardly be worthwhile going to bed.
Şehre geri döndüğümde o kadar geç olacak ki, yatmaya değmeyecek.
Was it worthwhile coming with me from London to see what stout fellows our Nottingham friends are?
Nottingham'lı dostlarımızın yiğitliğini görmek için Londra'dan kalkıp gelmeye değdi mi?
Very worthwhile, isn't he?
Çok değerli, değil mi?
Well, there have been cases. But the headache... the next morning is worthwhile if you drink it with the right toast.
Ama ertesi sabahki baş ağrısının... bir anlamı olması için doğru şeye kadeh kaldırmalısın.
I'm beginning to wonder if this trip was worthwhile.
Bu yolculuğun buna pek değmediğini düşünmeye başladım.
But it wouldn't be worthwhile... for you to go to all that trouble, because you're going home soon.
- Evet. Ama çok uzun sürmeyecek... Sen de problem yaşamayacaksın.
Isn't it worthwhile coming up here?
Buraya gelmeye değmedi mi?
Much more worthwhile.
Çok daha zahmete değer.
Nothing's ever so worthwhile as it seems beforehand, Mr McNamara.
Sonuçta hiç bir sey önceden düsünüldügü gibi olmuyor.
Something worthwhile.
Değecek bir şey.
How could they do anything worthwhile under such conditions?
Bu koşullar altında birşeyleri nasıl başaracaklardı?
Or if it was worthwhile or if it was all wasted.
İster buna değsin... ister boşuna çaba olsun.
If we create a breathtaking effect it'll be simple to monopolie all the worthwhile men.
Nefes kesen bir etki yaratabilirsek bütün kayda değer erkekleri tekelimize almak kolay olur.
I told you it'd be worthwhile.
Zahmete değeceğini söylemiştim size.
But there is one thing we have in our department that is really worthwhile, Professor.
Ama büromuzda gerçekten kayda değer bir şey var, profesör.
Yes, sir, it was worthwhile waiting for.
Evet, efendim. Beklediğimize değdi.
They're the only people worthwhile knowing around here.
Buralarda tanımaya değer tek insanlar.
They don't speak English to any worthwhile degree.
Çok az İngilizce biliyorlar.
Looks like coming home was worthwhile.
Eve döndüğüne değmiş görünüyor.
I'm gonna make this trip worthwhile.
Bu yolculuğun hakkını vereceğim.
You need to have a worthwhile goal to aim for.
Senin bir amaca ihtiyacın var.
You'll discover they're the only things that are worthwhile.
Dünyada yapmaya değer tek şeyin... onlar olduğunu keşfedeceksin.
Well, we was late gettin'here... and didn't manage to put our hands on anything worthwhile anyhow... so it didn't matter one way or the other to us when the veins pinched out.
Buralarda bayağı eskiyiz... ve hiçbir şekilde hiç bir şeye elimizi sürmedik... maden çıkana kadar bizi hiç bir yol ilgilendirmedi.
Life isn't worthwhile if you got to worry.
Endişeliyken hayatın tadı çıkmıyor.
Do something worthwhile.
Hayırlı bir iş yap.
Men like you Make my love worthwhile
Senin gibi erkekler Aşkımı değerli kılıyor
Here's something really worthwhile.
Elinde güzel bir şey var.
That's worthwhile knowing, Leo.
Bunu öğrenmem iyi oldu Leo.
I'm gonna make it so worthwhile, you can't afford not to sell.
Reddedemeyecegin bir teklifte bulunacagim.
My husband always said if it was a worthwhile fight, didn't matter who won.
Kocam her zaman kayda değer mücadeleyse kimin kazandığı önemli değil derdi.
When a man has "and valet" after his name, he's worthwhile.
İsminden sonra " "ve uşağı" " olan erkek önemlidir.
Dorothy's never been interested in anyone worthwhile.
Dorothy hiç düzgün biriyle ilgilenmemişti.
You've already made my trip to New York worthwhile.
New York tatilimi çoktan kayda değer yaptınız.
I'm making it worthwhile.
Değerini yükseltiyorum.
And most people are worthwhile.
Ve çoğu insan her şeye değer.
If I may say so, sir, it's moments like these, when a man feels his work is really worthwhile.
İşte böyle anlarda efendim... emeğinin boşa gitmediğini kavrıyor insan.
And when we'd finished, it wasn't worthwhile going back to the office.
Bitirdiğimizde büroya dönmemin anlamı yoktu.
This makes everything worthwhile, a whole year and a half he spent in his bunk.
Bu, Bir buçuk yılımı bu ranzada geçirmeye değer.
Dont be silly. Life wouldnt be worthwhile if we couldnt help others.
Saçmalama, birbirimize yardım etmezsek dünyanın değeri kalmaz.
This time it's for something worthwhile.
Bu sefer bazı şeyler değerli.
It better be worthwhile, Rosie.
Buna değse iyi olur Rosie.
Is this worthwhile sir, now that everything has been cleared up?
Her şey aydınlanmışken bu önemli mi, efendim?
worth 169
worthy 85
worthing 41
worthless 87
worth it 77
worth a shot 61
worth every penny 25
worth a try 41
worthy 85
worthing 41
worthless 87
worth it 77
worth a shot 61
worth every penny 25
worth a try 41