Your time's up перевод на турецкий
650 параллельный перевод
No. He's taken up too much of your time already.
Çok vaktinizi almış zaten.
Thirty's about time to make up your mind, and I'm nothing of the sort, not Connor.
30 yaş karar vermek için uygundur, ve ben hiç öyle değilim, Connor değil.
Come on, your time's up.
- Gel, zamanın doldu.
When the time is up, if you haven't delivered that document to me properly signed... I shall shut off your air and go on my way.
Süre dolduğunda, belgeyi imzalanmış olarak vermezsen havanı kapatıp yoluma devam ederim.
That would give you time to round up your herd.
Ona sürü toplamak için zaman kazandırmış olursun.
Remember, if a gentleman wants to dance, or if he wants you to sit with him... your time costs anything from a quid up.
Unutmayın, bir bay dans etmek ya da onunla oturmanızı isterse açılış fiyatınız bir poundan başlar.
Your time's up.
Cezan bitti.
Speak, or I'll cut your throat and leave you to drip... like a hog hung up in butchering'time.
Konuş yoksa boğazını keser, kasabın çengelinde asılmış domuzlar gibi kanının süzülmesini seyrederim.
Now for the first time in your life when there's any reason to come up here, all you can think of doing is...
Şu an ömründe ilk defa buralara çıkmana bir sebep olmuş, oysaki aklından geçen şu...
Jorden, your time's up!
Jorden, vakit tamam!
It's time you woke up to your responsibilities.
Artık sorumluluklarını üstlensen iyi olur.
We, uh, want you to give up your duties at the hospital for a time.
Bir süreliğine hastanedeki görevlerini bırakmalısın.
It's almost time to lock up the house. Then your party will really begin. I wonder how it will end.
Neredeyse evi kapatmanın zamanı geldi sonra da partin başlayacak ama nasıl biteceğini merak ediyorum.
WELL, YOUR TIME'S UP.
Şampanya ve çiçekler için çok teşekkür ederim. Şimdi...
Young man, it's time to make up your mind.
Karar vermek zorundasın genç adam.
It's time you faced up to your responsibilities.
Sorumluluklarınla yüzleşme zamanı.
- Muraki, your time's up.
- Muraki, zamanın doldu.
Every time you pick up a handful of dust and see not the dust but a mystery, a marvel, there in your hand.
Eline her toprak alışında elinde toprağı değil de bir avuç gizem ve sihir görürsün.
Your time's up.
Sıran geldi.
If he catches you trying to make a run for it with me, you won't have hardly any time to say your prayers before he'll open up your back.
Benimle kaçmaya çalışırken seni yakalarsa, Sana yapacaklarından önce Dua etmeye bile vakit bulamazsın.
Doctor, I don't want to take up your time, but mine's still bleeding.
Doktor, vaktinizi almak istemem ama benim yaram hala kanıyor.
Your time's up, buddy.
Vaktin doldu, dostum.
Your time's up.
Süren doldu.
By that time your leg'll be swollen up tighter than Dick's hatband!
O zamana kadar da bacağın davul gibi olur!
Here you are with a handful of holes, a thumb up your ass... and a big grin to pass the time of day with.
Bir avuç dolusu halka, kıçınızda parmak ve geçen zamana sırıtarak işte buradasınız.
whatever it is you are... your time " s up.
her ne isen...
While you're practicing up on your penmanship... you might leave a little time for a refresher course in plastic surgery.
Şu sahte imza üzerine çalışırken... estetik cerrahi üzerine bir kurs için de zaman ayırsan iyi olur.
Sorry, your time's up, mr. spewm.
VAKİT DOLDU!
I can see why you'd have a hard time making up your mind.
Karar verirken niçin sıkıntılı zamanlar geçirdiğini görebiliyorum.
You better start wearing cast-iron shorts because the next time I see you, I'm gonna bury my shoe up your ass.
Üzerine demirden yapılmış birşeyler giysen iyi olur zira seni bir daha ki görüşümde ayakkabımı kıçına sokacağım.
Your time's up.
Vaktin geldi.
But if at some point in time you and your superior, and I know he's a tough man, insist that I come up with an alibi, I promise you I'll produce one.
Fakat zamanın bir noktasında seninle senin üstün, ve biliyorum ki, o sert biridir, bir tanıkla ortaya çıkmamda ısrar ediyor, size söz veriyorum bir tanık çıkaracağım.
I'll come get you when your time's up.
Eğer gelmeseydiniz, ben sizi çağıracaktım.
Otherwise, it's just a matter of time before the cops show up at your door... and you lose your kid for good.
Yoksa polislerin gelmeleri ve çocuğunu tamamen kaybetmen an meselesidir.
Your time's up.
Zamanın doldu.
Your tender care afterwards, your constant attentions and your ardent love which neither time nor difficulties can lessen. For me you neglect your parents and your country you give up your own position in life to be a servant of my father.
Beni sudan çekip çıkardıktan sonra gösterdiğiniz ilgi, ne zamanın ne de zorlukların zedelediği aşkınız, bu uğurda vatanınızı ve ailenizi gözden çıkarışınız, yerinizi ve itibarınızı kaybetmeniz ve babamın hizmetinde çalışmaya başlamanız...
But you got to have enough sense if you're trying to build up your reputation as a journalist, to be in the right place at the right time.
Ama gazeteci olarak ünlenmek istiyorsan doğru zamanda doğru yerde olmalısın.
Get up off your seat and on your feet. lt's limbo time.
Gerinin, hazırlanın, yere sağlam basın limbo zamanı!
I don't have time to explain it all to you now, Tanya, but your boss's chief of security is up to his Bahamian bank accounts in industrial espionage.
Fakat patronunun güvenlik şefi Bahamadaki hesaplarını endüstri casusluğu ile dolduruyor.
Maggie, this is the last time that I put up with your discourtesy.
Maggie ; bu, saygısızlığına son katlanışım olacak.
Time's up, boy. Let's get back to your cell.
Zaman doldu evlat, hücrene dönüyorsun.
All you gotta do is tighten up on your grip and take your time.
Sadece daha sıkı tutup sabırlı olmalısın.
Your whole family's been stirring things up around here for some time.
Tüm ailen sürekli ortalığı karıştırıyor.
everybody gather round It's time for the Pigpen hoedown jump up and down Shut your eyes and whirl around
Pekâlâ millet toplanın. Sıra geldi Pigpen'in folkloruna. Topuklarını tokuştur, yukarı aşağı zıpla, gözlerini kapa ve etrafında dön.
[Commander] All right, Coimbras, your time's up.
Tamam, Coimbralar, zamanınız doldu!
Hey, Vinnie, most of your grandfather's time up here was spent cleaning up bird shit, it was.
Hey, Vinny, deden çoğu zamanını kuş b.klarını temizlemeye harcardı.
It's time you gave up your old habits.
Eski alışkanlıklarınızı bırakma zamanı geldi.
You take your time, set up a shot.
Zaman geçirir ve bir atış için hazırlanırsın.
And when it's your time, your time is up.
Sizin vaktiniz gelince, siz de öleceksiniz.
- Anyway, your time's up.
- Her neyse zamanın doldu.
Yeah, it's time for a touch-up, my old friend. The sun's bleaching'out your colours again.
Hepsine bir el atma zamanı, dostum.
uptight 38
upsy 47
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
upsy 47
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
up to you 126
up against the wall 84
up guy 119
up call 187
up and at' em 72
up north 49
up the stairs 74
up we go 50
up now 50
up to you 126
up against the wall 84
up guy 119
up call 187
up and at' em 72
up north 49
up the stairs 74
up we go 50
up now 50