To перевод на турецкий
6,674 параллельный перевод
Crawford took one bullet to the head and 5 to the chest.
Crawford başından bir kez, göğsünden beş kez vurulmuş.
We need to look at the Betty White surveillance video again.
Betty Wright'ın kamera görüntülerine yeniden bakmalıyız.
JJ : Up to this point, he still looks like a good Samaritan.
Bu noktaya kadar hala yardımsever biri gibi görünüyor.
All right, rewind it to the point where he puts her up against the tree and then play it back in slow-motion.
Kadını ağaca yasladığı yere kadar geri sar ve ağır çekimle oynat.
But she hasn't been transferred to the M.E. yet, has she?
Ama henüz adli tabibe de gönderilmedi değil mi?
We believe we're looking for a white male in his early to mid-50s.
Aradığımız kişi 50-55 yaşlarında beyaz bir erkek.
He appears to be engineering murder scenarios so the victims can be attended to quickly enough to have their organs recovered.
Kurbanların hemen ulaşıldığı ve organlarının kurtarıldığı cinayet senaryoları yaratıyor.
The liver went to somebody else.
Karaciğer başkasına gitmiş.
But you know how sometimes my face does that weird twisty thing when I'm telling a lie and I try to- -
Ama bazen yalan söylemeye çalışırken yüzüm biraz çarpılıyor ve ben de...
I spoke to Hotch earlier today about Harrison.
Bugün erken saatlerde Hotch'a Harrison'dan bahsettim.
He's going to fill in the rest of the team.
Ekibin kalanına da söyleyecek.
Actually, I called to ask a favor.
- Aslında senden bir şey isteyecektim.
It's nearly impossible to narrow down the unsub's hunting ground.
Şüphelinin av alanını daraltmak imkansız gibi.
Garcia's checking to see if all of our victims intersected at any retail establishments.
Garcia kurbanların gittiği ortak dükkan olup olmadığına bakıyor.
Not to mention online donor registration.
Ayrıca online bağışçı kayıtları da var.
It's a point system the United Network for organ sharing uses to determine those most in need.
UNOS'un organları ihtiyaca göre dağıtmakta kullandığı puan sistemi.
He's trying to help one specific person.
Belli birine yardım etmeye çalışıyor.
One way to do that, whittle down the competition.
Bunu yapmanın bir yolu da rekabeti azaltma.
Someone's going to benefit from Keith Doheny's death.
Keith Doheny'nin ölümünden faydalanacak kişilere bakıyor.
You know, if the unsub needs the organ for a loved one, he probably already tried to make a living donation himself.
Şüpheli bir sevdiğine organ bulmaya çalışıyorsa muhtemelen kendisi de vermeye çalışmıştır.
The liver has the greatest regenerative capacity of any organ in the human body and a transplanted portion from a living donor will grow to full size in a couple of weeks.
Karaciğer insan vücudunda en çok yenilenen organdır, canlı vericiden alınan küçük parça birkaç haftada normal boya ulaşır.
Have Garcia get names of people who applied to be living donors but were rejected.
Garcia'ya söyle canlı verici olmak isteyip reddedilenlere de baksın.
Ok, identifying donors is one thing, but finding out who was on a recipient waiting list is next to impossible.
Bağışçı bulmak neyse ama organ bekleme listesindekileri bulmak imkansıza yakın. Şüpheli bunu nasıl başardı?
We need to look at Keith Doheny's circle of friends.
Keith Doheny'nin arkadaş çevresine bakmalıyız.
As difficult as it sounds, it's best to try to resume your normal life in the meantime.
Ne kadar zor olsa da şu an normal bir şekilde hayatına devam etmen en iyisi.
Wow, I really do need to re-educate you about this dad business.
Vay canına, baba meselesinde seni cidden eğitmem lazım.
What--how did you know to find me here?
Burada olacağımı nereden biliyordun?
It's nice to see your face.
Yüzünü görmek güzel.
It's hard to picture you like that.
Seni öyle hayal etmek zor.
Before him, I was on a fast train to nowhere.
Ondan önce bir gelecek planım yoktu.
Obviously, my dear, this re-education thing is going to be a two-way street.
Belli ki bu eğitim işi çift yönlü olacak canım.
Maybe we need to go back and focus again on how the unsub knew that the first 4 victims were organ donors.
Belki de şüphelinin 4 kurbanın bağışçı olduğunu nasıl öğrendiğine dönmeliyiz.
Cliff Daniels, the victim who was found in the church, recently moved from Florida to New Jersey, and Victor Hall had his wallet stolen.
Kilisede bulunan kurban Cliff Daniels New Jersey'den Florida'ya yeni taşınmıştı ve Victor Hall'un da cüzdanı çalınmıştı.
Meaning he would have to have his driver's license replaced.
Yani ehliyetini yenilemesi gerekiyordu.
And Daniels would have to trade in his New Jersey license for a Florida one.
Daniels da New Jersey ehliyetini Florida ehliyetiyle değiştirmeliydi.
Like I got nothin'else to do all day.
Sanki gün boyu başka işim yok.
Hey, talk to me, mama.
Söyle yavrum.
She goes to a support group attended by a Keith Doheny.
Kız Keith Doheny'nin de üye olduğu bir destek grubuna gidiyor.
Frank Cosgrove did indeed try to make a living donation 6 months ago, but he was medically rejected due to high blood pressure.
Frank Cosgrove 6 ay önce canlı verici olmayı denemiş, ama yüksek tansiyonu olduğundan reddedilmiş.
It's not necessary to smile.
Gülümsemenize gerek yok.
You'll receive your license in 3 to 5 weeks.
Ehliyetiniz 3-5 hafta içerisinde gelecek.
We're trying to confirm he's there today.
Bugün orada olduğunu onaylamaya çalışıyoruz.
No, I just finished with the DMV and now I'm heading to the store.
Hayır, DMV'deki işim bitti ve şimdi de markete gidiyorum.
Well, you'll just have to wait and see.
Bekleyip görmen gerekecek.
[Beep] There's an emergency call trying to get through.
Size ulaşmaya çalışan acil bir çağrı var.
Oh, my God, Greg, I have to hang up.
Aman Tanrım, kapamalıyım Greg.
This is Agent Jareau and Agent Morgan with the FBI, and I need you to stay calm and listen to me carefully.
Ben FBI'dan Ajan Jareau, yanımda da Ajan Morgan var, sakin olmanızı ve dikkatle beni dinlemenizi istiyorum.
JJ : Ok, Carol, I need you to walk back into the DMV as if nothing is wrong.
Pekala Carol, hiçbir şey olmamış gibi DMV'ye geri girmeni istiyorum.
She deserves to live.
Yaşaması gerekiyor.
Frank, you don't want this to be your legacy.
Frank, böyle hatırlanmak istemezsin.
The police said she'd been taken to the hospital, and I- -
Polis eşimin hastanede olduğunu söyledi ve...