Alâkası перевод на английский
899 параллельный перевод
- Kızın bununla ne alâkası var?
- What has she got to do with it?
- Kızın bununla ne mi alâkası var?
- "What has she got to do with it?"
Neden bir alâkası olmasın ki?
Why shouldn't she have something to do with it?
Yumurta güzeldi ama bunun konumuzla bir alâkası yok.
A good egg too. But, good or bad, no matter.
Bunun bana olan borcunla hiçbir alâkası yok.
That has nothing to do with what you owe me.
Jane'in bununla bir alâkası yokmuş ki.
Jane had nothing to do with it.
Bunun "Felçli Gaziler Derneği" ile bir alâkası yok.
That's nonsense. This has nothing to do with the Paralyzed Veterans Association.
Toplumun bununla ne alâkası var?
What's society got to do with it?
Onunla bir alâkası yok.
It has nothing to do with it.
Kosimerim, tüm kasabanın Giuliano ile alâkası var.
Marshal, the entire town is mixed up with Giuliano.
Pisciotta söyleyeceklerinin şu an görülmekte olan duruşmayla Portella della Ginestra'daki katliamla yakından bir alâkası var mı?
Pisciotta, is this statement strictly relevant to the case we are now trying regarding the massacre at Portella della Ginestra?
Aramanla bir alâkası yok.
It wouldn't have mattered when you called.
- Bunun benimle ne alâkası var ki?
- What has that to do with me?
Şimdiki genç nüfusun büyük çoğunluğu kiliselerde evlenip sıradan hayatlar yaşayan ve aşkla hiç alâkası olmayan ebeveynler tarafından büyütüldü.
Most young people today have been raised by parents who were married in church and lived an ordinary life, a life having nothing to do with love.
Fakat küçük kızım, senin evlenmenin konumuzla alâkası yok.
But, my little girl, it is out of the question for you to marry :
- Alâkası yok.
- It's not that.
Bunun roketlerle ne alâkası olduğunu anlamıyorum.
I don't see what this has got to do with rockets.
Bu kuralın oyun dışı kalmamla alâkası olmamalı.
This rule about not being able to tap out of the game.
Bununla ne alâkası var?
What's that got to do with it?
Kendi kendime dedim ki : "Mikolka'nın bu işle bir alâkası yoktur!"
I said to myself, "Mikolka has nothing to do with this."
Onun konumuzla alâkası yok.
No point in involving him.
Ne alâkası var? Onunla görüşmemiz tamamen ruhsal.
Our meeting was purely spiritual.
Şimdi sırada alâkasız başka bir şey var.
And now for something completely different.
Bunun şansla ne alâkası var?
What's lucky about it?
Yaptığınızın din ile alâkası yok.
This is not an act of faith.
- Benimle ne alâkası var?
What's it to do with me?
- İnatla alâkası yok!
- It's not that.
- Hızlı gitmenin Gülle yarışıyla ne alâkası var?
- What the hell does going too fast... got to do with being in the Cannonball?
İyi de, bunun bizimle alâkası ne?
What the hell has that got to do with us?
Benimle alâkasını tam olarak bildiğim söylenemez.
I don't really know what that's got to do with me.
İntikamın bununla bir alâkasını göremiyorum.
I don't see that revenge has anything to do with it.
Acaba durumun sizin gibi aktivite insanların it olmasıyla alâkası olabilir mi? Bilemezsin.
Well, it wouldn't have anything to do with you activities people being assholes, would it?
Spesiyalmiş! Alâkası yok!
Special - like hell.
İçkinin, basketbol konusunda bildiklerimle ne alâkası var?
What... what has my drinkin'got to do with my knowledge about basketball?
Bunun, özgür dünyada telefonu olmayan yegâne insanlar olmamızla ne alâkası var?
What's that got to do with us being the only people in the free world without a telephone?
Alâkası yok.
Not at all.
Benimle bir alâkası yok.
Nothing to do with me.
Hayır, bunun Hikaru'yla pek alâkası yok.
No, it's not so much about Hikaru.
Bu cinayetlerin parayla hiçbir alâkası yok.
Money had nothing to do with those killings.
Uzaktan yakından alâkası bile yoktu.
Doesn't match at all.
Çünkü, benim ideallerime göre, mahkemede onu savunurken bunu bilmem tamamen alâkasızdı.
Because, for my purposes, representing him on appeal... it's totally irrelevant.
Benimle ne alâkası var?
What does it have to do with me!
- Alâkası yok.
- It's not a line.
Konuştuğumuz konunun.. ... nükleer patlamayla uzaktan yakından alâkası yoktu.
Nothing we discussed... remotely is connected to nuclear detonation.
Dr. Bryant, annesiyle ayrılmamızın onunla alâkası yok.
Dr. Bryant, the breakup with her mother and I had nothing to do with her.
İnanmazsınız ama sorunla uzaktan alâkası yok.
So far from being a problem, sir, as you would not believe.
Ne alâkası var?
That's irrelevant.
Bunun çekip gitmekle alâkası yok!
- Give me the truth!
Evlât, bunun tesadüfle bir alâkası yok.
What a coincidence, eh?
Hayır ama unvanların bir alâkası yok.
Doctor of Law...
Her şeyle alâkası var.
It's got everything to do with it.