Anlaşma böyle перевод на английский
342 параллельный перевод
Çünkü anlaşma böyle.
It is an arrangement.
Anlaşma böyle.
That's the ag reem ent.
Anlaşma böyle değildi.
That wasn't the agreement.
Anlaşma böyle değil.
That's not in the agreement.
Anlaşma böyle.
That's the deal.
- Anlaşma böyle.
- That's the deal.
Anlaşma böyle. Simon elini sürmez, temiz kalır.
And Simon is clean, he won't touch it.
Anlaşma böyle.
It is in the contract.
Anlaşma böyle ve hiçbir seçeneğinim yok.
It's a contract, and I got no choice.
- Anlaşma böyle değildi.
The deal was different.
Anlaşma böyle, Dale.
The deal is no, Dale.
- Anlaşma böyle.
Take it or leave it.
- Anlaşma böyle, Roseanne.
- THAT'S THE DEAL, ROSEANNE.
- Anlaşma böyle değildi!
- That wasn't the deal.
Anlaşma böyle.
It's a deal.
Anlaşma böyle.
That is the deal.
- Anlaşma böyle değildi.
- That wasn't the deal.
Anlaşma böyle değildi.
That was not the arrangement.
Anlaşma böyle değildi.
That ´ s wasn ´ t the deal.
Bruce'a zarar verilmeyecek! Anlaşma böyle!
The Bruce is not to be harmed, that's the arrangement.
Anlaşma böyle değil miydi? Cooper Banks-MacKenzie adıyla hayatını yaşamak ister miydin?
- Would you like to go through life... with the name Cooper Banks-MacKenzie?
Anlaşma böyle değildi.
This was not agreed.
Anlaşma böyle.
Yuh-huh. That's the deal.
Anlaşma böyle.
That's the deal here.
Herkes böyle anlaşma yapabilir.
Anybody can make a treaty like this.
Domatesler için de böyle bir anlaşma yapıyorsun, değil mi?
Kind of deal you like to make on tomatoes, isn't it?
Böyle aptalca bir anlaşma yapmayın.
Don't go makin any such fool deal as that!
Anlaşma böyle.
This is a deal.
Böyle bir anlaşma yok.
Not the way I see it.
Kabul ettiniz ve bir anlaşma yaptınız... böyle hoşunuza gitti, değil mi?
You have agreed and you have made a deal... the way you liked, didn ´ t you?
Kendi adıma böyle bir anlaşma yapmadım.
I regret to say that I prefer to handle my own refuse.
Geronimo, bu anlaşma hükümleri gereği, sen ve kabilen, bundan böyle, Arizona'daki San Carlos Reservation haricinde tüm bölge üzerinde hak iddia etmekten vazgeçeceksiniz.
Geronimo, under the terms of this treaty, you and your tribe hereby relinquish rights to all lands except those at San Carlos Reservation, Arizona.
Ben de şimdi böyle bir anlaşma yapmayı önerecektim.
Smashing. I was about to suggest we make some kind of arrangement.
Böyle bir anlaşma yapmadık hiçbir zaman.
We never agreed to that.
Böyle bir anlaşma yaptığım için kendimi bir güzel pataklayasım geliyor.
My whole instinct is to kick myself hard for ever having gone into this deal with you.
Böyle anlaşma olmaz.
That's no deal.
İşte anlaşma dediğin böyle olur.
Well, that's how deals are made.
Yere batsın böyle anlaşma, yere batsın Fransa.
Then damn the pact and damn France.
O anlaşma bana böyle samimi davranmana izin vermez!
That contract doesn't give you permission for such familiarity!
Edo Yagyu ile yaptığı anlaşma bundan böyle rahat bırakılmasıydı.
Because of the promise made at the time, the Yagyu men in Edo cannot touch him.
Bir daha böyle anlaşma yok!
No more deals like that.
Sahiden böyle bir anlaşma yaptığını sakın söyleme.
Don't tell me you really made an agreement like that?
Kimse böyle bir anlaşma yapmaz.
Nobody ever got a deal like that.
böyle gelirseniz, size kullanma talimatlarını ve anlaşma belgelerini vereyim.
If you'll step this way, I'll give you the service manuals and contract forms.
Beni dinle, seni ( küfür )... dışarda ki velet arabasıyla insan gebertiyor... görünüşe göre çetenize kin beslemiş... biri varken böyle bir anlaşma olamaz.
You listen to me, you son of a bitch, there's a kid out there using his car to kill people, not that it's such a big deal since it seems to be your gang he's got it in for.
Ne biçim bir anlaşma bu böyle?
What kind of deal is this?
Böyle yapmaya ne gerek var büyük bir anlaşma için şimdi çıkıyorum?
What have you gotta make such a big deal outta it now for?
Seninle anlaşma yapmak üzere olan biriyle böyle mi konuşulur?
Now, now, is that any way to talk to a man who's about to make you a deal?
Kimse bana böyle şeylerden söz etmedi. Anlaşma bozulmuştur.
No one said this might be part of the deal, so the deal is over.
- Böyle anlaşma olmaz.
- That's not negotiation.
Anlamıyorum, nasıl oldu da böyle bir anlaşma yaptım?
I just don't get it. How come, whenever I deal with you, I get the short end of the stick?
böyle 531
boyle 17
böyle iyi 244
böyle olmaz 92
böyle bir şey yok 21
böylece 530
böyle devam et 79
böyle yapma 93
böyle şeyler söyleme 28
böyle bir şey olmayacak 25
boyle 17
böyle iyi 244
böyle olmaz 92
böyle bir şey yok 21
böylece 530
böyle devam et 79
böyle yapma 93
böyle şeyler söyleme 28
böyle bir şey olmayacak 25
böylelikle 44
böyle konuşma 236
böyle olsun istememiştim 16
böyle iyiyim 107
böylesi 17
böyle bir durumda 32
böyle gelin 49
böyle mi 243
böyle olsun istemedim 34
böyle işte 52
böyle konuşma 236
böyle olsun istememiştim 16
böyle iyiyim 107
böylesi 17
böyle bir durumda 32
böyle gelin 49
böyle mi 243
böyle olsun istemedim 34
böyle işte 52