Belliydi перевод на английский
1,273 параллельный перевод
Bu belliydi.
Well, that was obvious.
İçkileri söylemesinden belliydi.
I could tell by the way he ordered drinks.
Buna hazır olmadığın belliydi.
No, Jack, I'm sorry. You clearly weren't ready for this.
Böyle bir telefon geleceği belliydi.
I always knew I'd get this call. Really?
Bu belliydi.
It was just a given.
Bu işi bizim yapmamızı pek istemediği belliydi Doug.
Yes, they did. They clearly did. Especially Kelly.
Mesele belliydi, T.G.İ.
- There's the whole story.
Yani geleceği belliydi.
I mean, it's a no-brainer.
Geleceğin belliydi.
I knew you'd be around.
Bu çok belliydi!
It was so obvious!
Aşağıdaki ölü balığı görebildiği belliydi ama suyun üstünde bir mantar gibi dolaşıp duruyordu.
He could clearly see the dead fish down there... but he bobbed around on the surface, like a cork.
Bu fıkranın çok uzun olduğunu söylemiştim. Sıçıp batıracağım belliydi.
I've been telling this joke so fuckin long, i knew i'd fuck it up.
- Evet, yinede belliydi.
- Yeah, didn't slide though.
Şimdiye kadar yapacağım her şey belliydi.
Up until now, I've had a road map.
- "Ama" diyeceğin belliydi.
- I heard it, bro, a "but" in there.
- Gelişinden belliydi.
- Guaranteed by your arrival.
- Belliydi.
- It was obvious.
Başlangıçtan beri belliydi.
Well, it was obvious from the beginning.
Takım arkadaşım şut atacaktı. Ve Nina'nın engelleyeceği belliydi.
'I remember the goal shooter took a shot'and it was obvious Nina was gonna save.
Demek istediğim... filmi görmediği o kadar belliydi ki, öyle değil mi?
I mean... obviously he hadn't even seen the movie, right?
Annesininse ruh hastası olduğu belliydi. Üstüne de Yeti kıyafetine benzer bir şey giymişti.
As for his mum, she was clearly insane and appeared to be wearing some kind of Yeti costume.
Marcus'un üzüldüğü belliydi... ve ne yazık ki işe yarayacak bir şey söylemeyi akıl edememiştim.
Marcus was clearly screwed up about it and unfortunately I couldn't think of anything to say that'd be of any value.
- Kapanacağı belliydi.
Evidemment. Stuck on it.
Benimkine güçbela bakabildiği halde istediği belliydi.
She barely looks at my abs, though she wants to.
Bu konuşmayı yapacağımız belliydi kanka.
Yeah, so this phone call right here was inevitable, huh, fam?
Gecenin sonucu belliydi.
The Conclusion for the evening was clear :
Sancak tarafındaki iki deliğinde Rodney tarafından atılan 16 inch'lik toplar tarafından açıldığı belliydi.
Both are on the starboard side indicating they were 16-inch shells from Rodney.
Heh, belliydi. Kendi iyiliği için çok nazik.
Heh, it figures, too kind for your own good
Dick hepsinin mazide kaldığını söylemişti ama yan yana olduklarında belliydi.
After the strain of appearing in the press, i thought it would cheer the client up to know the mother hunt might be over.
- Sinirli olduğun belliydi. - Sinirli değildim! - Sinirli insan düşünemez.
Olives, anchovies, artichoke.
Bu savaşı Mekke'nin kazanacağı zaten belliydi.
This is the glory Mecca was meant to have.
Bir şeylerin peşinde olduğu belliydi.
He was telling something.
Angel kaybolduğunda hangi kapıyı çalacağı belliydi.
Easy to figure out which door to kick in when Angel went missing.
Söylemiştim sana. Antrenmanda onca top düşürdükten sonra sana hesap soracağı belliydi.
I told you, all those fumbles in practice - he was gonna come down on you.
Sesinden ters bir şey olduğu belliydi. Ben de Tanrı'yla bir anlaşma yaptım.
I could tell by her voice that something was really, really wrong, so I made this deal with God.
Oraya vardığımda hayatına devam ettiğin belliydi.
By the time I got down there, it was obvious you'd moved on.
Ben odaya girdiğimde, kimlerin olaya dahil olduğu belliydi.
I mean, when I entered, it was clear that everyone present was involved.
Daha onu yapmadan önce benden utanacağın belliydi. Tıraşıma söylendin, dik durmamı ve gömleğimi içeri sokmamı söyledin.
Even before that, you made it very clear that I embarrass you- - getting up on me about shaving, telling me to stand up straight and tuck in my shirt,
Hem de arkadaş getirdim ki bu seni çok utandırmış olmalı, çünkü evi toplamamış olduğun belliydi.
And then, I brought company, which must have embarrassed you, since obviously you hadn't tidied up.
Özürlü olduğu belliydi ama raf doldurmak için mühendis olmaya gerek yok.
I could tell she was slow, but stocking shelves ain't rocket science.
Yalnızlığımın bu kadar kısa süreceği belliydi.
I knew my single was too good to last.
Arkadaşlarımın üzgün oldukları belliydi.
I could tell my friends were upset.
- Onu istediği çok belliydi.
It's so obvious that he wanted him.
Kızı getirdi. 7-8 yaşında olduğu belliydi.
When he brought her by, it was obvious she was like 7, 8 years old.
Hayatını kendi kontrolüne alamayacağı çok belliydi.
It was so obvious he was never gonna take charge of his life, you know?
İkisinin de kafalarının iyi olduğu belliydi.
They were obviously both high on something.
Geç kalacakları belliydi.
Of course they're late.
Kızın bir şeyden çok korktuğu belliydi.
Sure.
Belliydi zaten.
It's so predictable.
Ankette sorulan "Kime oy vereceksiniz?" sorusuna Thatcher ve Reagen diye cevap verenlerin kendini yönetenler olduğu çok belliydi.
Christine MacNulty - Program Manager - SRI Values and Lifestyles Team 1978-81
- Antrenmanda belliydi.
How bad?
belli 115
belli değil 32
belli olmaz 80
belli oluyor 175
belli olmuyor 17
belli ki 161
belli değil mi 27
belli olmuyor mu 26
belliere 18
belli değil 32
belli olmaz 80
belli oluyor 175
belli olmuyor 17
belli ki 161
belli değil mi 27
belli olmuyor mu 26
belliere 18