Belli değil перевод на английский
2,733 параллельный перевод
Ne yapacağı da belli değil.'
She never plans anything.
Cidden ne yapacağı belli değil.
She's seriously never planned anything.
- Şu an belli değil.
Wouldn't know it right now.
18 arkadaşımdan kadrosundan ve maaşından vazgeçmesini isteyemem. Henüz okulu kurabileceğimiz bile belli değil.
I can not ask 18 of my friends to give up tenure and pension for a school where they're not even guaranteed a job.
Pekâlâ... Saçları boyanmış, ölüm sebebi belli değil. Şu benekler dışında...
Right then, dyed blonde hair, no obvious cause of death, except for these speckles, whatever they are.
Oyun güzel olacak mı daha belli değil.
It remains to be seen if the game's going to be good.
Patron muyum, eşek başı mı belli değil?
Was I the goddam boss or not?
Napolili Alfonso'nun yeri hâlâ belli değil.
Alfonso of Naples is still at large.
Belli değil mi?
Isn't it obvious?
- Belli değil.
- Unknown!
Ve gördüğün gibi hiçbirinin çıkış noktası belli değil.
And see, there's no point of origin.
Ama büroda kim kimin nesidir belli değil.
But out in the office, it's really hard to tell who's who.
Çok belli değil mi?
Can't you tell?
Daha belli değil.
It's not definite.
Sebebi belli değil.
Who knows why?
Hayır donörümün ismi belli değil.
No, my donor is anonymous.
Dördü boydan boya delip geçmiş, kalibresi belli değil.
Four perforating, through-and-through, caliber unknown.
Daha belli değil.
Don't know yet.
- Belli değil.
I can't.
Maalesef hâlâ belli değil.
Sadly it remains obscured.
- Kadın yaşayacak mı? Belli değil.
She gonna make it?
Quantum Bay mi Quantanamo Kampı mı belli değil.
Quantum Bay. More like Quantanamo Bay.
Maaş belli değil, idrar testi yok, kullanılan izin günü yok.
There's no workmen's comp, no urinalysis, no vacation days accrued or used-
Yakıp yakmayacağım belli değil ama mumunuz var mı?
Do you have, um, a bottle of wine that may or may not get opened and some candles that may or may not get lit?
Ray, Cruz'un sağı solu belli değil.
Ray, Cruz is unstable.
Cruz'un sağı solu belli değil.
Cruz is unhinged.
İyi konuşuyoruz da bu Mahşerin Dört Atlısı konusunu ne yapacağız belli değil.
Moving speech, but where does that leave us and the Four Horsemen and the Apocalypse?
Ama nasıl olur, o görüntüde varlığım belli bile değil.
But, that's such a tiny image.
İnsanlar başka kızların da olduğunu söylüyor ama yalnızca kız meselesi değil bu belli bir zaman ve doğru yerde olmakla ilgili.
People tell you that there are other girls out there, you know, and it's not just about a girl, it's about... It's about a time and a place.
Belli ki katil yaşlanıyor. Sence de öyle değil mi?
It means the killer would be getting on a bit.
- Belli ki senin değil.
- Obviously it's not yours.
Kimse senin kadar değil, belli ki.
No one more so than you, apparently.
Belli ki sana göre bir şey değil.
It's clearly not for you.
Belli ki oğlunu aramak istedin, beni değil.
Obviously, you meant to call your son and not me.
Belli ki bir şeylere karışmış, değil mi?
Well, obviously he was into something, right?
- Belli ki umurlarında değil.
They obviously don't care.
Daha geleceklerin yarısı bile belli değil ama pastacıyı, çiçekçiyi ve D.J'i ayarladım
So, I'd say we're not even 50 %, but I got the cake designer, florist, d.J. Are all set- - d.J.?
Orası belli, ama bahsettiğim şey bu değil.
Clearly, but that's not what I'm talking about.
Ve Belli Hiçbir Klana Bağlı Değil.
And not affiliated with any particular clan.
Belli ki anlayamadığım bir oyunun parçasıyım ama söylemek isterim ki umurumda değil.
Obviously, I'm a part of something I don't understand, but I just want to say, I don't care.
Patronumla, ne hakkında olduğu belli olmayan bir görüşme için 20 dakika bekleyebilirim, sorun değil.
I don't mind waiting 20 minutes for an unspecified meeting with my boss.
Eğer ailenle bağları koparmakla, adaylığı kaybetmek arasında seçim yapsanız. Sonuç belli, değil mi?
If it's a choice between losing touch with your family and losing a primary, that's not really a choice, is it?
O zaman belli ki arabayı sen almışsın değil mi? Bu çantayla telefon senin mi?
Is this purse and phone yours?
Belli ki, Givens'ı öldürmek kolay değil.
Obviously, Givens is a hard guy to kill.
belli ettiğinden çok daha fazla arkadaşın var, öyle değil mi? Annem gibi.
You have a lot more friends than you let on, don't you?
Belli bir şey değil.
Nothing in particular.
Bu gösteri işi belli ki senin tarzın değil, ve bunu yapmanı hiç istememeliydim.
I mean, this is obviously not at all your type of gig, and I should never have asked you to do it.
- Belli ki değil.
Apparently not.
Açıp açmayacağım belli değil ama şarabınız var mı?
Oh, hey, guys.
Belli ki normal suçlu değil.
He's not a normal criminal, obviously.
Belli ki Götveren Mary olayını duymuşsun, değil mi?
You've obviously heard about the whole Anal Mary thing, right?
belli değil mi 27
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25