Beraberce перевод на английский
663 параллельный перевод
Bu sabah, beraberce dışarıya çıktık ve onlardan dört tanesini tuttuk.
We went out together this morning and engaged four of them.
Sence ayrı ayrı mı tavlamalıyız, beraberce mi?
Shall we take them separately or together?
Beraberce uzun saatler geçirdik. Çok hoş saatler...
We spent long hours together.
Hayır. Beraberce ortalıkta dolanır, içki içer... ve kızların peşinde koşardık. Bilmiyorum.
I don't know.
Bunu beraberce düzenlemişler.
They had plotted it together.
Bunları daha sonra tartışırız. Beraberce işe yarar bir şeyler ortaya çıkardığımız zaman.
We'll discuss them later when we get down to working out something practical together.
Yeni bölgenizde, beraberce,... eşsiz bir eser ortaya çıkarabilirsiniz.
Face-to-face with your new parish, you cut an odd figure.
sen burda kalacaksın ve beraberce eve döneceksiniz.
You'll be on your way home with the rest of them.
- Ama beraberce onu...
- But together, we would be able to...
Teşekkür hediyemizi götürdüğümde çiçekçi beraber geldiklerini ve beraberce kardeşine gittiklerini söyledi.
When he carried our gift of thanks, the floral art master said that they had arrived together and that together, they had left to go to madam's brother's house.
Hayatımızın geri kalan bu anlarını, beraberce yaşanası neşe içinde geçirelim.
And now for these last few remaining moments of our lives together... I want to create joie de vivre.
Bu olduktan sonra muhtemelen kendimizi birbirimize daha yakın, eşit hissedeceğiz... Ve hepimiz aynı şekilde aşağılanmaya başladığımızda da... beraberce yeni bir kurtuluş arayacağız.
Then, probably, we'd feel closer to each other, all equal, all humiliated in the same way, and we'd start searching for salvation together.
Ölüleri beraberce gömdükleri yer.
It's where they put the dead all together.
Beraberce uygun bir araştırma yapabileceğimiz kadar çabuk.
As soon as I get a suitable expedition together.
Senin doğallığa karışıp kaybolduğun ve bunun bir parçası olduğunu hissedip beraberce keyiflendiğimiz günler.
The days when you merge into nature, when you feel part of it and rejoice together with it.
Pekala hanımefendi, şimdi beraberce.
All right, now, ma'am, together.
Ya burada kalırız.. yada dediğiniz gibi dışarı çıkarız.. .. ama beraberce.
We'll remain here... or we'll go out, as you wish, but... together.
Birisi için öleceğine kendine çalışırsın. ve muhtemelen beraberce gömüleceğiniz bir yer olur.
You work yourself to death for somebody, and likely they have to take up a collection to bury you.
Taş kesilmiş bir bahçede birlikte gömülmüş iki tabut gibi... beraberce geçirdiğimiz bu günler... ölümden de beter.
These days, worse than death, we live through side by side... like two coffins buried together... in a petrified garden.
Huzur veren, bakımlı bir bahçe, güzelce budanmış... nizamî yollarında beraberce gezdiğimiz... yanyana, gün be gün... aramızdaki mesafeyi koruyarak, hiçbir zaman- -
A comforting, ordered garden, neatly trimmed... with formal paths which we pace together... side by side, day after day... maintaining our distance without ever- -
Ölümünü biz planladık. Beraberce.
We planned your death... together.
Hadi, şimdi beraberce yapalım.
Let's get together.
Beraberce.
Together.
Hadi beraberce çıkalım.
Let's get this over with.
Beraberce aletleri yapan işçi.
Here's a craftsman, who made both tools.
Arkadaşın, yani beraberce geneleve gittiğiniz şu arkadaşın.
Your friend, you mean you went to the whorehouses together.
Bu işi beraberce yapacaksak bunu ne yapacağız?
Now, look, if we are gonna do this thing together, what are we gonna do about him?
Haftanın bir günü askeri bando eşliğinde beraberce çorba içiliyor.
In order to demonstrate this unity, the whole of Germany would on certain days eat soup at charity soup kitchens.
Beraberce.
Both of us.
Sonra da onu beraberce yok edeceğiz.
Then we'll hit him the instant he draws.
Merak etme, yarın her şey düzelir Bu gece beraberce oruç tutarız.
Be patient. Tomorrow it shall be mended. And for this night we'll fast for company.
Madem ki böyle bir araya geldik, belki de beraberce yolculuk yapabiliriz.
Since we've been thrown together like this, perhaps we could travel as a pair.
Ve beraberce bir efsane yazdılar.
Together they had built a myth.
Beraberce yarıştan keyif alamaz mıyız?
Can't we enjoy the races together?
Fakat sizin aletiniz zamanı bir şekilde hızlandırırsa beraberce kasayı açabiliriz.
But your machine somehow manages to accelerate a timepiece. Together, we can open that vault.
Beraberce kaçamayız.
We can't run away together.
Ölümünü biz planladık. Beraberce.
We had planned your death, he and I.
Neden beraberce intihar etmiyoruz?
Why don't we commit suicide together?
Her ayın iki gecesinde, beraberce hesapların başına otururuz, ki bu hadise, karım Dierdre'nin ve benim kendisinin ayakları sebebiyle dört gözle beklediğimiz bir durumdur.
Twice a month of an evening, we settle down to do the accounts together... something which Dierdre - that's my wife - and I particularly look forward to on account of her feet.
Ama onlar iyi insanlar, hoş insanlar ve beraberce bu kötü durumu telafi edeceğiz.
But they're good people, and they're fine people... and together we were beginning to get over this bad patch.
- Ayakkabılarınızı çıkartın ve beraberce nehri geçeceğiz.
- Take off your shoes... and we'll cross the river together.
Pekâlâ, niye beraberce sahip olduğumuz güzel şeyleri hatırlamıyorsun? Güzel zamanları?
Why don't you remember the good we had together, the beautiful times?
Beraberce bu yıkımın altından kalkamaz mıyız?
Let us face this together.
Beraberce iyi şeyler yapabiliriz.
We can do good things together.
Beraberce Queller motoru için yeniden bir kontrol şeması yaptık.
Together we have recreated the control pattern for the Queller Drive.
Kolların kadınımın bellerinde Söylemeye çalışırdık beraberce
With your arms around your girl You tried to sing along
... ve sen bunu benimle yapacaksın, beraberce "
"And that you do that with me, alone together"
O, senin liderin, senin rehberin bu muhteşem maceraya beraberce gidin.
He is your leader He is your guide On the amazing journey Together you'll ride
Kadını ve aşığını beraberce taşımaları gerekti.
She and her lover had to be carried out
Bugün ziyaretiniz, başka bir çalışma ve serinkanlılık ortamında tamamlansın, bana göre zamanın erdemi ve insanların sağduyusu geçmişteki bir gelecek yeminini her türlü acı ve kinden kurtulmuş olarak beraberce ortaya çıkarır.
This new spring ofr workk and serenity... proves that the virtue ofrtime and the wisdom ofrmen... can get together to draw frrom the past... the oath ofr a fruture frreed frrom rancor and resentment.
Beraberce, tüm katılacak olanlara 30.000 $ için dövüşmeyi önereceğiz.
Together, we shall issue a challenge to fight all comers for a purse of $ 30,000.