Biliyorsun ki перевод на английский
4,922 параллельный перевод
- Ne biliyorsun ki?
What would you know about it?
Biliyorsun ki çok zengin olabilirdik,... ama o bunu berbat etti.
You understand that we were going to be very rich, but he's ruined that.
Sende biliyorsun ki... herkes annem ve babamda dahil olmak üzere seni lezbiyen zannediyor!
And just so you know... everyone including mom and dad think you're gay!
Ama şimdi biliyorsun ki, seni geçmem gerek.
But you do know that now I will have to get you back?
Yani, biliyorsun ki evim iki kişinin beraber yaşaması için pek uygun değil.
Well, you know I'm not really set up for a second person.
Biliyorsun ki, sadece Ewing Enerjileri'ni bitirmek için saatleri sayıyorum.
Well, you know, I'm just counting down the hours until we eat up Ewing Energies.
Biliyorsun ki, tüm bu acı ve ızdırap eğer senden istediğim şeyi yapmış olsaydın, önlenmiş olabilirdi... Londra'ya gitmiş, bir olimpiyatçı olarak antrenmanlarına başlamış olsaydın, ama sen bana sırtını döndün,
You know, all this pain and suffering could have been avoided if you'd just done what I asked you to do... gone to London, started training to be an olympian, but you turned your back on me,
Biliyorsun ki, çok fazla zaman olmadı, sen bizi Vicente Cano'nun burada Amerika'da adaletle yüzleşeceğine dair temin etmiştin.
You know, not so long ago, you assured us that Vicente Cano would face justice here in the U.S.
Biliyorsun ki, bunu yapamam.
You know I can't do that.
Sen de biliyorsun ki bunu yapabilmenin hiçbir yolu yok.
You know there's no way you'll be able to do that.
Sue Ellen, biliyorsun ki, katılmam gereken bir hayır kurumu toplantısı var, o yüzden yolumdan çekilebilirsen.
Sue Ellen, you know, I've got a charity function I need to attend, so if you just can move along.
Biliyorsun ki aramızda olduğunu düşündüğüm tek şey... güvendi.
You know, the one thing I thought we had between us... was trust.
Biliyorsun ki o oyma figür çok değerlidir.
You know, of course, the netsuke is very valuable.
Bence bildiğinin farkında olmadığın bir şeyi biliyorsun ki bu da kendi satranç oyununu oynuyorsun anlamına geliyor Dedektif.
See, I think you know something you don't even know you know. Which means you're playing a chess game of your own.
Ama biliyorsun ki ben evliyim.
Hey, I'm married, you know!
Sen de benim bildiğim gibi biliyorsun ki yakında değerli bir aday var.
You know as well as I, a worthy candidate is near.
Çünkü sen de biliyorsun ki, bizim asla bir bebeğimiz olamayacak.
Are you sure because you know that we can't ever have a baby ever.
Sen de biliyorsun ki, bunca sene yemeğimi kendim getirdim.
Fetched me own for many a year now, you know.
Biliyorsun ki, bu kara kara düşünen kurban şeyini. Sen mükemmelleştiriyorsun, gerçekten gıcık ediyorsun.
You know, this brooding martyr thing you perfect - it can really grate.
Hadi ama, Rose biliyorsun ki öyle değil.
Come, Rose - you know I am not that.
Sen de biliyorsun ki elinde herhangi bir suç delili yok.
You know as well as I, you have no proof of any crime at my hand.
Bunu nereden biliyorsun ki sen?
How do you know about that?
Biliyorsun ki senin iki tane alman gerek.
You should know... By rights you need two for that
- Ve biliyorsun ki baban seni çok seviyor.
And you know your dad loves you very much.
Ama biliyorsun ki... bu kadın göremez! Görüyormuş gibi varsaymalıyız o zaman. Hadi rameni yiyelim.
She's supposed to be able to see then... lets eat the cup ramyeon
- Biliyorsun ki bunu yapamam.
You know I can't do that.
Haydi, biliyorsun ki bu senin favorin.
Come on, you know it's your favourite.
Baba biliyorsun ki milyon yıl geçse onunla çıkmazdım eğer, senin diğer adam...
Well, Dad, you know, I never, in a million years, would have gone out with her, if I knew that you were, you know, the other guy.
Sen de bunu benin kadar iyi biliyorsun ki bunu sadece ezik olduğundan teklif ediyor.
You know as well as I do, he's only offering this'cause he knows he's got a loser.
Biliyorsun ki tek sen varsın.
You know that I only have you.
Ama, biliyorsun ki etrafta takılmak için bir sebepten fazlası olsaydı...
[Justine] : It's me again.
Bak, gerçekten kötü adam olmak istemiyorum. Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki, kaçırılan kişinin gün geçtikçe bulunma oranı...
Look, I don't want to be the bad guy here, I don't, but you know as well as I do that the odds of finding a missing person after...
Biliyorsun ki, bu konudan söz edemem.
You know I can't discuss that.
Sende biliyorsun ki görev başarısız olursa... riskte olan sadece sen değilsin.
You know as well as I do that it's not just your ass on the line if this mission goes south.
Sen de biliyorsun ki ilk hamleyi onların yapmasını bekleyerek vakit kaybedemeyiz.
And you know we can't just sit back and wait for them to make the first move.
Ne biliyorsun ki?
What do you know?
Biliyorsun ki bu seni de belaya sokar.
That would just get you in trouble, too, and you know it.
İlk seferinin iyi olmadığını biliyorsun ki herkes söyler?
Well, you know how everybody says your first time isn't that great?
Biliyorsun ki Beethoven 26 yaşındayken sağır olmaya başladı.
You know, Beethoven started going deaf when he was 26.
Henüz yakalayamadılar ama tabii ki kimin yaptığını biliyorsun.
Come on, they didn't catch him yet, but you know who.
Diyelim ki- - Diyelim ki bir şey biliyorsun- -
All right, let's... let's say that if you knew something...
Her zaman isterdi ki sen de biliyorsun. Bitmeyi içerde gibi değil de... * * *
Always wished to, you know, finish..... not inside as such.
Biliyorsun onu canımdan çok severim ama bazen diyorum ki keşke kafasına girip onu böyle yapan çipi- -
You know, I love her to death, but sometimes I wish I could just reach inside her head, yank out that chip that makes her so- -
Aslında Max, iyi haber şu ki, artık hayatını düzene sokmaya muktedir olduğunu biliyorsun. Tamamen tek başına.
You know, Max, the good news is that now we know you have the ability to improve your life all... by... yourself.
Ve ben de eminim ki bu adamın kim olduğunu veya kime çalıştığını biliyorsun.
And I'm sure you know something about this man, or who he works for.
Biliyorsun, açıklamaların zamana ihtiyacı var ki biz zamana sahip değiliz.
You know explanations will require time that we do not have.
Biliyorsun, seni bu sabah gördüğümde korkuyordum, ve öyle korkuyordum ki ne kadar aç olduğumu unuttum, ama şimdi daha iyiyim, ve arayı kapatmamız gereken bazı şeyler var.
You know what, I was afraid of you this morning outside, and I was so afraid that I had forgotten how angry I am, but I'm better now, and we have a lot of catching up to do.
Biliyorsun, ben epey garip şeyler söylüyorum, ve sen hava raporu dinliyor gibisin. Neden ki?
You know, I'm telling you some pretty weird stuff, and you're acting like I'm giving the weather report.
Ama biliyorsun, demek ki bilmen gerekiyormuş, demek ki yardım etmen de gerekiyor.
But you do, which means you were meant to know about it, which means you were meant to help.
Andy, biliyorsun ki bunu yapamam.
- It'd be lying.
Sahip olduğum her şeyi sana borçlu olduğumu biliyorsun. Fakat korkarım ki burada çizgiyi çekmek zorundayım.
You know I owe you everything I got, but I'm afraid I have to draw the line on this one.