Bir fransız перевод на английский
2,685 параллельный перевод
- O adam, Lashkar Gah'daki bir Fransız Elektronik firmasının 20,000 dolarını iç etmiş.
That man extorted $ 20,000 from a French electricity supply company in Lashkar Gah.
Bir Fransız.
- The Frenchman.
Medina Caddesi'nde harika bir Fransız lokantası vardır.
Hey, there's a great French Bistro on Medina Street.
Al sana bir Fransız salak daha.
Another French moron.
Bir Fransız'ın sesiydi.
- A French noise.
Ülkemde bir Fransız'ın istilasını engellemek için her türlü hakkım var.
I have every right to quell a * Camembert invasion in my country. ( frog )
Merhametten yoksun bir Fransız için onu terk etti!
Left her at the mercy of the first Frenchman to come long!
Bir Fransız Belçikalı gümrük memuruna sormuş...
A Frenchman crossing the border asks a Belgian customs agent :
Bunu yapan bir Fransız!
It's a sieve, leaking frogs!
Bir Fransız'ı vursam dahi mi?
Even armed sheep, who shoot Frenchmen in the back?
Bir Fransız mı vurdun?
You shot a Frenchman in the back?
Kocam bir Fransız'a teşekkür etti.
My husband thanking a Frenchman?
Mathias alelade bir Fransız değil.
Mathias isn't a camembert * like the rest. ( frog )
Ben bir Fransız'ım ve kıçımı öpebilirsin!
I'm French, so FUCK OFF!
Bir Fransız'la arkadaşım.
I'm friends with a Frenchman.
- Pekala, son soru... Bir Fransız genelevinde çalışmış olabilir mi?
Well, then this last thing... he probably never worked in a French brothel.
- O bir Fransız.
- He's French.
- O bir Fransız.
- I know.
Excelsior'un ihtişamlı manzarası eşliğinde vergisiz alışveriş yapabilir, yüksek bahisli bakara oynayabilir güzel eşinizle dans edebilir ya da leziz bir Fransız yemeğinden sonra sigara içebilirsiniz.
So, whether you're enjoying excelsior's majestic vistas, Duty-free shopping, high-stakes baccarat, Dancing with your lovely wife,
Ama bir Fransız filmine gidiyoruz.
But we are going to a French movie.
Bir İngiliz, bir Fransız ve bir İspanyol...
An Englishman, a Frenchman and a Spaniard...
Yeni bir Fransız kahvesi denedim. 498 00 : 26 : 47,620 - - 00 : 26 : 48,810 Bu doğru olamaz.
I made a cafe au lait with my new French prez.
Ama yapınca kendimi tehlikeli biri gibi hissediyorum, ajans veya bir Fransız gibi.
But they make me feel dangerous, like a spy or a French person.
Bu adamın adı Thierry Guetta'ydı. 80'li yılların başlarında Amerika Birleşik Devletleri'ne göç ettiğinden beri Los Angeles'ta yaşayan bir Fransız bir adamın hikayesi.
"This guy" was Thierry Guetta, a Frenchman who had been living in Los Angeles since emigrating to the United States in the early 1980s.
Space Invader'ın kuzeni bir Fransız adam var ve L.A.'deki en iyi duvarları bildiğini ve bana yardım edebileceğini söylediler.
"who's a cousin of Space Invader, " and he knows where all the best walls are in L.A. He can help you out. "
Tabii senin bir Fransız köyü seçmediğini tahmin ediyorum. Hayır.
But since I'm assuming you don't mean the French countryside... no.
Fransız tarihinin bir parçası, tamam mı?
This is part of French history, okay?
Fransız bir şeyi.
( Laughs ) It's a French thing.
Evet hemde bir rus-fransız modeliyle
Yes, to a French-Russian top model
Bölge tarihini göz önünde bulunduracak olursak Fransız, İngiliz, Belçikalı Hristiyan veya Müslüman işgalci kuvvetlerin hiçbiri savaş meydanında onları yenmeyi başarmıştır. Benzeri görülmemiş bir durum bu.
When you consider the history of the region, the fact that the French, the English, the Belgians, or any number of Christian or Islamic invaders were never able to defeat them in battle, well, it's unprecedented.
Wakandalıların, karşılaştırdığında Vietnamlıları Fransız gibi gösterecek savaşçı bir ruhları var.
The Wakandans have a warrior spirit that makes the Vietnamese look like... well, the French.
Fransız'ları yenmenin ne zamandan beri bir ehemmiyeti oldu ki?
Since when has beating the French meant anything?
Fransız bir kadınla evlenmesi. Louis-Philippe'in kızıyla.
He married a Frenchwoman, daughter of Louis-Philippe.
Bir Fransız!
A Frenchman!
Bir ses duydun. Fransız değil, bir ses sadece.
You heard a noise, not a Frenchman ; a noise.
Yeni Avrupa için birkaç hafta kaldı senin şu Fransız düşmanlığın bir geçmedi gitti.
Just weeks away from a'United Europe', I take a dim view - of your anti-French zeal.
En büyük Fransız hayranı Belçikalı benimdir bir kere.
I'm the greatest francophile in Belgium.
Fransız bir kadınla evli de o yüzden!
He married a Frenchwoman!
Komşum, bir Fransız olduğunda bunu yapamam.
It just kills me. It's a reflex.
Reflekssel bir şey. Fransız komşum, imkânı yok.
My French neighbor, no way.
Fransız ve Belçikalıdan oluşacak ekibe pilot uygulama görevi için bir gönüllüye ihtiyacımız var.
Who'll volunteer for an experimental Mobile Brigade ; mixed, Franco-Belgian?
Fransız dostlarıma bir hediye.
A gift, for my French friends.
O paçavradaki şeyi okuyacağıma bir aylakla Fransız öpücüğü denerim daha iyi.
Than read anything in that rag. Wow.
Fransız Büyükelçisi'nin kızı eski bir arkadaşım, sizi yalnız bırakayım.
Um, the, uh, French ambassador's daughter's an old friend of mine. I'm gonna let you guys... mm. Excuse me.
Çünkü polis, Fransız olduğunu sandığım evin hizmetlisinin olaya karıştığından kuşkulanıyordu ama kadın masumdu. Ve bir polis merkezinin hücresinde o da intihar etti.
Because the housemaid, who was French, I think, and whom the police were convinced had knowledge of this crime but was innocent, had also taken her own life in the police cell.
Gerçi Fransız öpücüğü bisküvi sınıfından bir çocuktan gelmişti. Ama yine de, ders öğrenildi.
The French kissing was just from a boy in my biscuits class, but either way, lesson learned.
1961'de Cezayir'de,... Fransız ordusundaki subaylar ayaklandılar ve nükleer bir silah ele geçirmeye çalıştılar.
In Algeria in 1961, officers within the French military revolted and tried to seize a nuclear weapon.
Ve birde lebron isimli fransız bir çocuğa.
And one french kid named lebron.
Fransız bir silah kaçakçısı ve büyüleyici kızıyla uğraşıp durdum.
You know? Of course, all I had to go on was a French arms dealer and his rather fetching daughter.
- Fransız halkına bir merhaba de.
Say hello to the French people.
Bizimle tanışmak isteyen Fransız bir gazeteci var.
There's that French journalist who wants to meet us.
fransızca 136
fransız 174
fransızlar 62
fransız mı 23
fransızca biliyor musunuz 16
bir fikir 16
bir fahişe 36
bir fare 26
bir fincan kahve 36
bir fikrim var 616
fransız 174
fransızlar 62
fransız mı 23
fransızca biliyor musunuz 16
bir fikir 16
bir fahişe 36
bir fare 26
bir fincan kahve 36
bir fikrim var 616