Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ B ] / Bulamadık

Bulamadık перевод на английский

4,351 параллельный перевод
Eski üssün enkazından fazla bir şey bulamadık.
We didn't find much else in the rubble of the former base.
Julian Randol'ı alan aracı bulamadık. Trafik kameralarını da kontrol ediyoruz.
So, no luck on the vehicle that picked up Julian Randol, but we're checking traffic cams as well.
Bulamadık.
Negative.
Çünkü davada gidiş yolu bulamadık. Yaratıcı olmanın vakti geldi.
'Cause we haven't had a break in this case, and it's time we got creative.
Daha bulamadık Cy...
We haven't found Cy...
Peter, hazine bulamadık diye hayal kırıklığına uğramadın umarım.
Well, Peter, I hope you're not disappointed we didn't find any treasure.
Dört bir yanı aradık ama Kurtalı'yı bulamadık. Tam da vazgeçip eve dönmeye karar vermişken Kurapika'nın tanıdığı birisiyle karşılaştık.
Finding someone I only saw once proved hard. we met a boy Kurapika seemed to know.
Henüz izini bulamadık.
We haven't been able to track it down.
Madende bir şey bulamadık ama bir memur birkaç kilometre ötede bunu bulmuş.
We didn't find anything in the quarry, but a deputy found this a few miles away.
Tüm hastaneleri aradık ama hiç iz bulamadık.
We've tried all the hospitals, but there's no sign of him.
Üretim ve dağıtım protokollerimizi tekrar kontrol ettik ve hiçbir sorun bulamadık.
We have double-checked our production and distribution protocols, and we didn't find a single problem.
Denedik ama bir şey bulamadık.
We tried that and nothing came up.
Onu henüz bulamadık..
We haven't found her yet.
Ve ondan sonra daireler çizerek koşuyorduk. Bayrağı bile bulamadık.
And then we were just running around in circles and we couldn't even find the flag.
Mantar bulamadık ama bir nehir bulduk ve bu bizi biraz rahatlattı.
Um, we didn't find mushrooms, but we found a river, and that was a nice bit of relief.
Daha ilk günden ateş yakmaya çalışıyoruz, uzun bir gündü ve daha yemek bile bulamadık.
Just the first day, trying to start a fire, took us forever, and... we haven't even found food yet.
Hiçbir şey bulamadık.
We couldn't find anything.
- Ama birini hâlâ bulamadık.
We're still missing one, though.
Biz bulamadık mı sanıyorsun?
You think we wouldn't?
Telsiz bulamadık yine de.
( Johnny ) We still didn't find a radio, though.
- Anahtar bulamadık.
No? - No, we didn't find any keys.
- Ama bulamadık.
- Yeah, but we didn't.
İkimiz de bunca zamandır bir şey bulamadık.
Then we've both come a long way for nothing.
- Hızlı'yı daha bulamadık ama.
We've already found it.
Hiç kimse yoktu. Kimseyi bulamadık.
There was nothing, we couldn't find anybody.
Neler olduğuna dair cevapları bulamadık.
We couldn't get the answers about what was happening.
Ark ile Gardner'ı bulamadık, belki artık daha gizli bir araştırma yapmanın zamanı gelmiştir.
We couldn't find Gardner through ARC, maybe it's time for a more covert search.
Bir çıkış yolu bulamadık.
We haven't got long.
Biz evde hiç boş bira şişesi ya da.. -.. kutusu bulamadık.
We didn't find any empty beer bottles or cans, anything, at his house.
- Onların DNA'sını bulamadık ama bambaşka bir şey bulduk.
- We didn't find any DNA on the guys, but we found something else.
- Sanırım bir Amerikan filmi ama bulamadık.
Apparently it's an American movie, but we can't find it. Wait a second.
Raporlarda yazılanlar dışında başka bir bilgi bulamadık.
We couldn't get any more out of him than what's written in the reports.
Geçen gün yaptığın şovdan sonra pek konuşma fırsatı bulamadık.
We didn't get a chance to talk the other day after that little stunt of yours.
- Bulamadık.
- We couldn't find it.
Sağlam herhangi bir kanıt bulamadık ama düşüncemiz o yöndeydi.
We haven't found any concrete evidence that she had a guest, but yes.
Gördüm? Bu yüzden bulamadık, çünkü birileri çaldı.
That's why we didn't find it, because somebody stole it.
Onu öldürmenin bir yolunu bulamadık, bende yapabileceğim tek şeyi yaptım.
We couldn't find a way to kill her, so I did the only thing that I could.
Hiçbir şey bulamadık.
We got nothing.
İntiharı belirledik, ama cesedi bulamadık.
We discovered a suicide, but we don't have a body.
Cesedi bulamadık.
We don't have a body.
Hâlâ Frost'un Parkman'ı bıçakladıktan sonra otelden nasıl çıktığını bulamadık.
Well, we still haven't figured out how Frost got out of the hotel room after he stabbed Parkman.
Ve minibüsü de bulamadık.
Oh, and no luck finding that van, either.
Balsam onu genç bir Asyalıya verdiğini söyledi ama o tanıma uyan birini bulamadık burada.
Nothing yet. Balsam said he handed it to an Asian teen, but we didn't find anybody here fitting that description.
Kasık kılı çizecek bir kalem bulamadığın için kendi iyi göstermek için başka bir yola başvurdun.
And since you couldn't find a pen to draw on pubes quick enough, you found some other way to make yourself look good.
Kundakçılık birimi bölgede yangına yönelik tek bir iz bile bulamadı.
Arson didn't find a single trace of fire near the area.
Aslında Odin'i bulamadığım kısmını kaçırdım mı ben?
Did you miss the part where I can't actually find Odin?
Daha kayıp kızın cesedini bile bulamadınız!
You don't even have this missing girl's body yet!
O koridorda kapana kısıldığımızda hayatımda hiç olmadığı kadar çok korktum ve aptal gözlüklerimi dahi bulamadım.
Pinned down in that hallway, I've never been so scared in my life, and I couldn't even find my stupid glasses.
Bebeği henüz bulamadık.
We ain't found her yet.
Bilmiyorum. Bulamadım kızımı.
Couldn't find her.
Evlatlık çocuk, sana Las Vegas'ta anne bulamadım bu bana başka seçenek bırakmıyor.
Foster kid, I couldn't find you a mom in Las Vegas so that leaves me with no choice.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]