Ca перевод на английский
95,158 параллельный перевод
Ayrıca saat daha 15.00.
And it's three o'clock in the afternoon.
Ayrıca burası baktığımız ilk yer, herhangi bir şey için acele etmemeliyiz.
And it's the first place we've looked at, so we shouldn't rush into anything.
Ayrıca tüm pudingleri saydım!
And I counted all the puddings!
Ayrıca, Bay Roosevelt'i çok iyi tanımıyorum.
And besides I do not know Mr. Roosevelt very well.
Ama Einstein'ın mektubunu yargıca ulaşmadan ele geçirdik.
But we intercepted Einstein's letter before it reached the judge.
Yargıca göndert.
Have it sent to the judge and pay him a visit.
Onu kasaya koyacağım, nerede olduğunu her zaman bilirsin. Anlaşıldı mı?
_ ça va.
Akıllıca.
It's smart.
Ayrıca Alex'le içinden koştuk.
And Alex and I ran through it.
Ayrıca, Başkada seçeneğimiz yok gibi.
Besides, it's not like we have another option.
Ayrıca hâlâ Chelsea'nin ifadesini araştırabilir ve teyit etmek için bütçemiz dâhilinde çalışabilirim.
And I can still follow up with Chelsea's deposition, and I can fact-check within our budget.
Bu kayıtlar ayrıca gösteriyor ki, ağabeyiniz John'u o gece yedi kez aramışsınız.
And these records also show that you called your brother, John, seven times that night.
Ayrıca güzel arkadaşları varmış.
And she got cute friends.
Ayrıca şunu da bil sen ya da Kevin için yapmadım.
And just so we're clear, I didn't do it for you or for Kevin.
Ayrıca mecbursun çünkü çocuklara onları şımartmaya hazır bir büyük büyükanneleri olduğunu söyledim.
Besides you have to now because I've already told all the kids that they have a great-grandmother who is ready to spoil them rotten. Oh.
Ayrıca gece kapısına dayanmışsın.
Plus, you showed up late at night at her house.
Ayrıca şu an Amerika'ya dönüyor.
Yeah, besides, he's back on a plane to the States.
Ofisinde üç kadının işkence gördüğüne dair kanıtlar var, ayrıca parmak izlerin ve DNA'n da bulundu.
We have evidence that three women were tortured in your office unit along with your fingerprints and your DNA.
Ayrıca Tanrı'nın bir kadın olduğuna inanıyorum, yani gerçekten yandın.
Also, I believe God is a woman, so, you're really screwed.
Ayrıca burada Cheryl'nin gevezeliğinin büyük bir terfiinize mâl olduğu da yazıyor.
It also says here that Cheryl's tattling cost you a big promotion.
Güç bir amaç uğruna akıllıca kullanılmadıktan sonra hiçbir anlam ifade etmez.
Power... is meaningless if you can't apply it judiciously... when it has a purpose.
Çok akıllıca Evelyn.
Very wise, Evelyn.
O ayrıca şirketini ele geçirmeye çalışan türden bir erkek.
And he's also the kind of man that's planning to take over your company.
Ayrıca, önemsediği şey iştir.
All she cares about is business, too.
Ayrıca, bu değil Lanetli tahtlar.
Also, it's not the thrones that are cursed.
Hiçbir gerçek kinik Tanrıça çağırmazdı.
No true cynic would call to the Goddess.
Ayrıca, seni vereceğim En iyi dondurma Şimdiye kadar yaşadığınız dondurma.
Also, I'm gonna make you the best ice cream sundae you've ever had.
Ve hâlâ kayınpederinin hastanesindesin. Ayrıca şu emlak işi de var.
And now, you're sitting in your father-in-law's cut-throat hospital doing real estate, right?
Ayrıca 2 tane de torunu var.
He has two grandchildren as well!
Ayrıca senin gibi plaka parası ödemeyeceğim.
And like you, I won't waste money on number plates.
Ayrıca, kimseye söylemeden, bu ev dahil her şeyin üzerine kumar oynayan aç gözlü babamıza sempatimiz yok.
And not because we have any sympathy for our greedy dad, who gambled everything including this house without telling anyone.
Ayrıca onun karısı olmayı da bıraktı.
She'd also quit being his wife.
Ayrıca benim de müşterilerim olan senin çalışanlarından bazılarıyla konuşmayı istiyorum.
And I wanted to talk to a few of your employees, who are also my clients.
Evet, ayrıca onları geçerli bir sebepten dolayı kovarsan...
Yeah. And you would get to fire them for cause and save three months'severance.
Tavsiyen için teşekkürler. Ayrıca yanlış bir tavsiye değildi ama eğer bir berberden saçını kesmesini istersen her zaman evet der.
Your advice was appreciated, and it wasn't wrong, but ask a barber if you need a haircut, he's always gonna say yes.
Knoxville'deki oy kullanma merkezinde yaşanan vahşi saldırıya rağmen, ki şu anda Başkan'ımız bu konuyla ilgileniyor, oy kullanmamayı düşünen herkesi, oy kullanmanın sadece güvenli değil, ayrıca göreviniz olduğu konusunda temin etmek isteriz.
Despite the violent incident at the voting center in Knoxville, which the President is attending to as we speak, we want to assure anyone who's considering not voting that it is not only safe to vote, it is your duty to do so.
- Ayrıca Mitch...
- And, Mitch...
Pencereleri sıkıca kapanmaz.
The windows don't close properly.
Conway bir yargıca açtırma talebinde bulunuyor.
And Conway's got a judge. He's petitioning to reopen.
Ayrıca artık kendisini bir fıçı biraya satan bir babaya da muhtaç değil, buna sevinmeli.
And be thankful that he has no need to return to a father - who would sell him for a keg of ale. - Henry...
... fakat neyse ki, annemin, onu Westminster'e kitlemekle akıllıca davrandı.
But happily, my mother had the good sense to leave her locked up there in Westminster.
Ayrıca o bir anne.
She is mother to the child.
Bunu hızlıca düzeltebiliriz.
We can fix that quick.
İlçede ayrıca orijinal bir Remington tablosu var.
Town also has an original Remington.
- Hızlıca bir seçeneklerime baktım.
I might've tried a lightning round.
Benden iyi birisin, ayrıca siyasette "Siktir git." denmez.
In politics, you can't tell people to go fuck themselves. If I don't do that once a week,
Ayrıca uçmaya düşkünlüğüyle de tanınıyordu.
He was also known for his penchant for flight. [crowd chanting] Thane!
Sıkıca korunan atom sırlarımızı Kremlin'in kapısına kadar götüren casuslar ve bölücü komünistler adına bir federal yargıcı etkilemeye çalışıyor. Bu sözde dâhi yıldızlar ve çizgilerle bezeli bayrağı hiç düşünmeden çekiç ve orakla değişir.
This so-called genius, he would replace the stars and stripes with a hammer and sickle without breaking a sweat!
Her şey yolunda.
Ça va, aller.
- ayrıca tamamen donanımlı.
Sounds good.
Bırakmalarımı bıraktım... bir Tanrıça yüzdürmek... arkasında.
Left my leavings... a godly floater... behind.