Deep перевод на английский
23,925 параллельный перевод
Eğer sanığınız orduya karşı derin bir hınç besliyorsa eylemlerini meşrulaştırmak için IŞİD'i benimsemiş olabilir.
If your perpetrator had a deep-seated resentment of the military, he could adopt ISIS to justify his actions.
Hem iç hem dış şah damarlarını genişletecek derinlikte bir çökme.
Deep enough to have opened up Both external and internal carotid arteries.
Derin nefes al. Birlikte üstünden geçelim.
Take a deep breath, and we'll go through this together.
Çok derin bir uykuda olduğun için Il-gyu ahjussi seni alıp buraya getirdi.
You were in a deep sleep so Uncle ll-gyu brought you here.
Derin derin nefes al.
Take some deep breaths.
Anasının karnında, o minik kalbinin atışını görebiliyorum.
I can see its little heart beating deep in its mother's inner ocean.
Belki kitabından bir karakter ona yapmasını söylemiştir,..... ya da belki düşündüğümüzden de aptaldır.
Maybe the creepy he from the deep told her to do it, or maybe she's just dumber than we think she is.
Yoksa Kötü Kraliçe'yi artık beni kandıramayacak kadar derine gömmüş olmayı mı umuyorsun?
Or hoping you finally managed to bury the Evil Queen deep enough inside that I wouldn't buy it?
Ama derinlerinde sen, Kötü Kraliçe'sin.
But deep down, the Evil Queen is who you are.
Ruhunun derinlerinde asil bir savaş görüyorum, Regina aydınlık ve karanlık arasında bir savaş.
I see a noble battle deep inside your soul, Regina, between light and dark.
İçten içe doğruyu biliyorsun.
Deep down inside, you know the truth.
Bu yüzden neden o tombul ayaklarınla iki avukatı kalmış zavallı şirketine dönüp paramı ödeyebilmek için cebinizin ne kadar derinine inmek zorunda kalacağınıza karar vermiyorsun?
So, why don't you march your fat feet back to the only two lawyers left at that miserable little firm and decide just how deep you're gonna reach into your own pockets to pay me off.
Derin nefes al.
Deep breaths.
Eğer Cole'a küçükken giydirip süslediğin oyuncak bebeğinmiş gibi davranırsan, günün birinde arabaya atlayıp senden kaçacak, ve Meksika'ya varana dek... hiç durmadan sürmeye devam edecek.
If you keep treating Cole like a French poodle that you take to the groomers, one day, he's gonna borrow the car to get the fuck away from you and he's gonna start driving and keep driving until he's knee-deep in the asshole of Mexico.
Borç batağında olduğumuzun farkında mısın?
Do you know how deep in debt we are?
Bu bizi içten içe bitiriyordu, hem de bunu bekliyor olmamıza rağmen.
That was very devastating for us, although deep inside we expected it.
Rahatladım, uykuya daldım, ruhum sakin ve derin,
♪ Relaxed, I fall asleep ♪ ♪ My soul is calm and deep ♪
Mavi Gökyüzü Uçuş Mutfağı Ve Derin Mavi Şekerler.
Blue Sky Flight Kitchen And Deep Blue Confectionaries.
Şimdi bir araya gelip hep beraber derin bir nefes alalım.
We can finally come all together, take a collective deep breath.
Evet dostum, koşu oyununda iyiler sana derin bir top atabilirler.
Yeah, man, their running game is strong, opens up the deep ball for you.
Çünkü içten içe senin fake olduğunu herkes görecek diye korkuyorsun.
Because deep down inside you're afraid that everybody will see you're a fake.
Dr. Radcliffe, bütün istediği acıyı önlemek olduğu hâlde, defalarca acıya neden olmaktan duyduğu pişmanlığı dile getirdi.
Dr. Radcliffe, time and again, has expressed his deep regret for causing pain when all he ever wanted was to prevent it.
Pekâlâ, derin bir nefes al.
- All right. Take a deep breath.
Kendileri için ne kadar derin bir mezar kazabiliyorlar görelim.
Yeah, let's see how deep a hole they can dig for themselves.
Tek yapmam gereken tak-tak-tak yeterince derine ve artık yalan yok.
All I have to do is tap-tap-tap just deep enough and boom, no more lies.
Kalbinin derinliklerinde beni sevdiğini biliyorum, önemli olan bu ve ben de seni seviyorum.
But the thing is, deep in your heart, I know you love me, and I love you, too.
Maalesef, çizgi-roman'daki ölümler zamanda geriye yollanma, yeraltında derinlere gömülme, mikroskopik hale gelme, bir uzaylı tarafından taklit edilme- - ve benim favori öldürüşüm- - düşmanının kollarında sarılı biçimde, şelaleden itilme.
Unfortunately, the deaths in the comics involved being sent back in time, buried deep underground, made microscopic, impersonated by an alien and- - my particular favorite demise- - pushed over a waterfall, locked in the embrace of his nemesis.
Biraz derin uyurum.
I kind of go deep.
Biri olmasını umarsınız, ama derinlerde...
You hope it's one thing, but deep down, you know it's something else.
Derin bir nefes al.
Aria, take a deep breath.
Derin bir nefes al.
Take a deep breath.
Portföyümüzde Q21986'dan 27 daha fazla şirket var.
Our portfolio is 27 companies deep as of Q2'86.
İçinizde insanlara yardım etme isteği var.
Deep down, you care about helping other people.
Hepimiz biraz sakinleşelim, olur mu?
Let's all just take a deep breath, shall we?
Alman dostlarımızın veri tabanında.
Deep inside the wires of our German friends.
Serviks kanalın sonuna kadar açıldı, hadi gidiyoruz.
You're cervix deep in this now, let's go.
One final sliver of humanity holding on for dear life, buried deep inside.
One final silver of humanity holding on for dear life, buried deep inside.
Hector fena çamura battı. İçinden çıkılmaz türden.
Hector's gotten himself into some deep shit, the kind of shit you don't get out of.
İlişkini kağıt üstünde yürüyor gibi gösterebilirsin, ama esasında bu büyük bir yalan.
You can make look your relationship look good on paper, but deep down, it's a lie.
Bu konuda yeterince zorluklarımız var.
We are pretty deep in this.
Ama eğer çok daha zor olacaksa bunun da seninle olmasını istiyorum.
And if that's the way that it has to be, I want to be deep in it with you.
Seni sadece görmüyor... hissettiklerini de hissediyorum. Bu yüzden de verandada Elena için, bana söylediklerinde ne kadar ciddi olduğunu da anlayabiliyorum.
Not only can I see you... but I can sense what you're feeling, which is how I know deep down, there's a part of you that meant what you said to me on Elena's porch.
Hangi rakamların Wilcox için en fazla anlam ifade ettiğini buluruz.
We find out what digits have deep meaning to Wilcox.
Ama derinlerde beni gerçekten istemiyordun. Çünkü ben o değilim.
But deep down, you didn't really want me...'cause I'm not him.
Anlaşılmaz birisin.
You're deep.
Girebildiğimiz kadar dibe yani kovuşturma davasının tüm unsurlarını sizin için sonuna kadar inceleyeceğiz.
As deep as we can, which means kicking the tires hard on every element of the prosecution's case, for you guys, at least.
Derin nefes al.
Take deep breaths.
İçten içe kim olduğunun farkındasın.
You know who you are deep down inside.
Jeremy candan.
Jeremy is deep.
Benim sıkıcı, candan olmayan Ken ile beraber olmamı istiyorsun.
Oh, you just want me to be with some boring, un-deep Ken doll.
Robotlara bağlı yaşıyorsun zaten.
You're knee-deep in robot shit all the time.