Demek istiyorsun ki перевод на английский
209 параллельный перевод
Demek istiyorsun ki, Simpson... Peki içkisindeki aside ne diyeceksin?
You mean that Simpson... well how about the acid in his drink?
Demek istiyorsun ki... "Eğer ilk seferinde başaramazsan, tekrar dene"? Evet.
You mean it's like, "If at first you don't succeed, try, try again."
Şimdi, demek istiyorsun ki, oğlun polisi öldürmekten hapiste, öyle değil mi?
Now, you mean, your son's in prison for killin'the cop, that right?
Sen... yani demek istiyorsun ki, öyle bir durum var ki, bu aldatmacayı yaratması gerekli oldu.
You mean that the situation is such that it became necessary... for her to create this deception?
Evet, fakat, elbette, demek istiyorsun ki, kabul edildiği taktirde durumun nasıl olacağını düşünmüş olmalısın.
Yes, but, surely, I mean, you must have thought about what the situation would be if it were accepted.
Demek istiyorsun ki, öldürüldü?
You mean that he was murdered?
Demek istiyorsun ki, sen hak sahibi ile hiç karşılaşmadan $ 50,000'lık istemi karara bağladın?
You mean to say that you settled a claim for $ 50,000 without even meeting the beneficiary?
Demek istiyorsun ki, öldürmekten başka.
You mean, short of murder?
Yani demek istiyorsun ki, benimle kılıcını çarpıştıracaksın, kör bir adamla?
You mean to say you want to cross swords with me, a blind man?
Büyükbaba, demek istiyorsun ki Tegana, Han'a suikast mı düzenleyecek?
- Grandfather, do you mean to say Tegana's going to assassinate the Khan?
- Yani demek istiyorsun ki...
- By that you mean...?
- Demek istiyorsun ki, sen ve ben...
- Are you suggesting that you and I...
Demek istiyorsun ki... o senin gibi bir hayvanla bile yattı?
You mean... she'd... even with an animal like yourself?
Demek istiyorsun ki, eğer, ah... eğer sessiz kalmanı istediğim şey için ödeme yapmazsam?
You mean, if, uh... if I don't pay you what you want to keep quiet?
Demek istiyorsun ki gazeteye koymalarının nedeni... onun ölü olması mı?
You mean they put her in the paper... just'cause she's dead?
Yani demek istiyorsun ki... Birinin nerede ve ne zaman gömüleceğini... aynı gün öğrenebilirmiyim?
You mean I can find out... where and when somebody's been buried... on the very same day?
Demek istiyorsun ki, benden sonra onlarla yatacak biri lazımdı.
And who else should have slept with them, you mean.
- Ama demek istiyorsun ki...
- But you mean...
Demek istiyorsun ki buradan Texarkana, Texas'a gideceğiz ve 28 saate geri döneceğiz.
You mean to tell me we're gonna drive from here to Texarkana, Texas, and back to here in 28 hours?
Demek istiyorsun ki, o kadar zamandır engel olan tek şey orada asılı kalmam ve bu aşağıda yaşamam arasında... bu kargalarmıydı?
You mean, all this time the only thing standing between hangin'up there and livin'it up down here... were those crows?
Ve sen demek istiyorsun ki sen bizi, Evillene'yi öldürmemiz için mi gönderdin asla geri dönemeyeceğimizi bilerek?
And you mean you sent us to kill Evillene knowing... we might never come back?
Demek istiyorsun ki...
You mean...
- Demek istiyorsun ki, iki haftadır Miami'desin...
You mean you've been in Miami for two weeks- -
- Yani demek istiyorsun ki, sen ve arkadaşların sorumluluk alıp... havaalanı ve gaz istasyonu inşa edeceksiniz, çünkü kargo ve ekoloji konusunda uzmansınız, öyle mi?
So you are saying that you and your friends have taken the responsability to build the airport and the gas-epurator because you are experts in transports and ecology?
Demek istiyorsun ki ben bir turistim.
You mean, I'm a tourist?
Demek istiyorsun ki o horluyor.
You mean he snores. Or you do.
Şimdi bana demek istiyorsun ki benden bir 50,000 dolar daha mı çaldın... Seni son gördüğümden bu yana?
Now you're tryin'to tell me you stole another 50,000 clams... since the last time I saw you?
Demek istiyorsun ki, sen zaten sahip olduğun her şeyi denedin!
What do you mean? You've already tried on everything you own. I have not!
Yani demek istiyorsun ki, o bana ne istediğini söyleyecek ve ben yapacağım?
You mean he tells me what he wants and I do it? No.
Oh, demek istiyorsun ki Söylediklerimin hepsi yalan?
Oh, you mean I got itallwrong?
Demek istiyorsun ki parfümlü tişörtü olan herhangi bir züppe Hudsucker hissesi alabilecek?
Do you mean to say that any slob in a smelly T-shirt will be able to buy Hudsucker stock?
Demek istiyorsun ki Bayan Ackerman a geldiğim gün... yani sesimi tanıdığın gün... içki içmiyordun?
Now, you mean to tell me that the day I came over to Mrs. Ackerman's, the day you claim you recognized my voice, you were not drinking?
Demek istiyorsun ki, o Zeyna'yı öldüren adam olarak bilinmek istiyordu.
You mean he wanted to be known as the man who killed Xena.
Demek istiyorsun ki Japonca soruları okuyamıyorsun?
You mean you couldn't read the questions in Japanese?
Yani demek istiyorsun ki prezervatif şeyde...
So you're trying to tell us the condom is...
- Demek istiyorsun ki -
- You mean
Ne demek istiyorsun, bana ne olmuş ki?
What do you mean, what's happened to me?
- Demek ki en çok Hollywood'a seyahat etmek istiyorsun?
Does a trip to Hollywood mean that much to you?
Ne demek istiyorsun, kuramıma ne yapabilirmişsin ki?
What do you mean, what you could do to my theory?
"Tabii ki" ile ne demek istiyorsun?
What do you mean much?
Oh, demek istiyorsun ki, ben oradayken, bir Apaçi...
Stop it.
- Demek istiyorsun ki...
- You mean...
Dedim ki : "Ne demek istiyorsun?"
I said, "What do you mean?"
Tamam, yalnız konuşmak istiyorsun demek ki...
Alright, you don't want to discuss it alone...
Ben de "Ne demek istiyorsun?" diye sordum. O da dedi ki : " Öğle yemeğimi yiyordum...
And I said, "What do you mean?" "Well," he says, " I was eating my lunch...
- Demek istiyorsun ki...
Mr Hoover?
Ah, demek ki sen de makineyi istiyorsun...
So you want the machine? Fine.
Tamam, demek ki sen bir köpek olmak istiyorsun.
Okay, so you want to be a dog.
Ne demek istiyorsun? Doğrusunu söylemek gerekirse senin ölümün Ruhlar Dünyası'na göre beklenmedik bir şeydi. Bir çocuğu kurtarmak uğruna hayatını feda edeceğin kimin aklına gelirdi ki?
It has nothing to do with that! you go directly to where Kurama specified!
çünkü şu izlenimi edindim ki- - ne demek istiyorsun?
Because I just sort of have this impression - What do you mean?
- Ne demek istiyorsun? - Demek istediğim şu ki :
- I mean Humpty-Dumpty was pushed...