Demek oluyor ki перевод на английский
3,342 параллельный перевод
Demek oluyor ki gaz sızıyormuş.
Which means the gas was leaking.
Yani bu da demek oluyor ki, istemeyerek de olsa planımız için artık anahtar konumunda.
That means he just unwittingly became the key to our entire plan.
Artık burada okumuyorum, Sue ve bu demek oluyor ki en sonunda seninle ilgili gerçek düşüncelerimi söyleyebilirim.
See, I don't go here anymore, Sue, and that means I can finally tell you exactly what I think of you.
Harper limuzini burada bırakmış, bu da demek oluyor ki Akuna'nın arabasını kullanıyor olmalı.
All right, Harper left the limo here, which means he's gotta be driving Akuna's car, right?
Bu da demek oluyor ki, bunlardan sonra büyük miktarda paraya konacak sadece bir kişi var.
Which means that there's one person who's about to cash in in a major way.
hatırlamadığını varsayabilirim değil mi? Kısaca bu zamana kadar bu güçten haberin bile yoktu ve bu demek oluyor ki kontrol de edemiyorsun.
right? and you don't have the means to control it.
Bu da demek oluyor ki sadece iki halka kaldı.
Which means there are now only two circles left.
Yani bu demek oluyor ki...
In other words...
Hakimlerin hepsi ellerinde icki ve purolariyla evlerindeler bu da demek oluyor ki bu gece goz altindasin.
The judges are all home with their brandy and cigars which means you get to spend the night in lockup.
- O zaman demek oluyor ki Weekend At Bernie's filmi de aptalca.
It's stupid. So, I guess that means Weekend at Bernie's is stupid, too.
- Yani bu demek oluyor ki...
- Does that mean...?
Bu demek oluyor ki Gon bir yetişkin olmuş!
Th-That means... He's a grown-up!
Onun için geliyorlar, demek oluyor ki bizim için geliyorlar.
They'll be coming for that, which means they'll be coming for us.
Bak, kimse bu herifi benim kadar iyi tanımıyor, bu da demek oluyor ki kimsenin onu durdurmak için benim kadar şansı yok, tamam mı?
Look, nobody knows this guy better than me, which means nobody's got a better chance of stopping him, ok?
Bu da demek oluyor ki öldürdüğü her kız vicdanıma yük olacak.
And that means every girl that he kills is like another one on my conscience.
Bu da Conrad'ın arabayı kullandığını kanıtlamamızı sağlayabilir, bu demek oluyor ki, arabayı çektirip yokettirmeden önce hava yastığını çıkarmış.
This could really prove that Conrad was driving, which means that he had the air bag removed and destroyed before they towed the car.
Bunu kabul etmeye senden daha istekli değilim, fakat eğer Katrina'nın uyarısı gerçekse... ve yakında öğreneceksek... bu demek oluyor ki kötülük kendine Sleepy Hollow'da... yeni bir yuva buldu.
Now I'm no more eager to accept it than you, but if Katrina's warning is real... and we shall soon find out... then it appears evil has found a new home... in Sleepy Hollow.
Kan yok. Bu demek oluyor ki... Ya Jennifer burada değilmiş ya da götürülmüş.
There is no blood here, which means either - - either Jennifer wasn't here, or she getaway.
Bu da demek oluyor ki bu kadar süredir var olacak bir şeyle mühürlenmiş olmalı.
That means she must have bound it to something that could exist just as long.
Bu doğru cevaptı, çünkü bu demek oluyor ki bu iş hâlâ tersine çevrilebilir.
That was the right answer because that means that this can still be undone.
Rayna "Kırmızı Dudaklar, Beyaz Yalanlar" turundan ayrılıyor,... bu da demek oluyor ki, açılış için bir şarkıcıya ihtiyacım var.
Uh, Rayna is dropping out of the "red lips, white lies" tour, so that means I'm gonna need an opening act, and...
Demek oluyor ki buraya önceden karar verdi.
Which means he scoped out this location beforehand.
Bu da demek oluyor ki kurbanlar rastgele değil.
Which means the victims weren't random at all.
Bu demek oluyor ki birinci ve ikinci olay yerindeki kurban veya kurbanlarda bazı bilinmeyen bağlantılar var.
This means there's some unknown connection between one or more victims at the first and second crime scenes.
O bir keskin nişancı, bu da demek oluyor ki onun öldürme bölgesi mesafeyi içine katıyor.
Because he's a sniper, and that means a comfortable kill zone for him includes distance.
- Ama konuştuğu dile tepki göstermediniz. - Yani? Bu da demek oluyor ki adam İsveççe konuşmuş.
But you didn't react to the language, that means the man spoke swedish.
- Bu da demek oluyor ki, kullanım için yolları kesişti.
Which means they would've had to have crossed paths with him in order to deliver it. Hendricks and his team are retracing all of Bronson's movements to get a who and a when. Exactly.
Yani bu demek oluyor ki...
So that means...
Bu demek oluyor ki polisler cesedi bulur bulmaz, peşimize düşecekler.
That means the police are gonna be after us, if they're not already, as soon as they I.D. it.
Bu da demek oluyor ki makyaj yapma vakti.
which means... it's time to put on makeup.
Bu demek oluyor ki ancak bir toplulukla yeterince etkileşime geçersek gerçekten insanlar gibi yaşayabiliriz.
It means that only when we interact considerately with a society, we can truly live as humans.
Sanırım bu demek oluyor ki, benimle tura çıkmak zorundasın.
I guess it means you're gonna have to come out on tour with me.
Windsor benimle aynı soydan geliyor yani bu da demek oluyor ki...
And since Windsor was experimented on with the same strain I was, it stands to reason...
Üst karın hassasiyetiniz var, akyuvar hücreleriniz artmış kanal çıkışınız yok bu da demek oluyor ki semptomatik pankreas kaçağınız var.
You have epigastric tenderness, increased W.B.C., and little to no drain output, which means you have a... - symptomatic pancreatic leak. - Okay.
Şifrenizin dört numarası da bizde vardı, bu da demek oluyor ki Charles'ın deneyebileceği 24 olası kombinasyon vardı.
We had the four numbers of your code, which meant there were 24 possible combinations for Charles to try.
Bu da demek oluyor ki ya Boyle kapının diğer tarafında madalyanızı tutuyor ya da kaybettim.
Which means Boyle is either on the other side of that door holding your medal, or I've lost.
Bu demek oluyor ki sonunda babanla tanışacağım?
Wait. So does this mean I'm actually going to meet your dad?
Bu da Damon'un dilinde demek oluyor ki...
which in Damon speak...
Vücudunda vampir kanı var gibi görünüyor Jesse. Bu da demek oluyor ki ya iyileşmeye ihtiyaç duyduğun ana kadar yaralıydın. Ya da biri seni vampire çevirmek istiyor.
It appears you have vampire blood in your system, Jesse, which means you were either injured to the point of needing to be healed, or someone wants to turn you into a vampire.
Ve onda olmadığını da biliyorum, bu da demek oluyor ki tılsım ikinizden birinde.
Now I know he doesn't have it, which means one of you two does.
Wells'i öldürenle aynı marka ve modelde bu demek oluyor ki, Wells'i vurup Marie'yi kaçıran sensin.
The same make and model that killed Wells, which means you're the one who shot wells and abducted Marie.
Bu demek oluyor ki, CityLine'ın özgeçmiş kontrolünden geçmelerine gerek yoktu.
Which means they didn't have to go through CityLine's background check.
Şimdi anneniz bana burada biraz kavga, biraz çığlık ve bağırış olduğunu söyledi, büyüklerinize saygısızlık da. Bu da demek oluyor ki, Amerikan iş ahlakından yoksunluk var.
Now your mother tells me there's been some fighting, some screaming and yelling, and disrespecting your elders, and a pronounced lack of good old American work ethic.
Ama sonuçta hayat aynı hayat. O da demek oluyor ki birazdan biri şu kapıdan girecek ve her şeyi mahvedecek. Öyle deme.
But it is our life, which probably means that somebody's gonna walk through that door and shatter it.
Yani demek oluyor ki indir şu lanet arbeleti Pocahontas.
Aka, put the damn crossbow down, Pocahontas.
Çünkü Silas bu eve bir büyü yaptı ve büyüyü güneşe bağladı. Bu da demek oluyor ki günbatımına kadar burada kapalı kaldık. O da demek oluyor ki o zaman kadar Silas'ı öldürmek için vaktin var.
Because Silas put a spell on this house and bound it to the sun, which means we're trapped here until sundown, which means you have until then to kill Silas, or I kill Elena.
Sen onu sadece buraya getirmedin, aynı zamanda serbest bıraktın, bu da demek oluyor ki sen oldukça iyi bir cadısın.
You not only brought him here, you sent him packing, which means you are one hot shit witch.
Ama o hücrelerin bize gösterdiği şey bulaşıcı bir virüsle karşı karşıya olduğumuz. Demek oluyor ki...
But what those cells tell us is that we're dealing with a propagating virus, which means...
Pentagon diyor ki Thapa kontrol edilmiş, bu demek oluyor ki resmen bizim tarafımızda.
Pentagon says that Thapa checks out, which means he's officially on our side.
Üçüncü üç aylık dönemdeyiz, bu da demek oluyor ki cenin yaşayabilir.
DAVID :
Ki benim dünyamda bu son görüşmemizden beri bir cinayet işlemedim demek oluyor.
I'm feeling better, which in my world means I haven't committed a homicide since I last saw you.