Değerli перевод на английский
14,783 параллельный перевод
İçinde çok değerli bir şey var mıydı?
Did it have anything very valuable in it?
Bu motosiklet, sahip olduğun her şeyden daha değerli.
This bike is worth more than everything you have.
Bu fırsat onun için çok değerli olabilir.
This opportunity could be very valuable to her.
Değerli kuralların için ne düşüneceğini o zaman görürüz.
You'll find out what you think about your precious rules.
Değerli konuklarımız, kızlık bozulma yolculuğuna hoşgeldiniz.
Distinguished guests, welcome aboard our maiden voyage.
Wilderness Oteli'nin altında değerli taşlar arıyormuşsunuz.
Mining for precious stones under Wilderness House.
Bruce, her ne kadar seninle tanışmak benim için çok değerli olsa da artık ziyaretinin ana nedenine gelebiliriz belki.
Bruce, as much as I value the opportunity to finally meet you, perhaps we could address the real reason for your visit.
Pekâlâ Charles, çok korktuğunu ve bir daha asla baba olamayacağını düşündüğünü biliyorum ama Eleanor'un senin değerli şeylerine bir şey yapmasına...
All right, Charles, I know that you're freaking out and you think you're never gonna be a father, but don't worry ; There's no way I'm gonna let Eleanor do anything to your precious...
Dün bu açıdan elimizde değerli bir ipucu vardı.
Which is what one of the big leads was yesterday.
Sizin gibi değerli insanların arasındayım.
Standing here, amidst all you fine people.
Değerli değil mi?
Isn't she precious?
Evine hoş geldin benim değerli fıstığım.
Welcome home, my precious baby doll.
Dikkat et de değerli konuğumuz kaçmaya kalkışmasın.
Make sure our valued guest doesn't try and make a run for it.
Ancak şu değerli meyveye el uzatırsan bu durumda Kongo'daki Belçikalılar gibi onu kesip atarız.
But if you lay one hand on that precious fruit, then like the Belgians in the Congo, we'll chop it off.
Hayır, buraya sana değerli bir hizmetle bir şey göstermeye geldim.
No, I came here to provide you with a valuable service.
Yakında konuşması gerek yoksa değerli bütün ipuçları soğuyacak.
She has to say something soon... or we'll lose out on leads.
Alison'ın Roller Derbisi nedeniyle suratı asık. Ve bu küçük değerli kız bebek de Lady Marmalade, benim kıymetlim.
Alison is sulking because of the Roller Derby, and this little precious baby girl is Lady Marmalade, aren't you, my precious?
Değerli vaktinizden çalabilir miyim?
Might I have a minute of your precious time?
Elimde çok değerli bilgiler var çok tehlikeli bir şahıs hakkında. - Pekala.
I have some extremely valuable intelligence about a very dangerous individual.
Çok değerli bir beyzbol kartı koleksiyonum var ve birisi onları çaldı.
I have a very valuable collection of baseball cards, and someone stole them.
Her soruya, her endişeye verecek bir cevabım vardı ve HHM'i de kötülemedim hiç. Ama yani, coşkuluydum anlıyor musun? Kişisel hizmetten girdim, değerli bir şey sonuçta.
I-I had an for answer question, every concern, and I did not bad-mouth HHM, not at all, but I was, like, enthusiasm, you know, and personal service, because that's gotta count for something.
- Her türlü değerli be!
- Shit, yeah, that counts!
Jamie kendine değerli bir kadın bulmayı başardı.
Well, Jamie managed to find himself a worthy one.
Hayatlarınız sevkiyat kadar değerli değil.
_
Babanın değerli mülkünün peşindeyim.
It's yer father's precious estate I'm after.
- Değerli birisi.
- He's a valuable asset.
Sanırım oldukça değerli birisi.
I suppose she's due some credit.
Nassau'nun düşüşüyle beraber birbirimize uygun ortaklar olduğumuza ve değerli müttefikler olabileceğimize ikna etmem için, benimle kraliçe arasında bir görüşme ayarlayabileceğini söyledi.
He said that he would arrange for me to appeal directly to the queen, try and convince her that we are worthy allies, and that given the fall of Nassau, we are partners well matched.
Para... Kaleden ayrılmış Urca altını.. .. yeni bir form verilmiş- - değerli taşlar.
Money... separated from the Urca gold within the fort and rendered into a new form- - a cache of gems for which Spain is holding the new governor accountable.
Buna karşın, bütün bu mallardan daha değerli olan bir şey var.
Now, although, there is something on offer that is more precious than all this luxury.
Değerli eşyalar bölümünü arayın.
Call Asset Forfeiture.
Değerli bir müşteriyi kapatmak için Neyi ifade ettiğini kabul edemezsiniz.
Turning down a prized client because you can't accept what they stand for.
Değerli Jüri üyeleri, Merhaba, ben Chandra Kapoor, Bay Nasir Khan'ın avukatıyım.
Ladies and gentlemen of the jury, hello, I'm Chandra Kapoor, and I'm defending Mr. Nasir Khan.
O 15 dakika benim için çok değerli olurdu.
Fifteen minutes, and it would have meant a lot to me.
Her değerli saniye yaşamamın tükendiğini gösteriyor.
Every precious second marks my life draining away.
Tıpkı Bay Allen gibi şu anki konuğumuz da... değerli ve devamlı müşterilerimizden biridir.
Well, like Mr. Allen, this guest is one of our treasured regulars.
Senin vasıtanla bana ulaşabilecek olmaları onlar için değerli.
What you have access to through me is valuable.
Değerli ve verimli bir muhbirdi.
He was a prized and productive informant.
Ayrıca uzun zamandır yapmak istediğiniz bir şey varsa, riskli bir şey de olsa bu değerli son dakikalarınızda bu istediğinizi gerçekleştirin.
We also advise that if there's something you've been meaning to do, even something a little risky, to use these last few precious moments and go for it.
Bir o kadarda değerli.
And so precious.
Emma bu dünyada ki en değerli varlığımdı.
Emma was the most important thing in the world to me.
Annen benim hayatta ki en değerli varlığımdı.
You know, she was the most important thing to me in the world.
O yüzden her nefesimi değerli kılacağım.
So I'm gonna make each one count.
Eğer bu kadar veriyorsa, daha değerli demektir.
If he gave you that, it was worth more.
Ross en değerli varlığını asla bahis koymazdı değil mi?
Oh, Ross would never gamble away his most precious asset, would he?
Değerli minik Horace'ım iki nöbet geçirdi, zar zor nefes alıyor.
My darling little Horace has had two fits and now he's barely breathing.
"ruhların en değerli hazinesidir"
"Is the immediate jewel of our souls."
Sahil kenarında değerli bir ev.
Prime beachfront, heritage.
Bunlar senin hayatından bile değerli çocuk'
Them things worth more than - your life, boy!
Arabasının çekildiğini ve değerli çocuklarının da şehrin soğuk parklarında oturup, geceyi geçireceğini. Daha iyi bir fikrim var
I have a better idea.
Sen orada ki en değerli kızsın.
You're the most talented girl in any room.