Durum şu ki перевод на английский
420 параллельный перевод
Tamam. Evet. Durum şu ki.
Okay, so, yeah, here's the thing.
Durum şu ki, bir nedime olmayı çok isterim ancak benim olmam ve Valencia'nın olmamasın adil olduğunu düşünmüyorum.
Here's the thing, I-I'd love to be a bridesmaid, but I don't think it would be fair for me to be a bridesmaid and for Valencia not to be.
Durum şu ki küçük hanım, ne pahasına olursa olsun bulmam gereken biri için İsveç'i tamamen kapsayan bir seyahatteyim.
"You see, little missy, i'm on a journey throughout Sweden, in search of a person I must find at all costs."
Durum şu ki...
It's just that...
- Durum şu ki Bayan Lord kocam bu akşam eve gelmedi.
- As it so happens, Mrs. Lord... my husband hasn't come home this evening.
Ama durum şu ki onlar senden çok farklı değiller. Onlarda bir şey var.
But, a funny thing... they're not so much different from you.
Sevgili efendim, acı durum şu ki, sırf sayılarla bilimin oluşturduğu mucize sayesinde yaşlılar iktidara geliyorlar. Onların oyları var.
My dear sir, the tragic situation is that by the miracles of science by sheer number, the old have come into power.
Durum şu ki, bu kadın benim karım.
The thing is, this woman's my wife.
Durum şu ki neden yarın sabah beraber kahve içmiyoruz?
As a matter of fact, why don't you join me for coffee tomorrow morning? Let's say 10 : 00? We'll be here.
Durum şu ki...
You see...
Durum şu ki kızınız evliliğin sanıldığından daha ciddi bir şey olduğunu, işin ucunda hayat boyu mutlu ya da mutsuz olmak bulunduğunu, ölene kadar sürecek bir evliliğe temkinli yaklaşmak gerektiğini söylüyor olabilir.
It is true that she might represent to you that marriage is a serious affair that the happiness or misery of a whole life depends on it and that an engagement which is to last till death ought not to be entered into without great consideration.
Durum şu ki birkaç gün önce Otto Ulrichs evinden alınıp götürülmüş.
The thing is a few days ago, Otto Ulrichs was taken from his apartment.
Şey, durum şu ki...
Well, the feeling seems to be...
Durum şu ki, kıtlığın esir aldığı Lombok adasında... insanlar birkaç avuç pirinçla hayatta kalmaya çalışıyorlar.
The situation, surviving on a few handfuls of rice... on this famine-stricken island of Lombok.
Ama durum şu ki, beğendim, dahasını istiyorum.
But the thing is, I like it. I want more.
Durum şu ki anahtarlar hala bende.
I still got the key now, matter of fact.
Bak, durum şu ki... "Dog" u dolduruyoruz, doğru mu?
Look, the point of the matter is we've been packing them in at the Dog, right?
Durum şu ki, medya şu tüm tek parti iki grup sistemini... George Bush'un bu yetkiye % 54 oyla geldiğini söyleyerek gizlemeye çalışıyor.
The thing is, the media's trying to hold up this whole one-party, two-faction system... by telling you that George Bush got this mandate with 54 % of the vote.
Ee, şimdi, durum şu ki...
Yeah, well, you see, the thing is -
Durum şu ki, artık tek yaptığınız şey şu lanet televizyonu izlemek.
The point is, all you ever do anymore is watch that damn TV.
Durum şu ki onu kendimiz getirebiliriz.
The point is we can sail it ourselves.
Durum şu ki, topları bizimkilerden daha büyük ve sayıca daha çok.
The situation is, his guns are bigger than mine and he has more of them.
Durum şu ki, karnımdan vuruldum.
The situation is, I'm shot in the belly.
Tüm saygımla Sir Henry, durum şu ki,... General Wellesley Teğmen Sharpe ve adamlarını benim emrime verdi.
With respect, Sir Henry, the situation is that General Wellesley has placed Lieutenant Sharpe and his men in my disposition.
Durum şu ki, Süpermen'i et parçası gibi satıyorlar.
The point is, they're selling Superman off like a piece of meat.
Durum şu ki, Montserrat'ın buraya taşınması için uğraşıyorum.. Bu harika.
The thing is, I'm trying to get Montserrat to move in.
Durum şu ki ben seninle konuşuyorum.
The way it turned out, I'm talking to you.
Durum şu ki, sadece 2 gün burada kalacaklar.
They're only going to be here for two days.
Durum şu ki, onu gerçekten özlüyorum.
The thing is, I really miss her.
Durum şu ki, emir aldım.
The thing is, Princess, I got orders.
Durum şu ki : burası benim bulunduğum yer.
The news is : this is where I am now.
Son durum şu ki, henüz birşey yok.
The deal is, there is no deal yet.
Marisa durum şu ki ben nişanlı sayılırım.
Well, Marisa see, the thing is I'm sort of engaged.
Bakın, durum şu ki, ben nadir bulunan bir Şerif Woody bebeğiyim ve bunlar da benim ekibim.
Look, the thing is, I'm a rare Sheriff Woody doll, and these guys are my Roundup gang.
Durum şu ki, onun adını veya çalışmış olduğu... şirketin adını dahi söyleyemiyoruz.
The fact is, we are not allowed ewen to mention his name... or the name of the company he worked for.
Durum şu ki Kat...
The point is, Kat -
- Durum şu ki...
- The thing is...
- Durum şu ki...
- The point is...
Orada ki, su kaynakları ne durum da?
What about the water supply up there?
Şu anki hızıyla, efendim... ana filo "Bismarck" ile teması yarından önce... sağlayamaz ve bu durum ayrıca tabii ki... "Bismarck"'ın mevcut rotasını korumasıyla mümkündür.
At its present speed, sir, the Home Fleet cannot make contact with Bismarck until tomorrow, and then only if she maintains her present course.
Öyle görülüyor ki bu epeydir devam eden bir durum ve şu anda üçüncü evrede.
Appears to be a long-standing condition presently at the tertiary stage.
Görüyorum ki, bu akşam içki su gibi akıyor ki bu iyi bir şey çünkü bu durum evimiz için iyi, ev için iyi olan da size iyi gelir.
Well, I see that the booze is plentiful tonight... which is good... because it's good for the house, and what is good for the house is ultimately good for yours truly.
Şu an ve sonra ki radyasyon raporlarına... acil durum kanalından ya da yerel yetkililerden ulaşabilirsiniz. Sizlere, radyasyon yağmurlarından... korunmak için maksimum korumalı sığınaklarda kalmanızı ve bütün yerel kurallara uymanızı öneriyorum.
At the present time and until radiation pattern reports are made available... over the emergency broadcast band or through your local authorities, I urge you to remain in areas offering... maximum shelter protection from radioactive fall out... and to obey all local retreats.
Durum şu ki senin gibi biriyle evlenmeyi kesinlikle reddediyorum!
That blow felt so cold!
Şu anda bütün işlerimi tek bir kişiye terk edebileceğimi söylüyor, bu durum daha da kötüleşmeden, ki kötüleşecek.
He says that I can turn all my affairs, give everything over to one person now, before this gets worse, which it will.
Şu anki durum tipik gerkinlik karakteristiği, ama şunu söylemeliyim ki bu aralar birlik beraberlik olma zamanı dır.
The situation may be characterized as tense, but one could hardly say that they are about to become violent.
Söylemeliyim ki, acil durum çağrısını yapmasaydım, şu anda hayatta olmayabilirdi.
I daresay if I hadn't been here to make the call, she might not have survived.
- Korkarım ki, durum çok daha kötü. Günah çıkartma kabininde, şu küçük kameralardan varmış.
He has these little video cameras in the confessional.
- Yani durum şu : Arkadaş oluyoruz, yemin ederim ki kendimi iyi hissediyorum çok şaşırtıcı.
So we're becoming friends, which I swear to God I'm totally OK with, surprisingly, which I swear to God I'm totally OK with, surprisingly,
Ki bu durum aklıma şu soruyu getiriyor, bu akşam bara kim bakacak?
Which reminds me, who's gonna bar tend tonight?
Düşünüyorum ki, talihsiz olan şu, bu durum tamamen beklenmiyor değildi.
I am thinking that the unfortunate reality is that this scenario was not totally unexpected.