Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ E ] / Endişeli

Endişeli перевод на английский

3,852 параллельный перевод
Endişeli gibisin...
Why? - You seem worried about something. - Mm-mm.
Hadi ama Endişeli Çocuklar.
Come on, Worry Watsons.
Sağlığı konusunda endişeli.
He's worried about his health.
Kurban endişeli görünüyor demişsiniz?
And you say the victim appeared worried?
Endişeli görünüyor ve görgü tanıklarının ifadesine göre takip ediliyormuş gibi bir hâli varmış.
He was anxious, and witnesses got the impression that he was being pursued.
Bir anlığına endişeli göründün.
For a moment there you looked kind of worried.
Belki de Bayan Shaw, eğer yardıma ihtiyacı var mı diye sorduğunuz da biraz daha endişeli görünseydiniz...
Perhaps, Ms. Shaw, had you been a touch more solicitous when asking her if she needed help... What?
Alicia törende ne giyeceği konusunda oldukça endişeli.
Alicia's wondering what to wear to the inaugural.
Bu konuda pek endişeli görünmüyorsunuz.
You don't sound thrilled about it.
Şimdi endişeli vatandaşlar gibi davranmanızı istiyorum ama gerçekçi olmalı tamam mı?
Okay, I need you to act like concerned citizens, but I need this to feel real, okay, guys?
Brick tuvalet konusunda endişeliyken Sue bir konuda endişeli değildi.
While Brick was worried about getting swirlied, Sue wasn't worried about a thing.
Endişeli yüzlerin arasında volta atmak.
The pacing up and down the rows of worried faces.
Yani endişeli, garip ya da öyle bir durumda değildim.
I mean, I wasn't, like, nervous or awkward or anything.
Bayan McLeod bütçe hakkında endişeli ama çizgiyi aştı.
Ms. McLeod has a budget to worry about, but she's crossed a line.
Çocuklar, endişeli olduğumuzu biliyorum fakat birlikte çalışmamız lazım.
Guys, guys, I know we're all concerned but we have to work together.
Endişeli mi?
Concerned?
Affedersiniz, bu soruyu özel ajan olarak mı yoksa... -... endişeli baba olarak mı soruyorsunuz?
Sorry, are you asking as a special agent or as a concerned father?
Endişeli ve yorgun görünüyordu.
He started showing up anxious and tired.
Endişeli değilim gerçi.
I'm not worried, though.
Dans değerlendirmesi için endişeli misin?
Are you nervous about dance assessment?
Dans değerlendirmesi için endişeli misin?
So are you guys nervous about dance assessment?
Değerlendirme için endişeli misin?
Are you nervous about dance assessment?
ama benim olmayacğaım zaman için oldukça endişeli sanırım.
She acted like she was okay, but I guess she's worried about the time I'm going to be gone.
Endişeli değil misin bu yüzden?
Aren't you worried about that?
Ama doğru seçimleri yapmak konusunda bu kadar endişeli olan bir adam çok önemsiyor demektir.
But a man who's this worried about making all the right choices cares very much. That's all that matters.
Biz endişeli olmalıdır.
We all should be worried.
- Pek endişeli durmuyorsun.
You don't seem overly concerned.
Acayip endişeli.
You gotta talk to him. He's worried sick.
Başsavcı tanık koltuğunda kendini nasıl temsil edeceğin konusunda endişeli.
the d.a. is worried about how you present yourself on the stand.
Endişeli.
She's annoying.
Belediye Başkanı organize suçların tekrar canlanacağından endişeli.
Mayor's concerned about a resurgence in organized crime.
Donanma Bakanlığının ( SECNAV ) ne kadar endişeli olduğunu anlayabilirsiniz.
You can understand that SECNAV is naturally concerned.
Endişeli bir vatandaş e-postayla gönderilen bu ofisime, düşünme Memuru Janko aşırı güç kullandı.
A concerned citizen e-mailed this to my office, thinking Officer Janko used excessive force.
Ama endişeli değiliz!
But we're not worried!
Hep çok endişeli.
Always so worried.
Angela'nın kaybolduğu gece, hemşirelik kariyerine onarılamaz bir hasar verdiğini için endişeli olduğunu söylediniz?
The night Angela disappeared, you said that she was worried that she'd done irreparable damage to her nursing career?
Oradan oraya koşuyor, endişeli, borçlar...
Running about, worries, bills...
Olivia askeri kayıtlarımın hepsinin hesabını sorarken kendini suçsuz hissediyor ama hakkında yalan söylediğim için beni suçlu buluyor ve sen zerre kadar endişeli görünmüyorsun.
Olivia feels free to question my military record and all but accuse me of lying about it, and you don't seem the least bit worried.
Muirfield'in Vincent'e yaptıkları konusunda az da olsa endişeli değil misin?
Aren't you a little concerned about what Muirfield did to Vincent?
Onu endişeli hale getirmelisin.
Gotta make him anxious.
Dün otopsi odasına geldiğinden beri endişeli görünüyorsun.
You've seemed... troubled since you took that call in Autopsy yesterday.
Şey, biraz endişeli gibi görünüyorsun..
Well, you do seem a little nervous.
Endişeli mi?
Nervous?
Endişeli you're hakkında bulma kocan, ve okunmasını istemiyorsanız bir gorger hükümetten.
You're anxious about finding your husband, and you don't want to be read by a gorger from the government.
Oh, endişeli değilim.
Oh, I'm not worried.
Ariadne kendi güvenliğinden ziyade adamın kaderi için daha endişeli duruyordu.
Ariadne seemed more concerned for the man's fate than for her own safety.
Endişeli misiniz? Para içinde yüzerken değilim.
Eh, not in the gold club, I'm not.
Bu iğrenç etkileşimi bölmek istemem ama, 4 yaşında ki kızım doldurulmuş hayvanları görmek için gerçekten çok endişeli.
( both laughing ) Not to interrupt this disgusting interaction, but my four-year-old is real anxious to go see the stuffed animals.
Endişeli, tamamen endişeli demek.
"Anxious" means "filled with anxiety."
İlk cinayetten önce hep endişeli olurlar.
They're always nervous before their first kill.
Bu yüzden endişeli değildim.
That's why I wasn't worried.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]