Fren перевод на английский
1,333 параллельный перевод
Koca Rhonda fren lambamı parçaladı.
Big Rhonda cracked my brake light.
Kat edilen mesafe ve fren izine bakarak otomobilin objeye çarptığından en az 65 kilometreyle gittiğini söylüyorlar. Bu durumda çarptığı şeyin, gördüğümüz hasarı yapmak için çelikten 4300 kat daha yoğun olması gerek.
Based on distance traveled and length of skid marks, the car was going at least 40 when it impacted the object, which, according to their math, would require something 4300 times the density of steel to cause this damage.
Taksi sürmeye devam ediyor ve burada taksinin fren ışıklarını görüyoruz.
If we're driving ahead, we see the brake lights of the taxi.
Fren mi dedi?
Did he say, "brake"?
Fren sisteminin tasarımcıs? .. Müvekkilimin bisikletindeki hataya yol açan.
That failed on my client's bike.
Köprü yolunda hiçbir fren izine rastlanmadı.
There were no skid marks on the bridge.
Fren!
Brake!
Fren, fren!
Brake, brake!
Fren!
The brake!
çok fazla verirsen fren hattını kırarsın.
Give it too much and you'll rupture the brake lines.
çok fazla verirsen fren hattını kırarsın!
Rupture the brake lines!
fren hattını kırarsın... Dikkat et!
rupture the brake line... careful!
[Fren sesi]
# I could lead the whole set but never go too far # [Tires Screeching]
[Araba yaklaşır, Fren gıcırtısı]
[Vehicle Approaching, Brakes Squeaking]
Fren roketlerini çalıştırıyorum.
Engaging brake thrusters.
Merhaba fren roketleri.
Hello, brake thrusters!
Fren roketleri yanıt vermiyor.
The brake thrusters are not responding.
Önlerine geçip hızınızı eşitlemeyi, onları içeri alıp fren yapmayı düşünüyorsun.
Your are planning to get us in front of them and matching speed lifting up and braking for us all.
Aldım ve fren yapıyorum.
Got them, braking.
Arka tekerlerin fren izleri onu kapadı.
The treads from the right rear tire obscured it.
Epey fren izi var, Kesinlikle pahalı lastikler.
She was burning some serious rubber. Definitely high-end tires.
Hiç fren izi yok.
No skid marks
Fren iticilerinin alev aldığına eminim. 5,000 metre.
I'm pretty sure the braking thrusters are firing. 5,000 metres.
- Onlar sadece fren lambalarıydı, Parker!
- They were just brake lights, Parker!
Fren izi.
Skid marks.
- Gaz, fren, gaz, fren.
Gas, brake, gas, brake.
O fren.
THAT'S A BRAKE.
Sağdaki fren.
Brake here on your right.
Tam fren.
Full brake.
Fren yap, Kenara çek!
Pull over to the curb.
Fren yap, Kenara çek!
Pull over to the curb!
Ve ben diğerinden daha geç fren yapan oğulum.
And I'm the one brakes more slowly than the other...
Fren!
Brake
Yumuşak fren yap.
You brake softly
Yavaşça fren yap.
Brake slowly
85 metre önceden fren yaptı.
He brakes at the 85 meters in the front
Böylelikle fren yapmak daha kolay olur.
So it's easy to brake
Yavaşça fren yap, sola dön.
Brake softly, turn left
Fren yap!
Brake...
Aniden fren yapmışlar, neredeyse kaza geçiriyorlarmış.
They slammed on the brakes, they nearly had an accident.
Fren hangisiydi?
Can you tell me where the brake is?
Bu fren.
The brake.
- Fren izleri.
- Brake marks.
- Birisi fren yapmış olmalı.
- Someone must have run it down.
O zaman fren yapmazlardı.
Then they wouldn't have braked.
Fren pedalları gitmiş.Tam bir hurda.
The brake pads are gone. It's a wreck.
Ama fren hidroliği burada.
But its brake fluid isn't.
- Yetersiz fren mesafesi.
- Inadequate braking distance.
Lastikçi, lastiği değiştirir. Kızgın fren balataları açığa çıkar.
Got the tire changer, he swaps the rubber, exposes the hot brake pad.
Biraz debriyaj, biraz fren. İşte bu.
There we are.
- Fren nerede?
Where are the brakes?