Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ G ] / Gazeteciler

Gazeteciler перевод на английский

772 параллельный перевод
Ya gazeteciler seni görürse?
What are you going to do if reporters see this.
Gazeteciler dışarıda.
There are reporters waiting outside.
Gazeteciler alınmıyor, ancak bir şekilde gir!
Reporters are barred - but get in!
Gazeteciler alınmıyor. Eğer basın kartımı gösterirsem beni defederler.
Reporters are barred - if I show my press pass I'll get kicked out.
- Gazeteciler için zor olacağını sanmıyorum, onlar benim yeteneğimi görecektir.
- Was it so difficult to pay the journalists, so they could finally see my talent and temperament?
Polisler ve gazeteciler beni hemen tanırlar.
Why, even the cops and the newsboys recognize me on sight.
Ve işte gazeteciler.
Here are the press.
Nick, gazeteciler geldi.
Nick, reporters.
Üzügünüm çocuklar ama bu gece gazeteciler için tiyatro yasak.
I'm sorry, boys, but no reporters allowed in the theater tonight.
Gazeteciler arayıp Strand'daki olayı haber verdiğinde onları yatıştırmayı başardım.
When the papers phoned me about this little ruckus in Strand I was able to calm them down all right.
Gazeteciler çok heyecanlı.
Them newsreel guys are on their toes.
- Ya gazeteciler?
- And the reporters?
- Yine gazeteciler.
- Oh, those reporters again.
Lanet olası Zola hala yazıyorken, herkesi kışkırtıyorken tüm dünya da gerçekler için haykırıyorken medya, gazeteciler herkes birbirinin boğazına sarılmış durumda.
With that cursed Zola still writing, still stirring up trouble the whole world screaming for the truth duels, newspapers everyone at each other's throats.
Gazeteciler bunu öğrenirse neler olur biliyor musunuz?
You know what will happen if the newspapers get hold of this?
O halde beraber gazeteciler masasında oturalım.
Then sit at the press table with me.
Ne şartla olursa olsun gazeteciler buraya girmeyecek, anladın mı?
No one is to enter the palace under any circumstances, understand?
- Gazeteciler.
- I know. They're newspapermen.
Gazeteciler oyaladı beni.
These boys from the newspapers take up my time.
Gazeteciler gelmeden düşünmeye çalışıyorum.
I know. I'm trying to think before those reporters come back.
Lanet olası gazeteciler!
Them newspaper rats!
Arada sırada onu görürdüm ama onların yanlarında hep gazeteciler olurdu.
On the level, I seen him around once in a while but they always got newspapermen around.
- Gazeteciler için prova yapıyorum.
- I'm practising for the reporters.
Gazeteciler olmalı.
Gentlemen of the press, I presume.
Otel odam çok sıcaktı ve sonra bütün o insanlar, gazeteciler ve telefonlar vardı.
My hotel room was so hot, and then all the people and reporters and telephone.
Siz gazeteciler başkalarının hayatlarına burnunuzu sokma hakkına sahip olduğunuzu nereden çıkarıyorsunuz anlamıyorum.
I don't know why you journalists believe you have the right to pry into other people's lives.
Siz gazeteciler çok beceriklisiniz. Bu sabah sizle konuştum hemen burada Dimitrios'u tanıyan tek kişiyi buluverdiniz.
I just talked to you this morning, and already you have discovered the only person here who knew dimitrios.
Gazetesi küçüktü ama Avrupa'daki bütün gazeteciler tavize ve Münih ihanetine karşı verdiği mücadeleye hayran olmuştu.
His paper was small, but every journalist in Europe admired the fight he put up against appeasement in the Munich sellout.
Gazeteciler de benimle bu konuyu konuşmak istiyordu.
Oh, that's what the reporters wanted to talk to you about? - The reporters?
Henry, gazeteciler buradaydı.
Henry, the reporters were here.
Ukala gazeteciler, kimi kandırdıklarını sanıyor bunlar?
Newspaper guys, wise guys, who do they think they're kidding?
O tarih kayda alınmış, ve kayıtlar gazeteciler tarafından tutulmuş, İşte bu gazeteciler Chicago gazetelerini yüceltmişler.
That history is on record, and the record is kept by the newspapermen... who have made Chicago's papers great.
- Teğmen, gazeteciler geldi.
- Lieutenant, the newspapermen are here.
Gazeteciler geldiler.
The newspapermen, they came.
Sanki bu yetmezmiş gibi bir de dışarıdaki gazeteciler sorularıyla üzerime atladı.
If that wasn't enough, when I came out of the house the reporters pounced on me with their questions, asking me the lowdown.
Siz kadın gazeteciler çok çalışıyorsunuz Bayan Gill.
You newspaperwomen work hard at your job, don't you, Miss Gill?
Gördükleriniz cinayet masası ekipleri, dedektifler, gazeteciler.
That's the homicide squad... complete with detectives and newspapermen.
Gidişata bakılırsa burnunu sokmak isteyen başka gazeteciler de olacak, hem de bir sürü.
The way things look, there's gonna be other newspapermen trying to horn in on this story... a lot of them.
Burada pirinç topluluğu, bağrışan bir kalabalık topluluk ya da bir manşet için gürültü koparan gazeteciler yok.
There's no brass band here, no cheering crowds, no newspaper men clamouring for a headline.
Ne keyfi mahkemeler ne de trajedi sever kancık gazeteciler olacak!
No fancy trials. No sob sisters.
Gazeteciler buraya toplanacak.
There'll be many reporters here in the morning.
- Gazeteciler de öyle.
So are the reporters.
Tüm gazeteciler meydan dayağından geçirilmeli.
All columnists should be beaten to a pulp and converted into paper.
Gazeteciler töreni çevirmişler... ve bir sürü soru soruyorlar.
Reporters running all over the place... covering the funeral and asking questions.
Gazeteciler.
The newspaper boys.
Gazeteciler geldi bayım.
Sir, reporters have arrived.
Gazeteciler her yere girer.
Newspaper men get in everywhere.
Gazeteciler hep öyle olmaz mı?
Aren't all newspapermen supposed to be?
Bütün gazeteciler gördü.
All journalists have seen them.
Etrafta gazeteciler olabilir.
No, I don't think so.
Gazeteciler "Walter, tüm bu haberleri nereden alıyorsun?" diye sorduğunda onlara aynı şeyi söylüyorum :
When newspaper people ask me, "Walter, where do you get all that news?"

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]