Geçici перевод на английский
7,989 параллельный перевод
Thomas'a da söylediğim gibi, sizin de anlayışla karşılamanızı bekliyorum bu, dağıtıcım tekrar arkasını toparlayana dek geçici bir birliktelik.
As i told thomas, i hope you understand That this is only temporary until my distributor Is ready to start back up.
Geçtiğimiz iki gecedir, polis evlerini bırakıp, geçici çadırlarda kaldıkları belirtildi.
... for the past two nights, according to police, leaving behind possessions and makeshift tents.
Rica ederim. Bay Sensenbrink geçici olduğunu söyledi.
This is temporary, said Sensenbrink.
Elbette geçici bir heves olacaktır ama üstesinden geleceğiz.
There'll be a bit of a nine days'wonder, of course, but we'll get over it.
Geçici hükümet Alexander Kerenskiy tarafından yönetildi.
A provisional government headed by Alexander kerenskiy has taken charge.
Hayır, bir mucize değil ama geçici hükümetin somut hareketleri kurtarır.
No, not a miracle... But concrete actions of the provisional government.
- Görev geçici olarak...
The mission is temporarily...
- Geçici bir aktivite falan?
Temporal activity of any kind?
O geçici bir hevesti Ve kalıcı bir şey değildi
She was a passing fling And not a permanent thing
Maalesef tüm müzisyenleri infaz ettirdik ama geçici bir şey buldum.
Well, unfortunately, we executed all their musicians, but I've improvised.
- Ne? Abraham'ın King's College'daki günlerinden asi olmaya meyilli birkaç genç adamla geçici bir bağlantısı var.
Abraham had a fleeting connection to a few young men with seditious leanings from his days at King's College.
Geçici bir enfeksiyon olduğuna eminim ama Churchill'e uzun bir yol var.
It's just some bug, but it's a long way to Churchill.
Geçici bir protez takmak için bir ameliyat daha yapmam gerekecek.
I'm gonna have to do another surgery to put in the permanent hardware.
Geçici ehliyet.
Temporary driver's license.
Geçici bir şey mi koydun?
You put "temp" on there?
Selam, sen şu geçici personelsin değil mi?
Hey, you're the temp, right?
Josh'tan sonraki sevgilim. Josh geçici personel.
Oh, no, honey, that was Nico, my boyfriend after Josh.
Ve ben sadece geçici personelim.
Uh, and I'm just a temp.
- Ben-Ben sadece geçici personelim.
- I-I'm just a temp.
Biz geçici personelleri sürekli kiralıyoruz.
I feel like we're-we're hiring temps all the time.
Etrafıma bakıyorum ve herkesin iyi bir kariyeri var, evleniyorlar, iyi bir hayatları var ve ben sadece geçici personelim.
( small demon muttering ) I turned around and every single person I knew was getting married and starting careers, actual careers, ( pained grunting ) and I'm just a temp.
Seni temin ederim Ursula, benim durumum geçici.
I assure you, Ursula, my situation is only temporary.
Ama unutma, bu sadece geçici olarak.
But remember, this is just temporary.
Bu ehliyet hala geçici.
This license is still temporary.
Gerçek zamanlı saha iletişimimiz geçici olarak kesilir.
A temporary loss of real-time field communications.
Elçilik ablukası kaldırılana kadar geçici bir yerde gizlenecek.
She has refused to be taken to the station, so until the blockade of the embassy is removed, she will be in temporary hiding.
Çit geçici bir çözüm gibi görünmüyor.
The fence doesn't seem like a temporary solution.
Sadece geçici.
It's only temporary.
- Kesip aç o zaman. Bu sadece geçici bir müdahale olur.
- That's only a temporary fix.
Çoğumuz onlara geçici duygular aşılıyoruz dünyaları, geçici olarak, en azından güvenli.
You know, the most we can do is give them a sense that their world is... Temporarily, at least... Safe.
Geçici kart çıkartmış, sabah bu kitapları almış ve gece dönerken iade etmiş.
He got a temporary card, checked out these books in the morning, left them in the drop box on his drive home last night.
Geçici uzaklaştırma emrini çiğnemeden böyle yapıyormuş.
That's how he's getting his fix without violating his TRO.
Adamı kanıtla tehdit etmek geçici bir çözüm David.
Threatening him with evidence is a temporary solution at best, David.
Hayır, bu geçici bir ekonomik kriz değil baba.
No, this isn't some temporary economic downturn, Dad.
Güzellik ve aşk geçici ama çok güçlüdür.
Beauty and love are fleeting but powerful.
Biz buna nörapraksi diyoruz. Neyse ki geçici. Ses kaybı kalıcı olmayacak.
It's called neuropraxia, but luckily it's temporary, so the voice loss won't be permanent.
Geçici ses kaybı yaşıyorsun Theresa. Merak etme, iyileşeceksin.
Theresa, you've lost your voice... temporarily... and you are gonna be okay.
- Tabii geçici olarak?
Temporarily, right?
Sadece geçici olarak, Sayın Yargıç.
Which is just temporary, Your Honor.
Sadece geçici olduğunu iddia ediyor, karşılayabildiğinin ancak bu olduğunu,... kitabını bitirmesi gerektiğini,... huzura ve sessizliğe ihtiyaç duyduğunu vesaire vesaire.
He purports that it's just temporary, that it's all he can afford, that he needs to finish his book, that he needs the peace and quiet, et cetera, et cetera.
Geçici bir şey, Ali.
It's temporary, Al.
Burada yaşamak ben bizim için işleri halledene dek geçici bir düzenlemeydi.
Living here was a temporary fix while I got things worked out for us.
Geçici bir hevesim ben.
I'm the flavor of the week.
Ne var biliyor musun, belki de Noah geçici bir unutkanlık yaşayıp Brooklyn'deki evine geri gitmiştir.
You know what, maybe Noah got temporary amnesia and went back to his house in Brooklyn.
Westchester'da mahsur kalmış, onun yerine geçici olarak ben bakıyorum.
He is trapped in Westchester, so I'm filling in for him.
Dianetik'in, hulahup gibi gelip geçici bir heves olduğu anlaşılmıştı.
"Dianetics" proved to be a passing fad, like the hula hoop.
Gördüklerimin geçici birer kopyasi olabilir.
There might be temporary copies of what I saw.
Belediye Başkanı, beni geçici bölge savcısı olarak atadı.
The Mayor appointed me Interim District Attorney.
Geçici olarak.
But it's temporary.
Hayır, zaten geçici bir mekan burası.
Nah, it's a temporary spot, anyway.
Geçici bir süre de olsa, ateşten gömleği giydin.
- Yeah. You got the interim appointment from hell. Hmm.