Gorev перевод на английский
17,828 параллельный перевод
Bunlari da hallettigimize gore sana bir gorev verecegim.
Now that that's all settled, I got a job for ya.
"Sana miras bırakılan ideallere sadık kalmak en büyük görevindir çünkü bu görev sana en üst seviyeden verildi."
" Loyalty to the ideal you have inherited is your duty above everything else, because the calling comes from the highest source.
Evet, özel kuvvetlerin topallara tekrar görev verme alışkanlığı yok.
Yeah, Special Forces certainly doesn't make a habit of putting gimps back in the action.
Birleşik Görev Gücü'nün amiriyim.
I'm Commander of Joint Task Force Wotan.
Gizli bir görev.
It's a cover.
Benim ilgilendiğim veriler ise daha çok benim ve bu görev gücüyle olan ilişkilerim.
I'm interested in the data he's looking for, about me and my relationship with this task force.
Büro tarafından görev verilen suçluları izleyen muhbirlerimiz var.
We keep track of all the criminal informants employed by the Bureau.
Onun bize erişim sağladığı belgelere bakıldığında son 28 ay içerisinde çok gizli bir görev gücüne sağlanan ve önemli kaynaklardan teyid bilgiler doğrultusunda yapılan sözde suç dünyasının anahtar isimlerine endişe vermek amacıyla sağlanan bilgilerin sadece bir üst seviye muhbir tarafından sağlandığı açıkça teyid ediliyor.
She provided us with access to documentation confirming that in the last 28 months, significant resources have been directed to a top secret task force dedicated to the apprehension of key figures in the so-called criminal underworld based on information provided by a single high-level informant.
- Öyledir. Ayrıca döndüğümde bana görev gücüne kattıklarınla alâkalı oldukça dokunaklı bir rapor sundu.
In a status report submitted to me after I returned he was quite eloquent about your value to the task force.
Yaptığımın yanlış olduğunu biliyorum ama bu görev gücünün sana ihtiyacı var.
Look, I know it was the wrong thing to do, but this task force needs you.
Bu görev gücüne göz kulak olmak için atanmış vatanseverdi ve şu an kayıplar ve öldükleri düşünülüyor.
They were patriots assigned to oversee this task force and now they are missing and presumed dead.
Eskiden donanmada nükleer silah uzmanı olarak görev almış.
She is ex-Navy, where she was a nuclear weapons specialist.
Olağan güvenlik riskini göz önünde buldurursak sahada görev yapmasına izin veremeyiz.
And due to inherent security risks, he cannot be allowed to remain in the field.
Görev iptal.
Abort.
- Görev iptal mi?
Did you say "abort"?
2 Kasım ile 30 Nisan arasında, görev esnasında sıcaklığın 21 derecenin üstüne çıkması beklendiğinde kısa kollu gömlek giyilmesine karar verenin takım komutanı vekili olduğunu biliyor muydun?
Did you know that between November 2 and April 30, it's the responsibility of the lieutenant platoon commander to authorize the wearing of the short sleeve uniform shirts whenever the temperature for a specific tour is expected to rise above 70 degrees Fahrenheit?
Naz, bu bir birleşik görev gücü.
And, Naz, this is a joint task force.
Anlıyorum... ama senle ben topu zıt yönlere sürmeye çalışırsak, bu görev başlamadan patlar.
I get it... but if you and I keep trying to run the ball in opposite directions, this mission will implode before it starts.
Size bu ballı görev düşmüş.
Listen, you guys got this cush assignment here.
Görev süresi beş dakikaya ayarlansın lütfen.
please.
Görev bu şekilde devam edemez.
The mission can't continue like this.
Eğer bunu izliyorsan, görev planlandığı gibi gidiyor demektir.
If you're watching this, the mission is going as planned.
Diğer dört asker, hepsi farklı yerlerde görev almış hepsi de Charlie gibi görev esnasında öldürülmüş.
Four other soldiers, all different attacks, all KIA, just like Charlie.
Orduda iki yıl gelişmiş tıbbi araştırma departmanında görev yapmış.
Served two decades in the Army's advanced medical research department.
Oldukça yoğun bir programımız var. Görev bölümü yapalım.
We're on a pretty tight schedule, so let's split up.
Sen ölürsen görev başarısız olur.
If you die, mission fails.
Güney Boston'lu bir çocukmuş, askeri bursla Brown Üniversitesi'ne girmiş Körfez'de görev yapmış ve sonra Demokrat Parti'nin altın çocuğu olmuş.
He's a Southie kid, attends Brown on an ROTC scholarship, serves in the Gulf, then goes on to become this golden boy of the Democratic Party.
İş geldiği zaman titiz, hassas ve sosyopatlık derecesinde acımasız olan 20. yüzyılın en iyi hırsızı olması dışında şehirdeki en iyi sanat okullarında görev yapan bir profesör.
The good professor teaches at some of the finest art schools in the city, when he's not busy being the finest burglar of the 20th century... exacting, precise, and sociopathically brutal when the job calls for it.
Yeni bir görev.
Another mission.
Görev yerleri... sonunda.
Field office assignments... finally.
Babanın gizli görev isimlerinden biri değil mi?
That was one of your dad's undercover aliases, right?
Onun yerine Texas'ta görev aldı.
He took an assignment in Texas instead.
- İki görev.
- Two tours.
Adam, örgütün harekete geçeceği gün görev yerini terk etti.
The guy left his post the same night that cell just happened to plan their attack.
Percy bilimi daha iyi insanlar oluşturmak için kullanmayı görev edinmişti.
Percy sought to bring science to the task of breeding a better human.
Bu görev senin değil.
This assignment is not yours.
Başka bir görev yapacağım.
I'll make another position.
Yüksek seviyede kesinlik görüyor olsam da ayrıntılı şebeke incelemem ve şimdiye kadar taradığımız yerleri denklemden çıkartmam sonucu elimizdeki özel görev için dikkate alınacak birkaç yer bulduğuma inandığımı belirtmek isterim.
While I'm picking up a high level of certainty, I'd be remiss if I didn't mention that after a thorough analysis of the grid, X'ing out any places we've already combed,
Mahkumlar, görev dağılımınızı yapmak için bize bir dakika verin.
Inmates, give us a minute while we figure out your work assignments.
Axel, görev sona erdi.
Axel, the mission is over.
Birazdan kısa bir konuşma yapıp görev dağılımını yapacağım, dedektif.
I'll be briefing the entire department and making assignments shortly, Detective.
Senin Ortak Görev Gücün, Özel Görev falan filan.
- Joint Task Force, Special Assignment, etcetera.
Belki de Majesteleri bize donanmada bir görev verebilir?
Perhaps His Majesty might grant us a naval commission?
Tamam, görev başarısız, Böyle mi oldu?
Okay, so the mission failed, is that what happened?
- Görev ne?
- What mission?
Görev yapılmış, George W, düşüyorsun, ezik.
Mission accomplished, George W, you're going fucking down, loser.
Çünkü görev başlamak üzere.
'Cause the mission is about to start.
Görev çağırıyor.
Duty calls.
Görev ahlakını takdir ediyorum Samantha.
I admire that work ethic, Samantha.
Düşününce. - Nerede görev yaptınız? - Ne?
Where'd you serve?
Nerede görev yaptınız?
What? Where'd you serve?
görev 62
görevli 39
görevi 115
görev tamamlandı 49
görevin 17
görevim 43
göreviniz 18
görevimiz 59
görev çağırıyor 20
görevdeyim 28
görevli 39
görevi 115
görev tamamlandı 49
görevin 17
görevim 43
göreviniz 18
görevimiz 59
görev çağırıyor 20
görevdeyim 28