Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ H ] / Haksızlık

Haksızlık перевод на английский

3,951 параллельный перевод
Haksızlık.
Over a fence.
Normalde öğle yemeğini desteklemem çünkü kahvaltıya haksızlık etmiş olurum.
I don't usually support lunch because it's unfair to breakfast.
- Ama bu haksızlık baba!
- That is so unfair, dad!
Ama haksızlık etmeyelim... Alex, sarhoş sincap taklidin çok komik. Teşekkürler.
Although, in fairness, Alex, your drunken chipmunk impression is hilarious.
- Bence haksızlık ediyorsun.
- I think you're being unfair.
Daniel Grayson'un tutuklanması büyük bir haksızlık.
Daniel Grayson's arrest is a terrible injustice.
Haksızlık ettim. Özür dilerim.
That was unfair.
Dengini yapmam haksızlık olmaz.
Turnaround is fair play.
Haksızlık bu.
It's not fair.
- Ama bu haksızlık!
But that's not fair.
- Yani, bu haksızlık.
- I mean, that's just wrong.
Bir çocuğu hayatında olanlara maruz bırakmakla haksızlık ediyorsun. Seçim yap.
It is not fair of you to expose a child to your life... choices.
Haksızlık ediyorsun.
Now, that is not fair.
Bu haksızlık Biz kızlar çok çalıştık.
This isn't right. Our girl's worked hard.
Bu haksızlık olur, nasıl öleyim?
It'd be unfair, why would I die?
Bunun neresi haksızlık?
What is so unfair about it?
Bunun haksızlık olduğunu düşünüyor, bir an önce kurtulmak istiyorsun.
You think it's unfair and you want to quit.
- Haksızlık bu!
It's not fair.
Haksızlık bu!
It's not fair!
- Hayatın kendisi haksızlık.
- Nothing's fair.
Karşılığında bir şey beklemeden iki saat bir odada tutulmanın haksızlık gibi göründüğünü biliyorum.
It's unfair to see a guy go through this for over two hours with nothing in return.
- Liam'ın dolabında da çekiçli kız resminden var mı? - Haksızlık ediyorsun.
That is not fair, okay?
Bu bu haksızlık... değil mi?
It's just, um... It's not fair, is it?
- Haksızlık ediyorsun Cameron.
That's uncalled for.
Tamam, haksızlık etmeyin.
Okay, okay, in all fairness...
Başka bir kadına daha haksızlık uğradı.
Another woman wronged.
- Büyük haksızlık.
- Great injustice.
Yani bu sana haksızlık olur.
I mean it wouldn't be fair to you.
Senden bunu anlamanı beklemek haksızlık olur.
It's not fair to ask you to understand.
Hepsi bu. Kendine haksızlık etme.
Don't beat yourself up.
Eğer öyleyse, bu büyük haksızlık olurdu.
If so, it would be a grave injustice.
Bunun haksızlık olduğunun farkındasın değil mi?
Do you understand how unfair that is?
Haksızlık mı?
Unfair?
Kendine haksızlık etme.
Don't shortchange yourself.
Haksızlık bu ama. Erkekler sürekli seks hikâyelerinden bahsediyor ve benimkiler hepsinden iyi.
It's not fair, the guys are always telling their sex stories and I can top every one of them.
Dışarıdaki herkese adalet istediğini, oğluna haksızlık yapıldığını söylüyorsun. Öyle oldu.
You keep telling everyone outside how you want justice, how your son was wronged.
Bu garip, ama Giles hakkında bi şey daha var. Herkese haksızlık olmaz mı bu?
I mean, wouldn't it be unfair on everyone else?
Arkadaşım Monica'yla ben bahar tatilinde bir çocukla tanıştık. İkimiz de çok hoşlandık ve aramızda seçim yaptırmanın çocuğa haksızlık- -
Okay, so my friend Monica and I, we met this guy over spring break, and we both liked him, we didn't think it was fair to make him choose between us, so we...
- Bu haksızlık...
- This is unfair...
Yanılıyorsunuz ve bu haksızlık.
You're just wrong and it's an injustice.
Hiç kalıbının adamı değilmiş. - Biraz haksızlık ediyorsun.
That's a bit unfair.
- Haksızlık ediyorsun.
- That's uncalled for.
- Haksızlık mı?
- Uncalled for?
Bu haksızlık, Hannah.
It is just so unfair, Hannah.
Unni, bu haksızlık!
That's it!
Haksızlık bu.
That is not fair.
- Bu haksızlık!
- This is unfair!
Hala bir sorun çünkü bu haksızlık.
It's an issue because it's unfair.
Yoksa haksızlık olurdu.
Well, it was only fair.
- Haksızlık mı?
Uncalled for?
- Haksızlık mı?
Is it?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]