Hallet перевод на английский
3,101 параллельный перевод
Derdin neyse konuşarak hallet, neden ona vuruyorsun?
Can't you settle this verbally?
Sen bunu hallet, tamam mı?
You get this, ok?
- Sadece hallet şunu.
Just do it.
Kendin hallet.
Do it yourself.
Beşe kadar hallet, yoksa zavallı küçük bir çocuk gibi eve babanın yanına koşarsın.
Which reminds me, you left your flask in my mother's garden.
Bu yüzden bunu hallet. Barry.
So, you work it out.
Hallet.
See that you do.
- Hızlıca hallet şunu, moruk.
- Could handle that quick, dude.
Hallet şu işi.
Sort that shit out.
- Sen git işini hallet.
- Go do your thing.
Dediklerini söylediğin gibi hallet, bir dalavere çevirmeye kalkışırsan adamlarım Jackie'nin cesedini çıkarırlar ve onun cinayetinden boku yersin.
You do as you're told and if you ever choose to not play ball, my boys unload Jackie's body and you go down for her murder.
Sadece hallet şu işi.
Just take care off it.
- Ben hallet...
- No, I can...
Ama bırakayım da bir ABD denizaltısını çalma girişiminin sonuçlarını Savunma Bakanı Curry ile hallet.
But I'll let you work out the ramifications of trying to steal a U.S. sub with SecDef Curry.
Sen o işi hallet, ben de şu köpeklere bir bakayım.
All right, you do that. I'll spend some time with the dogs.
Hallet bu işi.
- Good. Handle it.
- Çabucak hallet.
Get it done quickly.
Sen pizzaları hallet.
You get some pizza.
- Bu akşama kadar hallet.
Sort it out by this evening.
Git de orospu çocuğunu hallet, olur mu?
Go get the son of a bitch, okay?
Bu işi hallet sonra konuşalım.
Well, you close him, then we'll talk.
Ben gidip objeyi alayım, sen de eve gidip karışıklığını hallet.
I'll go get the artifact, and you go home and clean up your mess.
Ne yapacaksan çabuk hallet!
Whatever you're gonna do, just hurry up.
Şöhretin, bu "önce hallet, sonra soru sor" tavrı tarafından lekelenmeden önce.
you should do it fast, before your reputation is tarnished by this "brand first and ask questions later" behavior.
Sen kilidi hallet.
You pick the lock.
Kapıyı hallet.
Get the door!
Bu meseleyi hallet.
And deal with this.
Önce burayı hallet!
Hey! Hey, hey! Clear this one first!
Kendi sorununu kendin hallet sen, Me Ah Ri'yle.
You take care of your own problem with Me Ah Ri.
- Tabii, hallet işini.
- Sure, go ahead.
Pekâla, matkabı kullan ama çabuk hallet.
Fine. Use the drill, but make it quick. What?
Sen mutfaktaki ipuçlarını hallet, ben burayı yaparım.
You know what? You do the clues in the kitchen, I'll do'em out here.
Kayıp çizgileri hallet ve bana çıkart bunu.
Build the missing ridges and print it out for me.
Sigorta şirketi arayınca iyisimi güzelce hallet, erteleme sakın.
Make sure you handle it right when the insurance company calls you, so that there won't be any delays.
Çabuk hallet.
Make it quick.
- Ben mi? Bunu sen hallet, sürtük.
This one's on you, bitch!
- Bunu sen hallet.
You see to have this covered.
Bizi merkeze götür sonra ne işin varsa hallet.
Get us back to 51 and then do what you gotta do.
Onu sen hallet.
Here's yours.
Hey, gerisini sen hallet.
Hey, you take care of the rest.
Dipper, buraya gel ve hallet şunu!
Dipper, get in here and fix it!
Bu işi hallet.
Get it done.
O konuyu hallet demiştim sana.
I told you to fix that situation.
Tamam profesör hallet şu işi.
Okay, Professor, let her rip.
- Anlamadım? - Hallet o işi.
- I'm sorry?
Sophie, hallet şunu. Sağol. Minnettarım.
Sophie, handle that.
- Sen hallet.
- I'll leave that to you.
- Sen hallet Nick.
All yours, Nick.
İşi kendin hallet.
Figure it out yourself
- Sen hallet.
- You do it.
İşlerini hallet.
Handle your business.
hallettim 108
hallettik 38
hallettin mi 27
hallet şunu 16
hallelujah 92
hallederiz 84
halledeceğim 67
halledeceğiz 34
hallediyorum 27
hallederim 113
hallettik 38
hallettin mi 27
hallet şunu 16
hallelujah 92
hallederiz 84
halledeceğim 67
halledeceğiz 34
hallediyorum 27
hallederim 113