Herhâlde перевод на английский
4,537 параллельный перевод
- Evet, öyleydi herhâlde.
Yeah, has been, I guess.
Tatil yapıyoruz, öyle denir herhâlde.
Having a-a holiday, I guess you'd call it.
Motor Motel herhâlde.
Motor motel, I think.
- Herhâlde bir yerde konuşma yapacaksın?
I'm guessing you give a speech of some sort.
20 mil yürümüşüzdür herhâlde.
- Oh, we must have walked 20 miles.
Şurada duygusal bir an yaşıyoruz herhâlde.
Hey, pal, we're having a moment here.
Bir köpekle konuşan deli bir kızın resmini çizsem Walter delirir herhâlde.
To tick Walter off, maybe I'll paint one about a crazy girl talking to a dog.
Sarayının duvarlarında Paris'in sokak resimleri yoktur herhâlde.
She probably doesn't have a Parisian street scene hanging in her palace.
Hawaii sıcağından beyni yanmış herhâlde.
The Hawaiian heat may have cooked his brain.
Ama Marilyn'in genç arkadaşları için Lou Gehrig'in New York Yankees'te beyzbolcu olduğunu söylemek yetecektir herhâlde.
But some of Marilyn's younger friends might appreciate knowing that Lou Gehrig was a baseball player for the New York Yankees. "
Sizi şok ettim herhâlde.
I suppose that shocks you.
Sürtük kraliçe demek istedin herhâlde.
Don't you mean queen bee-etch?
Bulunmasına sevinir herhâlde.
I think she was glad to be found.
Gözaltında filan değilim herhâlde?
Am I under arrest or anything?
Daha kötüsü olamaz herhâlde.
Couldn't have been terribly difficult.
Hiç olmazsa bir erkekle yatmışsındır herhâlde!
You've screwed at least one boy, right?
- Başka biriyle karıştırdım herhâlde.
- Must be some other guy.
Profesyonel değil herhâlde.
Well, she ain't a pro.
Josh bende bir şey gördü herhâlde.
I guess Josh saw something in me.
- Şaman ile flört etmiyorsundur herhâlde.
Maybe don't flirt with the shaman.
Hayatın işlediği gibi herhâlde?
Life happens I guess, huh?
Herhâlde beni salak sanıyorsun.
You must think me so foolish.
- Allah'in sevgili kuluyum herhâlde!
Great, celestial chariot!
Bu kadar özel bir gecenin bir sebebi vardır herhâlde.
I guess there must be a good reason for such a special night.
Baban beni ağaç sanıyordu herhâlde.
Well, your father must think I'm a tree.
Annendir herhâlde.
- It's probably your mother.
Herhâlde, efendim.
- Probably, Sir.
Hipodromda kumar oynamak sana matematik dersi gibi geliyor herhâlde. - Nasıl iddiaya gireceğini öğreniyorsun tabii.
I guess gambling in a racetrack is like math class, huh, you gonna learn how to bet.
Barı da "aktüalite" açısından değerlendireceksin herhâlde?
- The bar, guess that could fall under "current events", right?
Herhâlde, benim olduğu kadar senin de zevkin için.
Surely, it's for you to enjoy as well.
Hayatımızın geri kalanını burada geçirmeyeceğiz herhâlde.
But we certainly won't be spending the rest of our lives here.
Koskoca ormanı bu tabakayı iade etmek için geçmediniz herhâlde, değil mi?
You didn't come here all the way through the woods to return a cigar case, did you?
- Bana okuyacak bir şeyler getirdin herhâlde.
- So? - Yes! You've brought me something to read.
Sen de azizsin herhâlde.
And you're's Holy
İyiyim herhâlde.
All right, I guess.
Herhâlde bana da bir yer ayrılmıştır.
For sure, there'll be a place for me...
Herhâlde eski arkadaşlarla tekrar takılmaya başladın.
You must really be reconnecting with old friends.
Uçakta telefon kullanımın yasak olduğu anons edilmiştir herhâlde.
I believe the captain told you that the use of cellphones was prohibited.
Aptal değilim. Buraya takılmak için gelmedin herhâlde.
I know you didn't come by to hang out.
Göstermişimdir herhâlde.
Yeah, I guess so, yeah.
Burada öyle bir şey demezdi herhâlde.
He wouldn't talk that shit up in here.
Epey silah şovu gezdin herhâlde?
You visit a lot of gun shows?
Buradaki kimsenin atomu parçalayamayacağını söylemek yanlış olmaz herhâlde, Marty.
I think it's safe to say that nobody here is gonna be splitting the atom, Marty.
- O da güzeldir herhâlde.
Well, it must be nice.
Onu görmeye gitmişsin herhâlde.
You went to see her, I take it.
Kuzenin elektronik mağazası işletiyor herhâlde.
I take it your third cousin owns electronics shops.
Kendi kafamı uçuracak hâlim yok herhâlde!
You know damn well I wouldn't peel my own cap!
Edersem bir daha seninle konuşamam herhâlde.
If I could do that... I don't think I'd ever talk to you again.
D'Artagnan'ın yerinde olsam daha anlayışlı olurdunuz herhâlde.
If I were d'Artagnan, I'm guessing you'd be a lot more receptive.
Söylenilenler doğru olsa barışmazdım herhâlde.
Well, I suppose not, if it were true.
Bu şekilde devam etmeyi düşünmüyorsun herhâlde, değil mi?
You're not dropping your shit off are you?