Hikâyeler перевод на английский
996 параллельный перевод
Ancak hikâyeler aracılığıyla kendimizi ve dünyamızı anlamaya başlayabiliriz.
It's through stories that we come to understand ourselves and we come to understand the world.
Neden burada olduğuna dair hikâyeler uydurmuyorsun.
You don't go on about why you're here.
Gece geç saatlere kadar eski bir kalemle gerçekleşmesi mümkün olmayan hikâyeler yazardı.
He used to write stories far into the night... impossible stories with an old pen...
Gizemli hikâyeler...
Mystery stories have done...
Yakalanırsak sakın böyle hikâyeler uydurma.
And if we get caught, don't go making up any stories that I did.
Her zaman hikâyeler uydurur da. - Öyle demek.
They are really very nice people
siz ve kocanız hakkında hikâyeler uyduruyor.
Go ahead tell her what you said.
Hikâyeler mi? Ne tür hikâyeler Tommy?
Never mind, Mrs Woodry, don't be upset
Annesi, çocuğun her zaman hikâyeler uydurduğunu söyledi.
Went through the whole place - Did you see anything unusual?
Bu hâlde ne diye etrafta hikâyeler anlatıyorsun?
What are you running around telling stories for?
Onunla ilgili kanı kaynatan hikâyeler anlatabilirim ama önce boğazımı ıslatmalıyım.
I could tell you blood-curdlin'stories about him, but me throat...
Bana kederli hikâyeler anlatın.
Tell me some miserable things.
Kendime gelmek için, kederli hikâyeler gibisi yoktur!
There's nothing like misery to cheer me up.
Lamb'in Shakespeare'den Hikâyeler kitabı.
Lamb's tales from Shakespeare.
Yukiko aklından hikâyeler uydurmaya başladı, sözümü de hiç dinlemiyordu.
Yukiko keeps making up stories and won't listen to a word I say.
Ama annen çok ilginç hikâyeler anlatıyor.
But your mother's stories are so interesting.
Ucuz hikâyeler!
Tales for children.
Müşteriyi neşelendirmek için sürekli pis hikâyeler anlatma.
Always telling'dirty stories to keep the buyers laughing'.
- Hikâyeler.
They're stories.
Anlatılacak türden hikâyeler değiller.
They're not the kind of stories you can really tell.
Çıkman gerek! Eşin hakkında bazı hikâyeler anlatabilirim sana.
Why i could tell you some stories about your wife.
" İnfaz memurlarının emrine amade olanların istismar edilmesi vicdan sahibi her insan için çok çirkindir fakat dayak yiyerek dahi olsa hiç kimsenin kabul edemeyeceği itiraflar, hikâyeler bulunmaktadır.
" Abusing those who are at the disposal oflaw enforcement offiicers is repugnant to any man of conscience, but there are certain admissions, certain stories, that no amount ofbeating could induce a man to make up.
Bu hikâyeler hiç aklımdan çıkmıyor.
These stories haunt me.
En zor müşterilerden bile onun hakkında iyi hikâyeler dinledim.
I've heard great things about her from rather difficult customers.
- İyi hikâyeler insanlardan çıkar, Johnny. Bir sürü tıbbi terim açıklamasından değil.
- Good copy comes out of people, Johnny... not out of a lot of explanatory medical terms.
Hastalardan sürekli hikâyeler dinliyorsun.
You've been hearing stories from a patient.
Nasıl hikâyeler? Rob Roy.
What story?
- Hikâyeler mi, efendim?
- Stories, sir?
- Ne tür hikâyeler?
- What kind of stories?
Ona hikâyeler anlatırdım, uyuması için şarkılar söylerdim.
I used to tell her stories, sing her to sleep.
- Başka nasıl hikâyeler olsun istersin?
- Well, what other story do you want?
- Bu tür hikâyeler...
- Like always.
Şarkı söyleyeceğiz, ağlayacağım sonra da sana komik hikâyeler anlatacağım.
We will sing, I will cry, and then I will tell you some very funny stories.
Sana hikâyeler anlatıyor, sarhoş edip, senden yararlanmak istiyor.
He's been telling you stories, getting you drunk, to have his way with you.
Size anlatacağım bazı hikâyeler var.
I know some stories I could tell you.
Burada oturmuş yalnız kocalar... ve terk edilmiş kızlarla ilgili hikâyeler anlatıyoruz.
Let us sit and tell sad tales... about deserted daughters and lonely husbands.
Unutmadan, kendinizi sürekli casusluk üzerine hikâyeler yazan yazarlara pek kaptırmayın.
And don't let yourself be influenced by those novelists that are always writing stories with an espionage theme.
İyi romanlar, hikâyeler yazabileceğini düşünüyordu.
He thought that he could write good novels. Short stories.
O zaman sadece 6 yaşındaydım, ama bu hikaye gerçektir... ve bazen gerçek hikâyeler bile mutlu sonla biter.
I was only six then, but the story is true... and even true stories can end well.
Kısa hikâyeler.
Short stories.
Ama o ormanda saklı hikâyeler olduğunu biliyordum ve onları bulmalıydım.
But I knew the stories were hidden in that jungle, and I had to find'em.
Hiç de mutlu hikâyeler değildi anlattıkları.
And my father never told a happy story.
Hikâyeler ne kadar tanıdık, değil mi?
Didn't they sound familiar?
Hayatta olduklarını düşünmek istiyorum ama sivillere neler yaptıklarına dair hikâyeler duydum.
I like to think they're alive, but I hear stories about what they're doing to civilians.
Üniversitede çıktığım oğlanların çoğuyla sadece bu hikâyeler için birlikte oldum.
Most of the boys I dated in college were just for the stories.
Kısa hikâyeler ve şiirler yazdım ve savaşa katılmayı ve imparator olarak ölmenin hayalini kurdum sadece.
I wrote short stories and poems but dreamed only of joining the war and dying for the emperor.
Hikâyeler onlara nasıl zarar verebilir?
How can stories possibly harm them?
Küçükken bana orayla ilgili hikâyeler anlatırdı.
He told me stories about it when I was a little girl.
O olmadığı zamanlar ben hikâyeler düşünürdüm.
I had been making up stories while he was away.
Guatemala'dan hikâyeler duydum.
Yes. I heard stories from Guatemala.
Bize çok acayip hikâyeler anlattı.
- Born story teller, eh