Inanmayacaksın перевод на английский
1,782 параллельный перевод
- Anne, buna asla inanmayacaksın. - Korkarım seni içeri alamam.
- Mom, you're never gonna believe this.
Buna inanmayacaksınız.
You won't believe this.
Kadına inanmayacaksınız herhalde, tam bir kargaşaydı.
You wouldn't believe it lady, the hubbub.
Bu adamın kim olduğuna inanmayacaksın!
- You won't believe who this man is!
Sadece bir gece, o kadar. Bana inanmayacaksın ama uçakların sesini duyunca masanın altına girdik.
You don't believe me we heard the planes and all dived under the table.
Ama bana inanmayacaksın.
I shall tell all. You to me will believe?
Buna inanmayacaksın.
You're not going to believe this.
Belki inanmayacaksınız ama babam da askerdi.
You may find this hard to believe, but my father was in the service too.
Muhtemelen inanmayacaksınız da.
You probably wouldn't.
- Mary, az önce çözdüğüm... -... gürültü şikâyetine inanmayacaksın.
Mary, you're not gonna believe... the noise complaint that I just had to deal with.
Buna inanmayacaksın ama sabah buraya girdiğimde, bu fotokopi makinesi zaten kapıya sıkışıktı.
Uh, you're never going to believe this but when I got here this morning, uh, that copier was already wedged in the doorway.
Bak, biliyorum dediğime inanmayacaksın, ama sana iyilik yapmaya çalışıyorum.
Look, I know you may not believe me when I say this, but I'm trying to do you a favor.
- Buna inanmayacaksınız.
- You're not gonna believe this.
Bana asla inanmayacaksın, yani...
You're never going to believe me, so...
Adamın kimliğini araştırdım ve belki inanmayacaksın ama bu adam Rhode Island'daki restoranda yemek yiyenlerden biri.
I made an I rake and you believe it or not, this type... it is one of those that ate shellfish infected in Rhode Island.
Bana inanmayacaksınız ama onu öldürmeye gelmemiştim.
You won't believe me, but I didn't come to town to kill her.
İddasına girerim endişelendiğime inanmayacaksın.
All right... You will not believe I was so nervous.
Buna inanmayacaksınız!
You guys are not gonna believe this!
Sizi özledim ve inanmayacaksınız ama oradaki çocuk koca bir kase kiraz şekerlemesi yemek üzere.
And I miss you, and you're not gonna believe it, but that kid over there's about to down a whole cup of maraschino cherries.
Buna inanmayacaksın.
You're not gonna believe this.
Burda ne oldu inanmayacaksın.
You would not believe what happened here.
Buna inanmayacaksın.
You're never going to believe this.
Buna inanmayacaksın ama galiba onlar benim üzerimde.
You're not gonna believe this, but I think I'm wearing them.
Buna inanmayacaksın.
You're not gonna believe it.
Ne olduğuna inanmayacaksın.
You will not believe what happened.
Demek istediğim, buna inanmayacaksın.
I mean, you will not believe this.
Nasıl olsa bana inanmayacaksınız. Ne olduğunun ne önemi var ki?
You're not gonna believe me, so what does it matter what happens?
Biliyorum bana inanmayacaksın ama birlikte yaşadığımız anlar benim için çok şey ifade etti.
I know you won't believe me... but our time together... meant so much to me.
Ayrıca bunları söylediğime inanmayacaksın ama Çaylak'ın fikirlerinin hepsinin saçma olmadığını öğrendim.
Plus, I can't believe these words are coming out of my mouth, I've learned that not all of Newbie's ideas are completely ridiculous.
Buna inanmayacaksın...
You're not gonna believe this, but...
Nasılsın? - Buna inanmayacaksın.
- You're not gonna believe this.
Buna asla inanmayacaksınız.
You guys are never going to believe this.
- Buna inanmayacaksın.
Ooh, you are not gonna Believe this.
- Buna inanmayacaksınız.
You're not gonna believe this.
Çünkü buna inanmayacaksınız- -
Because you will not believe this ¡
Buna inanmayacaksın.
You won't believe this.
Biraz önce başıma ne geldiğine inanmayacaksınız.
You guys are not gonna believe what just happened to me.
Oh, bana inanmayacaksın.
Aren't you listening?
Oh, bana inanmayacaksın.
Oh you're not going to believe me
Bir kraliyet görevlisi yerine, bu çocuklara inanmayacaksınız değil mi?
Surely you don't believe these children, instead of your most loyal attendant? !
Beyler, buna inanmayacaksınız.
Guys, you're not going to believe this.
- Buna inanmayacaksın.
- Okay, you're not gonna believe this.
Buna inanmayacaksın, ama senin bir çöpçatanlık şirketi işlettiğini okudum.
You're not going to believe this, but I saw you invested in a dating service.
Söylentilere inanmayacaksın.
So much for the rumors.
- İnanmayacaksın.
- You won't believe it.
İnanmayacaksın.
You won't believe it.
İnanmayacaksın!
You're not gonna believe it!
Buna inanmayacaksın.
- Yeah.
İnanmayacaksın ama hayır.
Believe it or not, no.
İnanmayacaksın.
Get this.
İnanmayacaksın ama kızımız otistik değil.
Uh, I don't believe that our daughter has autism.
inanmıyorum 653
inanmıyorsun 30
inanmam 64
inanma 22
inanmalısın 26
inanmıyor musun 67
inanması zor 44
inanmıyor musunuz 18
inanması güç 18
inanmıyorsun 30
inanmam 64
inanma 22
inanmalısın 26
inanmıyor musun 67
inanması zor 44
inanmıyor musunuz 18
inanması güç 18