Kaldı перевод на английский
163,297 параллельный перевод
Kaldırın şunu.
Bring him up.
Kilitli kaldık.
We're locked down.
Az biraz kaldı.
The last little bit.
- Üzgünüm, geç kaldık.
- Hey, sorry we're late.
Halledersin, kaldır yeter.
You're gonna do fine, just lift up.
Bir yığın yiyecek kaldı biliyor musun?
You know there's plenty of food left.
Onları çalmak zorunda kaldım.
I had to take them away.
Reade ameliyat olmak zorunda kaldı.
Reade had to have emergency surgery.
Bacağını kaldır lütfen.
Put your leg up, please.
Eski "Ab Urbe Condita."'yı kaldıralım
Pull up the old... "Ab Urbe Condita."
Beş kişiydik. Şimdi sadece ikimiz kaldık.
There were five of us, and it can't be just me.
Doğum kanalındaki bebeği hissediyorsun. Geriye yaslan, kalçalarını havaya dik bacaklarını kaldır. Sizi park alanında bekleyeceğiz.
You're feeling the baby descend into the canal, so just lay back, scoot your butt up, put your feet up, and we'll be waiting for you in the parking lot, okay?
Bacaklarını ön panelin üzerine kaldırmış olmalı.
She must have had her legs up on the dashboard.
Sadece kafa tomografisinin sonuçları kaldı.
Just waiting on your head-CT results.
Ona yalan söylemek zorunda kaldım. Hissetti sanırım.
I had to lie to him, and that feels...
Bebek geliyordu ve çok ağrısı vardı. Baskıyı azaltmak için bacaklarını yukarı kaldırmasını ben söyledim.
The baby was coming, and she was in a lot of pain, and... and I asked her to put her feet up on the dashboard to relieve the pressure.
Ameliyata almak zorunda kaldık.
We had to take him up to the O.R.
Üç deyince yavaşça kaldırıyoruz.
Okay, gently on "three," guys.
Gitmemiz gerek. Kıç kaldırma ameliyatına ya da her neyse ona geç kalma.
We have to go, if you don't want to be late for your butt lift or whatever it is.
Ne yazık ki dizin altından kesmek zorunda kaldık.
Unfortunately, we... We had to amputate below the knee.
Aşırı tepki verdim ve sonucuna sen katlanmak zorunda kaldın.
You got the wrong end of me overreacting.
Bunu yapmaya mecbur kaldım.
Well, I didn't... I mean, it was a... a necessary...
Matty, kolunu kaldırır mısın?
Matty, can you raise your arms for me?
Hastanede yaşananların ortasında kaldım. Sen mi yaşananların ortasında kaldın?
I'm in the middle of everything at the hospital... you are in the middle of everything?
Evet, ben kaldım Miranda.
Yes, me, Miranda.
Girdiyse geç kaldım demektir. Çünkü cerrahı benim.
Well, if he is then I'm late, because I'm his surgeon.
Senin şefin benim ve şefin olarak kendini geri dönmeye hazır hissediyorsan uzaklaştırmanı kaldırmaya hazırım.
I am. And as your chief... I am ready to lift the suspension if you feel you can come back.
Uzaklaştırmamın kaldırılmasını istemiyorum. Richard Webber ihtisas yöneticisi olmadan olmaz.
I do not want to be reinstated unless Richard Webber is as Residency Director.
Minnick burada kaldığı sürece durumum kötü olacak.
And as long as Minnick's here, it's gonna stay bad.
Minnick burada kaldıkça ondan hoşlananların sayısı artıyor.
The longer Minnick's here, the more people like her.
Bu kadar küçük bir bebek böyle büyük bir yenilemeyi kaldıramaz.
I don't think the little kid can survive a full reconstruction like that.
Norwood'u kaldırabilir.
He can tolerate a Norwood.
Yoğun bakıma kaldıralım. Yarın taze bir başlangıç yaparız.
We should take him to the ICU, start fresh tomorrow.
Bütün gün bir hastayla ilgilenmek zorunda kaldım. Karım, Jackson ve April'la beraber.
I just spent the day trapped on a case with my wife and Jackson and April.
Biliyorum, geç kaldım.
I'm late.
Uyuyup kaldık mı?
Did we fall asleep?
Dün akşam nerede kaldın?
Where did you end up staying last night?
Bana nerede kaldığını söyle.
So, tell me where you're staying.
Lütfen sağ elinizi kaldırın ve dediklerimi tekrar edin.
Please raise your right hand and repeat after me :
Diane kusura bakma geç kaldım.
- Diane, sorry I'm late.
Nerede kaldın?
Where were you?
- Sebepsiz yere milleti ayağa kaldırmayalım istiyorum.
- I don't want to make everyone crazy.
Yani beş parasız mı kaldım şimdi?
So am I broke?
Beş parasız kaldım ve işsizim ama kötü şeyler iyi insanların başına gelir.
I'm broke and out of a job, but, hey... bad things happen to good people.
Beş parasız kaldın Diane.
You're broke, Diane.
Hayır. Ama bence rafa kaldırdılar.
No, but my guess is they bury it.
Sınırlama emrinin kaldırılmasına uğraşırım.
I'll argue for a restraining order.
- Tüm günümü ertelemek zorunda kaldım.
I had to delay my whole day.
Tamam, nerede kaldık?
Okay, where are we?
Başka birikimim kaldı mı?
Do I have any reserves?
İki blok kaldı.
- Aah!
kaldır 299
kaldırın 181
kaldır beni 31
kaldıralım 18
kaldı ki 31
kaldır kıçını 88
kaldır onu 77
kaldır şunu 110
kaldır ellerini 57
kaldırın şunu 28
kaldırın 181
kaldır beni 31
kaldıralım 18
kaldı ki 31
kaldır kıçını 88
kaldır onu 77
kaldır şunu 110
kaldır ellerini 57
kaldırın şunu 28