Karar перевод на английский
85,900 параллельный перевод
Alex, hızlıca karar vermeni istiyorum.
Alex, I need you to decide quickly.
Ve onları bulduğumuzda, onu tehlikeye atıp kötü bir karar verme riski alıyorsun.
And when we find them, you risk making a bad call, putting him in danger. Or worse, getting yourself hurt.
Kendi yazımı kendim mi bloglasam diye karar vermeye çalışıyorum.
I'm trying to decide whether I should blog my article myself.
Bu benim kararım.
This is my decision.
Bu sebeplerin senin için yeterince iyi olup olmadığına karar vermen gerek.
You gotta decide if those reasons are good enough for you or not.
Kendi kararını kendi verdi.
He's made his choice.
O kararını verdi.
He has made his decision.
Bir karar verdim ve sonuçlarını kabul ettim.
I made a decision and I accept the consequences.
Yönetici J'onzz, size sonuçların ne olacağını karar verdiğimde bildireceğim.
Director J'onzz, I will let you know when I decide what those consequences will be.
Kendi kararını kendi verdi Rhea.
He made his decision, Rhea.
Kendi yazımı kendim mi bloglamalıyım karar vermeye çalışıyorum.
Trying to decide whether I should blog my article myself.
Beni kucaklayıp kucaklamamakta karar veremedi.
He couldn't decide whether to hug me or not.
Ve sonra geriye sadece, bu Johny serisi bir gitar mı karar vermek kalır.
And now, do we really believe that White Trash Johnny's got that boutique guitar?
Benim kararımdı.
No. It was my call.
Bazen emin olman gereken tek karar vardır.
Sometimes that's the only part you get to be sure about.
Komite neden önce seni aramaya karar verdi?
Why do you think the committee decided to call you first?
- Kararımı verdim.
- I made my decision, Tanya.
Ne kadarını bildiğine karar veremiyorum.
I can't decide, you see... how much you knew.
Belki ikimiz de bu sakin günü yeni başlangıcımızın... ne olacağına karar vermek ile geçirmeliyiz.
Perhaps we should both use this one quiet day to decide what we want our new beginning to be.
Bes yil önce bir karar vermem gerekiyordu.
Five years ago, I was forced to make a decision :
Belki fikrini değiştirmiştir ve bu kararını ertelemeye rıza gösterir.
Or perhaps he's changed his mind and he will grant us a reprieve.
Elinde kahveyle beni karşılaman senlik bir şey olmadığından ne kadar endişelenmem gerektiğine karar vermeye çalışıyorum.
Since the whole greeting me with coffee is completely un-you, I'm trying to figure out how worried I should be.
- Her şey kararında tabii ki.
All things igsmoderation, of course.
Şimdi yapabileceğimiz tek şey ölümünün anlamlı olup olmayacağına karar vermek.
Now, the only thing that we can do right now is figure out whether or not that death is gonna count for something.
Bu hiç birimizin vereceği bir karar değil.
That's not a call any of us get to make.
Benle ilgili kararını vermiş görünüyorsun.
You seem to have made up your mind about me.
Aile reisi olarak, ailen lehine en doğru kararı vereceğinden eminim.
As patriarch, I'm sure you'll make the right decision on your family's behalf.
İki rakip kabile güçlerini birleştirmeye karar vermiş.
Two rival tribes decided to combine their power.
Kendime nasıl bakacağıma karar verdiğimde neden mahkemede olan benim?
So how come when I decide how to take care of myself I'm the one in court?
Belki yeterince dua edersen birden oturup "Ben yaptım" diye bir itiraf yazmaya karar verir.
Maybe, if you wish hard enough, he'll suddenly decide to sit down and write a confession called "I did it."
Karar mercisini çağırıp imzaları atabiliriz.
Let's call the decider to sign off.
O yüzden de kesin kararınızı verin, adam öldürebilir misiniz?
So you decide, right now, once and for all, are you killers?
Bu müşteri yakın geçmişte mali sıkıntılar yaşamış olabilir veya işini aniden bırakmak gibi alışılmadık bir karar almış olabilir.
Now, this client... say he's maybe had recent financial problems or demonstrated unusual behavior, like quitting his job suddenly.
Ne söyleyeceğime sen mi karar veriyorsun?
You telling me what I can and can't say?
Korkuda karar kıldık demek.
So, we've decided we're afraid.
- Peki oraya gidersek ve Çorak Topraklar için en iyi şeyin boğazımı kesmek olduğuna karar verirlerse?
And they decide that the best thing for the badlands is to slit my throat...
Neden bu karar bana ait?
Why is it up to me?
- Henüz karar vermedim.
Yes. No, he's not.
Onun yerine Zürih Politeknik'e gitmeye karar verdim.
I've decided to go to Zurich Polytechnic instead.
Hala resmi kararın komite tarafından onaylanmasını bekliyoruz, ama bana durumu az çok belli ettiler o yüzden durumu kesin sayabilirsin.
Still waiting on the official decision to come out of committee, but they gave me the high sign, so I know it's a done deal.
Burada istediğin değişim şansını sana tanımaya karar verdim.
And I decided I had to give you the chance to make the change here you need to.
Kemanınız size karşı gelmeye mi karar verdi?
Did your fiddle decide to fight back?
Paylaşmaya karar verirseniz kapımı tıklatın.
If you decide to share, do give me a knock.
Henüz karar veremedim.
I haven't made up my mind yet.
- Hemen karar verme.
- Don't decide now.
Annenle birlikte kendimizi toplumdan soyutlayıp temelli olarak Josh'ın düğün hazırlıklarını takip etmeye karar verdik.
Oh, your mother and I have decided to drop out of society, and follow Josh's wedding full-time.
Bu projeye katılma kararını nasıl verdin?
How did you decide to get involved in the project?
Uzun bir süre düşündükten sonra Josh'ın en iyi arkadaşı olmaktan emekli olmaya karar verdim.
After much consideration, I have decided to retire as Josh's best friend.
Dr Attar Suriye sınırında bir mülteci kampında ve evet, SO15'in onun için yakalama kararı var.
Dr Attar is in a refugee camp on the Syrian border, and, yes, SO-15 have an arrest warrant out on him.
Zaten karar verilmişti.
It's not up for debate.
Doğru karar.
- Oh, yeah.