Listening перевод на английский
18,939 параллельный перевод
Dinliyorum.
I'm listening.
Tamam, kulağım sende.
Okay, I'm listening.
21 binden fazla konuşmayı dinleyeceğim.
I'm listening to over 21,000 conversations.
Kuantum mekaniği sınırsız sayıda evren olduğunu farzediyor ki bu da bu konuşmayı yapan benden ve beni dinleyen senden sonsuz sayıda var demek oluyor.
Quantum mechanics theorizes that there is unlimited number of universes, which means there is infinite amount of mes making this talk and infinite amount of yous listening.
Babamın dediği gibi, Rock and Roll dinlemek Afrikanın karanlığında esrarlı davulları dinlemek gibi.
Like my father says, rock and roll music is like listening to the drums of deepest, darkest Africa.
Siz dinlemiyorsunuz.
You're just not listening.
Seni dinliyorum.
I am through listening to you.
Herkes dinlerken birşey söylemek istemedim, ama bir sorunumuz var.
I didn't want to say anything with everyone listening, but we've got a problem.
Beni duyuyor musun?
Are you listening to me?
- Dinliyor musun beni?
Are you even listening to me?
Duymadın mı?
Were you not listening?
Evet duydum ama aynı zamanda şunu da duydum...
Yes, I was listening, but I also heard her say that...
Senin için bir işim var.
- I am listening boss
Seni doğru dinlememişim.
I wasn't listening.
Dinlemeye devam et.
Keep listening.
Beni hiç dinliyor musun?
Are you even listening to me?
Sığırların mölemesine bakarak hava durumunu tahmin etmen gibi mi?
Like predicting the weather by listening to the cows moo?
Tommy, beni dinliyor musun?
Tommy, you listening?
Çünkü beni dinlememiştin.
... I was really hurt.. ... because you weren't listening to me.
Ama, bak, kadını dinlemiyorsunuz.
But, look, you're not listening to her.
- Onu dinliyordum.
- I was listening to that.
Beni dinlemiyordun.
You weren't listening.
Bugün radyoyu dinliyordum. Bu sisi bir doğal afet olarak tanımladılar.
I was listening to the wireless this morning, where they described this fog as an act of God.
Ölürken Walkman'inde bunu dinliyormuş.
It was the actual music she was listening to on her Walkman when she passed away.
Mike Ross konuşmayı bilen, ikna edici ve tutkulu biri. Kapanış ifadesini dinlerken ben bile serbest bırakmak istedim.
Mike Ross is articulate and persuasive and passionate and listening to his closing argument,
Dinlediğimizi biliyor.
He knows we're listening.
Çok yakından takip ediyorlar.
Listening. Watching. I can feel it.
Şimdi bile nefesleri ensemizde,... dinliyorlar, izliyorlar.
They're breathing down our necks even now, listening, watching.
Hem izleyip hem dinliyorlarmış özel güvenlik kameralarından MOBESE'lerden.
Watching and listening through private security cameras... traffic cams.
- Dinliyorum, devam et.
Go ahead. I'm listening.
Şu anda beni kim dinliyorsa orada olduğunu biliyorum.
Whoever's listening to me right now,
Kızımızın ağlamasını dinleyerek.
Listening to our daughter sobbing.
Hey, dinliyor musun?
Hey, are you listening?
Hayır! " - Bunu hala niye dinliyorsun?
Why are you still listening to that?
Beni dinlemiyorsun bile.
You're not even listening to me.
Şu anda bizi dinlemediğini nereden bileceğiz?
How do we know she's not listening to us right now?
Telefon konuşmanızı dinliyordum.
I was listening in on your call.
Cameron, seninde dinlediğini biliyorum.
Cameron, I know you're listening in.
Telefonda konuşmuştuk. Şu anda beni kim dinliyorsa orada olduğunuzu biliyorum.
Whoever's listening to me right now, I know you're there.
Bu kolyede dinleme cihazı ve GPS var, gözden kaybolursan seni takip edebiliriz. Güzel, değil mi?
This locket has a listening device and a GPS tracker inside, so we can follow you while you're undercover.
Heather, beni dinliyor musun, onu yeneceğine dair söz ver.
Heather, are you listening to me, promise me that you're gonna beat her.
- Dinliyorum.
- I'm listening.
- Eğer dinliyorlarsa sinyali kesecektir.
If they're listening, it will cut the signal.
- Dinliyoruz.
- We're listening.
Bir süredir eski bir ortam akışı dinliyordum.
Been listening to a retro radio podcast.
Hangisi daha sinir bozucu bilemedim. O şeyin içinde olmak mı yoksa ikinizin tartışmasını dinlemek mi.
I don't know what's more annoying, being in that thing or listening to you two arguing about it.
Duyuyor musun bunları?
Are you listening to this?
Baba, beni dinlemiyorsun.
Dad, you're not listening to me.
Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?
Are you listening to yourself?
- Dinliyoruz.
We're listening.
Herkes de beni dinlemeye başladı.
I thought we could fuck them all to death, and everyone started listening to me.