Niyetim перевод на английский
4,964 параллельный перевод
Niyetim öyle değildi.
That's... not my intention.
Onu bulmaya niyetim yok.
I don't intend to look for her.
Denemeye niyetim olsam bile, dinleyeceklerini düşündüren nedir sana?
Even if I were willing to try, what makes you think they'd listen?
Kötü bir niyetim yoktu
I didn't mean any harm.
- Niyetim o değildi.
- I didn't mean to. - Please.
Beni tanırsın, öyle bir niyetim yok.
- I'm not the type to hide, you know that.
- Öyle bir niyetim... - Bana avukatlık taslama.
I'm not trying to- - don't lawyer me.
Niyetim sizi üzmek değildi.
I didn't mean to upset you.
Niyetim rahatsız etmek değil.
I meant no offense.
Kankamla ben ilk geldik ve paylaşmaya niyetim yok.
Buddy and I got here first, and I ain't sharing.
- Bir daha asla zihnine girmeye niyetim yok.
I'm never getting inside of that head again.
Benim adim bende sakli, seninkini de ogrenmeye niyetim yok.
So my name's my own, I have no interest in learning yours.
Senator, Roma'ya donme gibi bir niyetim yok.
Senator, I have no intention of returning to Rome.
Mükemmel bir eş olmaktan başka niyetim olmadığı konusunda sana söz verebilirim.
Well, I can promise you, I have no intention of being the perfect wife.
Size bir soru sorabilir miyim, Doktor? Kötü bir niyetim yok. Ama Dr. Pinchelow'da Asperger sendromu mu var?
May I ask you a question, Doctor, and I don't mean to be insensitive, but, uh, does Dr. Pinchelow have Asperger's?
En azından benim niyetim evlenmek üzerine.
At least I'm gonna marry her.
Niyetim bu değildi.
I didn't mean to, you know...
Burası sizin eviniz... niyetim burayı elinizden almak değil, inan bana.
This is your home... and I don't want to take it away from you, I promise.
Niyetim o zaten.
I intend to.
Kabul etmeye hiç niyetim yok.
I have no intention of accepting.
özür dilerim, niyetim... -... sana acıdığımı göstermek değildi.
I'm sorry, I wasn't trying to look at you funny.
Niyetim zarar vermek değildi ama eğer siz mutlu bir aile olsaydınız Kate'i yeniden görmek için bir nedenim olmazdı, öyle değil mi?
No harm. But if you were one happy family, I wouldn't have a reason to see Kate again, would I?
Zamanı gelince son saatlerimde acı içinde dolaşma niyetim yok.
No intention of riding around in agony for hours on end when the time comes.
O şekilde bir niyetim yoktu.
It wasn't intended that way.
Ben eski bir mahkumum ve oraya geri dönmeye hiç niyetim yok.
I'm an ex-con. I have no intention of going back.
Ölmeye niyetim yok.
Then I will be dead.
- İzin vermeye niyetim var bay Brockden.
- Your honor- - - I'm inclined to allow it, Mr. Brockden.
Benim niyetim de bunun çaresine bakmaktı.
I've every intention of taking care of that.
Bak, haddimi aşma gibi bir niyetim yok, ama...
Look, I don't want to overstep my bounds or anything, but...
Ben bir turist gibi bir niyetim yok.
I have no intention of being a tourist.
Niyetim seni üzmek değildi.
I didn't mean to upset you.
Senin boruları temizlemeye niyetim var.
I have half a mind to clean your pipes.
Bu kadar uzun sürdürmeye niyetim yoktu. Özür dilerim.
I had no intention of going that long, I am so sorry.
Nick'in yaşadığı depresyon, onu için için yemeye başlamadan önce hamile olduğumu bilmiyordu. Benim de söylemeye niyetim olmadı hiç.
In the days before Nick's depression started to eat away at him... he never knew I was pregnant, and I never intended to tell him.
Nick'in yaşadığı depresyon, onu için için yemeye başlamadan önce hamile olduğumu bilmiyordu. Benim de söylemeye niyetim olmadı hiç.
In the days before Nick's depression started to eat away at him... he had no idea I was pregnant... and I never intended to tell him.
Şu dakikadan sonra kaybetmeye niyetim yok çünkü.
I do not intend to start losing.
ne babam veya kardeşim değilim, ne de kendim olmaya niyetim var.
I am not my father or my brother, nor do I have any intention of being.
Hayır, bu şekilde Tanrı'yı oynamaya niyetim yok.
No, I'm not prepared to play God in this way.
- aslında bilirsin, günü kurtardım öyle bi niyetim yoktu
- Actually, you know, I saved the day! I don't mean to be...
Bir müzede, yeşil eşorfmanlı bir adamın yanında ölmeye niyetim yok.
I will not die in a museum with a guy in a green jogging suit.
Niyetim, sayfayı tekrar satıp Nassau'dan buna değecek bir şeyim olarak ayrılmak.
My intent- - to sell the page again and leave Nassau with something to show for it.
Burayı cinayetle elde ettiğini Nassau'daki tüm tüccara anlatma niyetim olduğunu söyledim.
I just told you that I am fully willing to inform every merchant in Nassau that you murdered your way into ownership of this place.
Öyle bir niyetim yok.
I have no such intention.
Benimse bir sokak faresinin emlak işimize çomak sokmasına izin vermeye hiç niyetim yok.
Exactly! And I am not about to let some street rat bogart our real-estate blunt.
Hiçbirinize zarar vermeye niyetim yok.
I have no intention of hurting any of you.
Denkleme başka değişkenler sokmaya hiç niyetim yok.
I'm not introducing any other variables into this equation.
Panik oluşturmaya niyetim yok.
I have no intention of causing a panic.
Ayağınıza dolanmak gibi bir niyetim yok.
I don't want to step on toes.
Bakın, Baş komiser Boyd bana sorunsuz işleyen bir makine devrediyor ve şu an üzerinde çalıştığınız işle ilgili herhangi bir işlemi engelleme gibi bir niyetim yok.
Look, Superintendent Boyd is handing over a well-oiled machine, and I have no plans on changing anything in the way that we operate.
Kötü bir niyetim yoktu.
I didn't mean anything by that.
Bunu söylemeye niyetim yoktu.
- I wasn't planning on bringing this up.