Romantik перевод на английский
8,565 параллельный перевод
Sanırım bu iş bundan daha fazla romantik olamaz Sean.
I don't think this could be any more romantic.
- Evet, ama çok güzel romantik bir meyhaneydi.
- But it was a lovely romantic pub.
- Bu, romantik bir şarkı eşliğinde buluşma misali değil.
- This isn't a power ballad.
Büyük romantik jestler.
Grand romantic gestures.
Sonra bu kız en tuhaf ve en romantik şekilde kendini benimle riske attı ve benim de bu riskte ona eşlik etmemi istedi ama...
And this girl who took a chance on me in the most bizarre and romantic way possible wanted me to take a chance on her, but, erm...
Flört etmek yoktur, romantik buluşmalar yoktur.
You can't have dates, you can't have romantic meetings.
Hadi lan oradan! Romantik olmaya çalışsam yüzün yere dönük, sırılsıklam ve nefessiz bir şekilde git gel yapan ne acaba diye düşünürdün. Ama olmaya çalışmıyorum işte.
God damn it, if I was trying to sound romantic... you'd be lying on the floor, soaking wet and breathless... wondering what came over you.
- Ne kadar romantik.
- How romantic.
Sen çok romantik değilsin.
You, you're so romantic.
Romantik bir randevuda gibiler.
They look like they're on a speed date.
- Çok romantik.
- True romantic.
Komik, cıvıl cıvıl ve romantik olmuş.
It's funny. It's breezy and romantic.
Burası da romantik bir yer.
This is a romantic spot.
- Sen romantik bir dehasın.
Dude, you're a romantic genius.
Dostum! Romantik zımbırtın işe yaradı mı peki?
Yo, man, you got your romantic shit worked out or what?
Romantik ve derin bir şey.
Something romantic and deep.
80 yılın sonunda nihayet ağzından romantik bir şey çıkıyor ve gidip bunu Kraliçe'nin temsilcisine söylüyor.
It took him eighty years to finally say something romantic... And he goes and says that to the Queen's emissary.
Son olarak da onu şaşırtmak için en güzel romantik seyahati ayarladım.
And I planned the perfect romantic trip to surprise her.
Bu hiç romantik değil.
Now that's fucking romantic.
Yalnızlar arasında romantik ya da cinsel ilişki kurmak yasaktır.
Anyway, any romantic or sexual relations... between loners are not permitted
Gözden uzak ve romantik bir yere gideriz diyorum.
Go some place secluded and romantic. Mm.
Çok romantik.
That is so romantic.
- Çok romantik.
- This is so romantic.
Hep romantik kaçışlarımızın arasına giriveriyor.
Always getting in the way of our romantic getaways.
- Hiç romantik bir tip değilsin, değil mi Tol?
You're not much of a poet, are you, Tol?
Seni tura çıkartmış. Çok romantik.
He's giving you a tour of the estate... how romantic!
Ne kadar da romantik... Geliyorum.
Let's go... for a romantic walk?
İhtiyacı olan babasının parasıyla dolu olan zengin bir kız ama oğlan romantik biri.
What he needs is some rich girl loaded down with Daddy's money, but he's a romantic.
Bir, romantik dans. İki, hızlı dans.
Like slow dancing.
Çok romantik.
It's very romantic.
Ne kadar romantik.
That's so romantic.
- Belki biraz daha romantik olabilirdi.
Maybe that could be a little more romantic.
Romantik bir film de olabilir.
It can be a romantic film too.
Biz ikimiz ara ara yatan iki yetişkiniz ve bir partiye sanki romantik olarak birbirine bağlı çiftler gibi gidiyoruz.
We are two adults who occasionally sleep together, and we're going to a party dressed as romantically involved partners.
Çok romantik.
Very, very romantic.
Fikirleri romantik, ama kusurlu.
His ideas are romantic, but so flawed.
O romantik işler... İntihar bayağı romantik bir şey...
Romantics think suicide is romantic.
Acı çekmesi ve hassasiyetinde romantik hayallerimi etkileyen bir şey vardı.
There was something about his pain and sensitivity that tapped into my romantic fantasies.
Senin aşık olduğun şey, profesörüne aşık olmanın o romantik havası.
What you are is in love with the romantic concept of being in love with your college professor.
İspanya hep romantik gelmiştir.
I always found Spain to be so romantic.
O zaman, "Romantik Komedi"...
Then, "Love Comedy"...
- Romantik!
- Ooh. - Oh, romantic!
Sonunda romantik bir randevuya çıkabildik.
Finally, a romantic date.
- Bazen romantik.
And right after that... romantic.
- Bazen romantik!
Sometimes romantic!
Travis romantik dansta bana eşlik etsin.
Travis slow dances with me.
Eskiden bir romantik kahramandım, Tomás.
I used to be a romantic hero, Tomás.
Bir romantik kahraman.
A romantic hero.
Bu anlatmaya doyulamayan romantik hikâyeler gibi.
Why? It's, like, a super romantic thing to talk about.
İnsanlara She Him gibi ama onların romantik versiyonu olduğumuzu söylüyorum.
I tell people that we're like She Him, but with actual romance.
Ne kadar da romantik!
It sounds romantic.