Run перевод на английский
99,924 параллельный перевод
Eğer bu işten kaçarsam, hayatım boyunca her şeyden kaçacağımı söyledi.
- No, no. He told me if I run from this, I'll be running forever.
Sonra da kız kardeşim arabayla dolanan beyaz yakalıların vur-kaçına kurban gitti.
Then my sister was killed by some... joyriding suit in a hit-and-run.
Sizinle tesadüfen karşılaşmak ister.
He keeps finding ways to accidentally run into you.
Eger kacarsak bizi oldururler.
If we run, they'll try to kill us.
Koş, koş, koş!
Run, run, run!
Koşun!
Run, run!
Hadi. Gidiyoruz.
Run.
Kanada'ya gidip pasaport bulacağım ve geri döneceğim.
I'll make a run to Canada to get you some passports and I'll be back post haste. No.
Nabız yoklarız.
Run it up the flagpole.
Kaçmayı denedi ama burada kıstırdılar.
She tried to run away, and they caught up with her here.
Çünkü sen... kaçıp aile kuracağımıza söz vermiştin.
You promised me we would run off and we would be a family!
Kaçmaya yeltenirsen bu seni yavaşlatır.
If you try to run, this'll slow you down.
Evet, aramızda konuştuk ve taleplerle ilgili size danışmak istediğimiz bir plan yaptık.
Um... yeah. So we been talking, and we have a plan we'd like to run by all of you concerning the demands.
Olur da, kasırganın ortasında erzakımız biterse ne olacak?
Of course, but what if we run out of food in the middle of a hurricane?
Pedro, Sampson, nereye kaçtınız?
Pedro, Sampson, where'd you guys run off to?
Kızınız daha öncede kaçmışmıydı?
Your daughter ever run away before?
Hadi, koşun!
Come on, run!
Bir daha ki sefer olduğunda kaçmayacağını nasıl bilebilirim?
How do I know you're not gonna run next time it does?
- Ve keşif yapmanı.
And run reconnaissance.
- Evet, çocukken ne zaman uçan maymunlar çıksa odadan kaçardım. Uçan maymunları sevmiyorum.
Right, when I was a kid, I would run out of the room any time the flying monkeys come on.
Sonsuza dek kaçamazsınız Bay Jackson.
You can't run forever, Mr. Jackson.
Bir beyefendi kalıp savaşır ama Amerikalı olarak kaçmamızı öneriyorum.
A gentleman would stay and fight, but as an American, I suggest we run.
- Beni öldürmeyecek misin?
You're not going to run me through.
Eğer dinlemediysen burası kaçtığımız kısım.
In case you weren't listening, this is the part where we run.
Kaçabileceğin hiçbir yer yok.
There's nowhere for you to run.
- Hayır, kaçmalıyız.
No, we have to run.
Bay Rory dedi ki, eğer bunu yaparsak sonsuza kadar Rip'in zihninde mahsur kalabilirmiş.
Mr. Rory said, if we do that, we run the risk of stranding her inside Rip's mind forever. Well, I got news for you.
Eğer bu taraftan gelirseniz birkaç test yapacağım ve uçuşa hazır olacaksınız.
Now, if you could just head this way, I need to run a few tests, and we'll get you cleared for flight.
İstediğin kadar test yapabilirsin.
Run all the tests you like.
Bazı testler yaparım, tamam mı?
I'll run some tests, okay?
Yapabildiğim her testi yaptım.
I have run every test that I can.
Seni burada bulurlarsa öldürecekler.
Run, Green. They'll kill you if they find you here.
Kaç!
Run!
Lütfen, kaçma.
Please. Don't run away.
Firardasın, tıpkı benim gibi.
You're on the run, just like me.
Kara'nın ısı görüşü radyasyonunun izini sürebilirsin.
Is this place bomb-proof? You could run a trace on Kara's heat vision radiation signature.
- Henüz değil. Aşağıdan ana ekranı kontrol etmeye gitmem lazım ve sonra sistemleri aktif hale getirdiğimizde, tanılama yaparım.
Now, I have to go check down on the mainframe and then once we get the systems back online, I can run a diagnostic...
Hayır! Kaç!
Run!
Snapper'ın bunu yayınlayacağını mı düşünüyorsun?
You think Snapper would run that?
Eğer bu yazıyı yayınlamazsan, masum insanlar kaybolmaya devam edecek.
Innocent people will keep disappearing if you don't run this article.
Bu yazıyı nasıl yayınlatabilirim bulmam lazım.
I have to figure out how to get this article run.
Fakat haberi yayınlamayı reddettin.
But you refused to run the story.
Şansın varken kaçmalıydın.
You should have run when you had the chance.
Ajan Danvers, bu ağı kullanıyor olabilecek... diğer türler için veri tabanı araması başlat.
Agent Danvers, run a database search for other species who might be using this network.
Kaçman gerek.
You have to run.
Şu sonundaki an, şu anda olduğum an, birlikte kaçmak üzere oldukları ve sonsuza dek mutlu yaşayacakları yerde.
Right and there's this moment at the end where I am right now, where they're about to run away together and to live happily ever after.
- Ne oldu?
Run! What happened?
Kaçardım.
I would run.
- Kaçar mıydın?
- Run?
Kaçın!
Run!
- Annenle konuşmak.
- Run for our lives.