Tar перевод на английский
3,800 параллельный перевод
Tarık!
Tarek!
Tarık'a sormamız lazım.
We have to ask Tarek.
Tarık Salamla iyi anlaşır mıydı?
Did he get on with Tarek Salam?
Tarık'ın cesedi iki aydan fazla dondurucuda bekletilmiş. Adli tabip raporları öyle diyor.
Tarek's body was kept in a fridge for more than two months, according to the coroner's report.
- Adı ne? - Tarık.
- What's his name?
Askeri öldüren Tarık değildi.
It wasn't Tarek who shot the soldier.
Tarımla uğraşacak mısın?
Take up farming.
Bu mükemmel dünyada, barajlar betondan yapıldı ve yollar ziftle kapandı. Her şey yoluna girdi.
In this perfect world, dams are made of concrete and are covered with tar Everything is in order
- Yeni savaş boyası tarıyordum.
- Scanning new war paint.
Beyler, bu daireyi tarıyoruz.
You guys, tear this place apart.
Hâlâ şehrin güvenlik kameralarına sızmış durumdayım, sosyal medya sitelerini tarıyorum. Resmini yüz tanımlama ile aratıyorum ancak şimdiye kadar, bir şey çıkmadı.
Okay, well, I'm still hacked in to the city's surveillance cameras, scanning social media sites, cross-checking his photo with facial recognition, but so far, nada.
Yerlileri tarımda ve sulama da eğittik...
We trained the locals in farming and irrigation...
Kötü adamlar kalaşnikoflarıyla bizi tarıyorlardı, ben kuledeydim, onların çıkığ ateş etmesini bekliyorum, çıktıklarında... bam!
So, the bad guys are hammering us with their AKs, and I'm in the turret, just waiting for them to pop up, take their shot, and when they do... bam!
Tarım Bakanlığı'nı memurları tespit ettim.
There ID's as GS8's through the Department of Agriculture.
- Bölgeyi tarıyoruz hala.
We're still sweeping the area.
Evi tarıyorduk.
We were sweeping the house.
Adamları bununla tarıyordu.
He was waving it on them.
Beni onlar aynı küfeye koyma.
Don't tar me with the same brush as them.
Şuna bak zayıf noktamız var mı diye bizi tarıyor.
Oh, look, it's scanning us for weaknesses. That is adorable.
Onu katrana ve tüye bulayın!
Tar and feather him!
Duvarları var çitleri var tarım yapmak için arazileri var.
They got walls... fences, plots of land for farming.
Gözlemlerime göre her saat binayı tarıyorlar.
And judging by the surveillance, they do a full sweep of the building on the hour, every hour.
İlaçlardan temizlik ürününe, tarım ilacından kimyasallara...
It could be anything from drugs to household cleaning products,
Pekala, MI6 adamları hala botu tarıyorlar.
Well, the MI6 guys are still sweeping the boat.
Söylediğine göre tarım arazilerinde koşturup duruyor ve mahsulleri harap ediyormuş.
Said it's been running around the farm fields out there and tearing up the crops.
Kokusu ve yapısı tarımsal kireçle aynı.
It has the odor and texture of agricultural lime.
Kilise bahçesinde tarımsal kireç kullanıyor musunuz?
Do you use ag-lime on the church grounds?
BND ve İnterpol onu aramak için Almanya'yı tarıyorlar.
BND and Interpol are combing Germany looking for her.
Tarım, evet!
Oh, my God, yes!
Liderlerini tarıyorum.
Scanning the leader. Yow!
Hayatlarını tarımcılıkla idame ettiren ve yere çöp atıldığını görünce ağlayan muhteşem ve barışçıl insanlar.
A majestic, peaceful people who lived off the land and cried when they saw litter.
Seri numaralarını tarıyoruz.
We're running the serial numbers.
Ülkemizin tarımı bu insansız hava araçlarına dayanıyor.
Our nation's agriculture depends on these drones.
Moleküler alandaki zıt yükleri tarıyor.
It monitors inverse charges in the molecular field.
Birbirimize oje sürüp, saçlarımızı tarıyoruz.
I don't know. Painting each other's nails, braiding each other's hair.
Kurbanın giysilerinde tarım ilacı izleri buldum.
I found traces of agricultural lime on the victim's clothing.
Tennessee'deki bir çalışmaya göre tarımsal kireç varlığı, vaşakların ziyaret oranlarını oldukça yükselttiğini gösteriyor.
And a recent study in Tennessee showed that the presence of agricultural lime actually increases bobcat visitation rates.
Evet, zemindeki, beyazımsı gri madde tarım kireci.
Yeah, now that whitish gray substance on the overgrown grass, that is agricultural lime.
Iyyy, tarım ilaçlı.
Ew, pesticide.
Yerel haberleri tarıyordum. Portland Herald'tan bir haber yakaladım.
In scanning the newsfeeds, I flagged an item from the Portland Herald.
Al, Meksika Zift Viagrası!
This is Mexican Tar Viagra!
Bay Amerika Tarım Bakanlığı Ajanı.
Mr. Big Shot USDA Agent.
Katran çukurlarına!
To the tar pits!
Şimdi havaalanı kameralarını tarıyorum.
Scanning airstrip cams now.
- Eric kamera görüntülerini, bölge çapında tarıyor, APB, FBI, K-9 birimleri yolda.
Eric's searching cam footage, statewide APB, FBI K-9 units are en route.
Gözlerinle sürekli odayı tarıyorsun.
Your eyes keep scanning the room.
3 boyutlu yeniden yapılandırma için tarıyorum. Bitince söyle bana.
Scanning for three-dimensional restoration.
Amonyak, nitrat, naftalin vernik ve katran.
Ammonia, nitrate, naphthalene varnishes and tar.
Denizle pek alakası olmayan bir eyaletten geliyor olabilirim ama her zaman denizaşırı tarımı desteklemişimdir.
I may be from a landlocked state, but I've always been very pro-ocean farming.
Mel, senin şu kuzeyli hemşehrilerin tempoyu arttırmazlarsa şampiyonayı rüyasında görürler.
Mel, those tar heels of yours are never gonna make it to the sugar bowl until their boosters step up...
Annabel'e göre bir ada almak kurt üzümü tarlanda tarım ilacı olmadığından emin olmanın tek yolu.
Annabel says that buying an island is the only real way to know that your goji-berry farm is pesticide-free.
tara 128
taro 56
tardis 63
tarzan 383
taran 23
tarak 21
tartışma 37
tarih 140
tarafsız bölge 32
tartışmak istemiyorum 39
taro 56
tardis 63
tarzan 383
taran 23
tarak 21
tartışma 37
tarih 140
tarafsız bölge 32
tartışmak istemiyorum 39