Temel olarak перевод на английский
1,110 параллельный перевод
Temel olarak fiziksel bir egzersizle dikkatini dağıtarak sesini serbest bırakmaya dayanıyor.
You distract yourself with a physical exercise, thus freeing the voice.
Savunma temel olarak öfkenin manevi olduğunu iddia ediyor.
The defense is basically arguing that the passion here is moral passion.
Temel olarak gözden düşürdünüz.
You basically discredited her.
- Temel olarak.
- Basically.
Temel olarak, kurban ilişkiyi bitirdiği an, Bay Martin kendini kaybetti.
Basically, when the victim broke off the relationship, Mr. Martin snapped.
Temel olarak, büyümeye devam ederken vücudunu kapatıyor.
Basically, it's shut down her body... while it continues to grow.
Afrika bal arıları bile, katil arılar denilenler, temel olarak Avrupalı bal arılarıyla aynı zehre sahiptirler.
Even africanized honey bees... so-called killer bees... basically have the same venom as the european honey bee.
- Kalemim çok berbat ama temel olarak burada bir Bay Z var.
In what language? Well, my penmanship's kind of gone to shit, but basically, here is Mr. z.
Yani temel olarak senden istediğim benimle oraya gelmen ve oraya gelmen ve beni iyi olarak göstermen, tamam mı?
So, basically, what I'm asking you to do, is I'm asking you to come there... and make me look good, all right?
Yani bu testler, elbette ki bunun için hazırlanmamış ama temel olarak hamileliği gösteren hormonları test eder.
I mean, obviously these tests weren't designed for this but fundamentally they look for the same hormonal patterns to indicate pregnancy.
Bu toksin için temel olarak Dennis'in kan numunesini kullandım.
I've used Dennis'blood sample as the basis for this toxin.
Temel olarak bu şey aslında, bir tür ışık tabanlı bilgisayar.
Basically, it's a computer the base light.
Temel olarak, sen gözcüsün.
Basically, you're a lookout.
Aslında, o temel olarak kadın.
Actually, it was mainly women.
Temel olarak diyor ki, çocuklar bu dünyaya günahsız ve tamamen saf doğmuşlardır.
Basically it says children are born into this world free of sin and completely pure.
Bu temel olarak etkili bir filtreleme ve ısı değişimi sistemidir.
This is basically a high-efficiency filter and heat-exchange system.
Heathcliff temel olarak hayat hakkında ogrenecek cok seyi olan etrafında inleyip dengesiz gozu yaslı bir kadın olmadan daha iyi bir durumda olabilecek nazik bir adamdı.
Heathcliff was basically a decent guy who had a lot to learn about life and he was inherently better-off without some whimpering mentally unstable wet rag following him around.
Yani, temel olarak bir tek ben varım.
So it's basically just me.
Ben temel olarak mutaassıp ve muhafazakâr biriyim.
We're just so different. I'm basically your stuffy, buttoned-down sort of guy.
Temel olarak herkes burada May'in etrafında toplanmıştı.
Basically, everyone was gathered around May, just here.
Temel olarak Bohr'un atomun yapısıyla ilgili... teorisi hakkında bilmen gerekenler bunlar.
All right, this is basically all you need to know... about Bohr's theory of atomic structure.
Tüm bu hikâye temel olarak net değil ve net olmayan sonuçlarla desteklenmiş.
This story is unintelligible and encourages unintelligible analysis.
Yani siz temel olarak bizim aracılığımızla sanat eserleri alıp satacaksınız ben de eserlerin sigorta değerlendirmesini yapacağım.
So basically you continue to sell and buy interesting work through us and I do the insurance valuation on the collection.
Bu yüksek sıcaklık kumaşa duyarlı sıvı yansıtıcı temel olarak kuru temizleme teknolojisine dayanır.
cool. That's a high-temperature, fabric-adhesive liquid projector... based on simple dry-cIeaning technology.
Temel olarak, bir karmaşadan diğerine geçtim.
Basically, I've exchanged one set of complications for another.
Temel olarak karşımızda bir hayalci var.
Basically,..... what we have here is a dreamer.
Ve temel olarak birini kovmak için haklı olduklarını... göstemek için aldılar, çünkü dışarı çıkıp bunu söyleyemiyorlar, değil mi?
And he's basically there to make it seem they're justified... in firing somebody, because they couldn't just come out and say that, could they?
" İşim temel olarak maskelemekten ibaret...
" My job consists of basically masking...
İyi ki, Devrimi kurumlarımız için bir temel olarak yaptık.
Fortunately, we made of the Revolution... the basis for our Institutions.
Ama temel olarak, kendisini savaş esiri olarak görüyor.
But basically, he considers himself a prisoner of war.
Çaba gerektirmeyen yarım zamanlı bir işin var tek ailesel zorunluluğun her gün köpeği beslemen ve sosyal yaşamın da temel olarak sen, ben ve Dawson üçgeninden oluşuyor.
You have a very undemanding part-time job your only obligation is to feed the dog and your social life is a triangle consisting of you, me and Dawson.
İdrar tahlili negatif, akyuvar sayımı temel olarak iyi.
Her urine is negative and white count is basically normal.
"Temel olarak" mı?
"Basically"?
Yani temel olarak diyorum ki yediklerinizin parasını kendiniz ödeyin.
Basically, what I'm saying is, pay for your own food.
Daha çok "tatmin olmayı sağlama" dersin, ama temel olarak, her ikisi de aynı kapıya çıkar.
You'll call it "deriving satisfaction," but it's basically the same thing.
Aslında... temel olarak, biz onunla başka bir gezegeni ziyaretimiz esnasında tanıştık, hapse atılmıştık, haksız olarak, ve Linea kaçmamıza yardım etti.
Well, uh... basically, we met her on a visit to another planet..... during which we were imprisoned, unjustly, and Linea helped us escape.
Her olasılık için bir paralel evren vardır, o zaman temel olarak sonsuz dala ayrılmış...
A parallel reality exists for each possibility, so there are literally infinite branches...
Temel olarak, o bir savaş tutsağı.
He's essentially a prisoner of war.
Temel olarak, o bildiğimiz Şeytan.
Basically, he was the original Satan.
Temel olarak ben böyle sınırlı bir ürünken... nasıl NBA'de deli gibi para kazanacağımı açıklıyor.
Basically, it broke down... how I'm gonna make mad loot in the NBA... being I'm such a limited commodity.
Temel olarak, kendi hayat sürecinizde geçmişe yolculuk edemezsiniz.
Basically, it's impossible to back-travel in your own lifetime.
- Temel olarak, şöyle diyor... eğer gerçekten hayırsever bir iş yaparsan bu kontratı hükümsüz kılar.
- Basically, it says... if you commit one truly benevolent act, it voids the contract.
Kur'an'daki bir sure temel olarak şöyle der...
There's a Qur'anic sura basically saying...
Beynin olarak algıladığın o nesneyi temel cennetimsi nurla paralel olarak mükemmel uygun akortu yapmak istiyorsun. ... ama aslında yapacağın şey hem kendini hem de çevrendeki herkesi lanet olası deliye çevirmek oluyor.
You want to parlay this finely tuned circuitry... you've got for a brain... into some form of major participation... with the divine conglomerate... but all you're really gonna do... is drive yourself and everyone around you... fucking nuts!
Sanırım bu testte, ilk ve son olarak elde etmeye çalıştığımız sistemik mükemmellik konusunda kendi kararınızı verebilmeniz için temel bilgileri alabileceğinizi söyleyebiliriz.
I think it's fair to say that you'll be seeing enough from this test to give you the basis once and for all to form your own conclusion about the sort of systemic excellence we've been pursuing.
Eğer hareketlendiricilerimin temel yapısını verirsem, yapay olarak üretebilir misiniz?
If I give you the basic structure of my activators, can you fabricate?
İlk olarak en temel not :
Okay. First off, a blanket note about base.
Klişeleşmiş varlıkların temel fikri tam olarak bu işte.
The whole idea of a benevolent entity fits perfectly with what I'm saying.
Birisine temel koşulu olarak ofiste yakışıklı adamlar olan bir iş bulması için! Bay Fahişe Washington'a Gidiyor'dan bir sahne burada bitiyor.
And so ends a scene from Mr. Bitch Goes To Washington.
Temel antropoloji şunu söyler : Dişi, içgüdüsel olarak bir tek eş ararken, erkek uzun vadede türünün devamı için, olabildiğince fazla sayıda eş bularak tohumlarını geniş bir alana yaymak ister.
Basic anthropology tells you the female species looks for one mate while the male looks to spread his seed with many mates to propagate the long-term survival of the species itself.
Bugün, Amerikan kültürünün karmaşık... çelişkili ve temel bir figürü olarak yerini almıştır.
Today, He remains a complex, contradictory and essential figure in American culture.