Temelde перевод на английский
1,065 параллельный перевод
Öncelikle, tamamen ideolojik temelde aldığımızda bu istediğin mümkün değil.
Firstly, on a purely ideological basis, it's out of the question.
Yani, temelde, ben mutlu bir insanım.
I mean, yes, basically I'm a happy person.
Telepatik olarak bağlanıp, düşüncelerinizi paylaşacak, temelde, tek bir zihin olacağız.
We would be linked telepathically, sharing our thoughts, becoming, in essence, one mind.
Temelde evet.
Basically, yeah.
Konuştum, temelde hemfikirler.
I have, and they've agreed in principle.
Yani sen ve o temelde... hemfikirsiniz.
Mm-hmm. So... you and he... basically... agree.
Ama, temelde aynı yapı.
But, basically, the same shape.
Evet, ama daha ziyade etrafında gördüğün hayvanları çek yani insan olanları çünkü hepimiz aslında, temelde elinde araba anahtarı olan maymunlarız.
Yeah, but capture the animals you see around you - namely the human ones - because all we are, basically, are monkeys with car keys.
Elektrikli ve temelde işe yaramaz olmaları.
They all had to be electric appliances... and had to be essentially useless.
Öyle sanıyorum ki, temelde ona karşı çıkmayan insanlar var.
On the basis I suppose that there are those who do not oppose him.
Temelde ölü yapraklara benziyor, nasıl yaprak gibi hareket ettiğini görüyorsunuz.
It mainly resembles leaves, dead leaves. You see how it rocks like that.
Temelde iyi bir ülkedir.
It's a good country underneath.
Ciddiyetle ele alınmayanı ise aslında en temelde olanı kaynaklar üzerinde özel kontrole dayanan egemenlik sistemidir.
It is also a boy's dream. Those who believe in democracy and freedom have a serious task ahead of them.
Bence "Dokun Bana, Ben Dick," temelde, kendi kendini anlatıyor.
I think "Touch Me, I'm Dick," in essence, speaks for itself.
Bence, yani, temelde sarkının konusu su.
I think, you know, that's basically what the song is about.
- Tamam, bak bu temelde bir halkla ilişkiler sorunu ve ben ne yapılması gerektiğini biliyorum.
- Okay, look. This is basically a P.R. problem. This is what I do.
Temelde güzel fikir, tek problem vücut parçalarının nerelere gideceğini bilememek, değil mi?
So, basically, it's a good idea, but the only problem is... you never know exactly where your body parts are gonna go, you know?
Yoksa temelde Ben yokmuş gibi mi davranırdın?
Or would you basically pretend I didn't exist?
Çoğuna göre bunun anlamı,... demokrasinin temel prensiplerinden birinin yanlış olmasıydı. İnsanların rasyonel bir temelde karar alma yeteneği olduğuna güvenmek imkansızdı.
They enjoy torturing and killing and he didn't like man.
Bu taşıyıcı, temelde Atılgan'da kullandığımızla neredeyse aynı.
This transporter is basically the same system we use on the Enterprise.
Temelde yaptığınız şey buzdan bir tepenin üstünden kendinizi aşağı bırakmaktır.
Basically, what you're looking to do... is get your sorry rear ends from the top of an icy chute to the bottom.
Temelde benim söylediğim... bir kaç tane yumurta kırmadan omlet yapamazsın... ve insanoğlu sadece kırık bir yumurtadır... ve omlet... berbat kokuyor.
You see, what I'm saying, basically, is... you can't make an omelet without cracking a few eggs... and humanity is just a cracked egg... and the omelet... stinks.
Biz Avrupalıları, Yahudilerden ayıran bu fark meseleyi tehlikeli eğilimi ile dinsel önyargının halletmesi için değil, temelde farklı iki yapının anlaşılması gerçek bir uçurumu ortaya çıkardığı için verilmiştir. "
This demonstration of the cleft that separates us Europeans from the Jew is not given in order to let religious prejudice with its dangerous bias, settle the matter but because the perception of two fundamentally different natures reveals a real gulf. "
Bence, tenis temelde pin-pong'dur ama burada oyuncular masanın üstünde duruyorlar.
To me, tennis is basically just Ping-Pong and the players are standing on the table.
Temelde, George, yaptığımız iş oldukça basit.
So basically, George, the job here is quite simple.
Temelde aynı, şimdi bir varil bedava bira alacağımız hariç.
It's basically the same deal, except we get a free keg of beer for our meetin'.
Fakat temelde farklı bir felsefe öğretiyorsa... Ben "felsefe" öğretmiyorum.
But if she's teaching a fundamentally different philosophy... I'm not teaching any "philosophy".
Temelde Soong tipi bir android. Sadece her şeyiyle insan olduğuna inandırmak için tasarlanmış.
Basically, she's a Soong-type android except everything about her is designed to fool you into thinking she's human.
Eleştirisel yaklaşıyordum ama temelde haklı olduğunu düşünüyordum.
It's had a critical dimension, but you're right. Marketing's no science.
Sekste kadınlar temelde aynıdır ;
Women as lovers are basically the same.
İnsanların temelde dürüst olduğuna beni inandırdı.
He made me believe people were fundamentally decent.
Temelde yasamayı denetleyen onlar, aslında kanunları onlar kontrol ediyor.
They basically control the legislation and, in fact, they control the law.
Evet... zamanının ve enerjinin yüzde 99'u temelde üç şeye gider.
Yeah, 990 / o of your time and effort... goes into three basic things :
Temelde biraz kafa karıştırıcı yanlış bilgi yaymak yardımcı olacaktır.
In fact, mingled with a little well placed disinformation, they should help.
Yani temelde onları tuzağa çekeceğim.
Basically, I would be leading them into a trap.
Ben temelde yüzeyselim, bayan.
The thing is, ma'am, I'm basically a shallow man.
- Bu durumda, temelde hepsi bu.
Well, at this point, basically that's gotta be it.
Temelde, hayır.
Put simply, no.
Temelde gayet sağlıklısın, Carol.
Basically, Carol, you are perfectly healthy.
Evet, temelde kızın taktığı yüzüğün siyah beyaz ayrımını ortaya koyacak.
Yeah. It's basically going to look like a black and white photo of the ring she wore.
Hayır, aslında temelde neyse yine öyle olduğunu sanıyorum.
No. In essentials, I believe he is very much... as he ever was.
Ben temelde insanların iyi olduğuna inanmak isterim.
I prefer to think of people as basically good.
en iyisi ise, insanların temelde güvenilir olduğuna dair inancım zarar görmedi.
But best of all, what remained intact is my sense that people are basically trustworthy.
bu, insanların temelde iyi olduğuna dair inancımı sarsamaz.
It doesn't shake my belief in the basic goodness of people.
herkesin değişebileceğine inanıyorum. bence her insan temelde iyidir.
I believe in the basic goodness of people.
Polarity Magnetics temelde iki çeşit araştırma yapardı.
Polarity Magnetics does, or did, primarily two kinds of research.
Temelde dayanak noktanıza katılıyorum ama beyin aksında bir el kayması ölümcül olabilir.
I agree with your basic premise, but with the brain stem, one slip can prove fatal.
Yani temelde, ısı yayan her şeyi ısırıyorlar.
So basically, they bite anything that's warm.
Bunlar bazen meşrudur, yani hayatta kalma mücadelesinde. Örneğin 2. Dünya savaşı sırasında sahip olduğumuz yönetim biçimi temelde totaliter toplumdu.
You can find out where I learned about them by looking at my footnotes - from Human Rights reports, from church reports, from refugee studies, and extensively, from the Australian press.
Propaganda modeli diye adlandırdığımız şey temelde önde gelen medya analizlerine bağlı olan bir kurumdur.
Or maybe ten per cent true. It certainly is true... - Why do you give that?
Temelde erkekler ve kadınlar aynıdırlar.
Men and women are basically the same.