Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ U ] / Umut

Umut перевод на английский

10,595 параллельный перевод
O ilk kurtardığımız kız ve bugün o sanki Umut Evimizin omurgasına benziyor.
She was the first girl we ever rescued, and today she's now like the backbone of hope house.
Umut Evi denilen bir barınak var.
There's a shelter called hope house.
"Umut Evi. 414 Fanaa Caddesi."
"Hope house 414 Fanaa street."
Sizi Umut Evi'ne götürüyoruz.
We're taking you to hope house.
Umut olan tek şey simgeliyordu.
It symbolized the one thing that he was trying to remove : Hope.
Rocky'nin asıl başardığı pek çok insana umut vermesiydi.
I guess what Rocky did was give a lot of people hope.
Onlara bir umut vermelisin.
You need to give them hope.
İşte umut!
There is hope!
İnancın küçük vasiyetleri, karanlık gecede çığlık attı, Rüzgar Alplere doğru estiğinde soğuk karanlık gecede, Beyhude umut içerisinde birisi okuyacak, duyacak ve anlayacak.
Little testaments of faith, screamed out in the dark night... in the cold, dark night when the wind's blowing alpine... in the vain hope that someone will read and hear and understand.
Sadece öyle olmasını istemediğini umut edebilirim.
I can only hope he didn't mean it.
Ama denemeler umut verici Devasa olabilir
Could be fuckin'huge.
Jeolojik yapı umut vadediyor Oldukça agresif kazıyoruz
Geological reports on this are highly encouraging. We're taking a very aggressive look.
En umut verici olanı nehirden tahlil laboratuvarına göndeririz.
Then we'll send the most promising downriver to the assay lab.
Bir taktik olarak umut vericidir.
It's hope as a tactic.
Ve umut onlardan biri Büyük göt sonsobitches Elimizden geldiğince sert ısırıyor, Bu yüzden deliğinden kıçını çıkarabiliriz.
And we hope one 0'them big ass sons-o-bitches bites down on us as hard as he can, so we can rip his ass out of that hole.
Umut taktik değil, Don.
Hope ain't a tactic, Don.
Çoğunun öldüğünü umut ettiğim.
Most of whom I hoped were dead.
Onlara umut verecek küçük şeyler bulmaya çalışıyorum. "
I try to find little things to give them hope. "
Hayatları umut dolu en güçlü insanların....... bu korkunç şartlara dayanamadığını gördüm.
I've seen the strongest boys, their lives full of promise, succumb to our horrible circumstances.
Mississippi nehrini geçen vapura bindiğimde, biraz belirginlik, biraz da belirsizlik ve geçicilik hissediyordum, lakin umut doluydum.
As I rode the ferry across the Mississippi River, I could feel some clarity, faint and fleeting, but I was hopeful.
Sadece burada, sadece mutlu ve hissiz sisimde onun yine geleceğini umut edip, yakarabilirim.
Only here, only in my blissful numb fog could I dare to hope, pray that she will come again.
Ama Tanrı'dan umut edenler güçlerini tazelerler.
But those who hope in the Lord. Will renew their strength.
- Umut vaat ediyor.
This looks promising.
Umut verici bir tehdit olabilir.
It could be a promising threat.
Ama aşkta umut yoktur.
But there's no hope for love.
Kalanınız ve kurtarılmayı umut edenler soluma geçsin.
To those of you who remain and hope to be saved... you will move to my left.
Korkarım ki sizden umut kesilmiş.
I fear that you are a no-hoper.
Ama bir insan umut edebilir.
But a person may hope.
Eğer çok erken umut edersen, her zaman hayal kırıklığına uğrarsın.
If you're too quick to hope, you'll always be disappointed.
O zaman umut etmek için çok geç kalmışsındır.
Then you will be too slow to hope.
Ki ben değilim. Ben de ona "Bu adamın gözlerinde katarakt var benimkilerde ise umut." dedim.
I don't wish to know your identity and I'm not ready to give you mine, but I have some questions about my health and I wondered if you could tell me a little bit about anything I should be aware of on
- Hiç umut verici değil.
Oh, that's not encouraging.
Bize umut verirler, umutsuz olmamak için bir sebep verirler.
They give us hope, they give us reason not to despair.
Her daim olmak için doğduğun kraliçeye yaraşır özelliklere bir gün kavuşacağını umut ettim.
I had always hoped that you would one day show the nessesary qualities to become the Queen you were born to be.
İmkânsızın içinde umut arayacağız.
We will find hope in the impossible.
Sonsuza kadar kayıp olmasını umut ettiler.
Hoping it will be lost forever.
Açıkçası iyi anlaşmanızı umut ediyorum.
Um, obviously... Well, I would hope that you could get on.
Umut orada.
Hope is out there.
Umut var.
There's hope.
Bölüm Dört, Yeni Bir Umut.
Episode Four, New Hope.
Onlara umut veren şey.
It's all that gives them hope.
Şu anda ve ne zamandır Allah bilir tek yapabildiğim şey içinden sıyrılıp geçebileceğim bir kapının açılmasını... ve işleri yoluna koymayı umut etmek.
All I can do now, and for who knows how long, is hope an opening comes along that I can somehow squeeze through... and make things right.
Hiç umut var mı?
Any luck?
Frederica'nın Churchill'e dönmesini umut ediyorduk.
We'd hoped that Frederica might return to Churchill.
umut bir gün bunun onun istediği gibi kullanacak kadar bilge olabileceğimiz umdu umudun canı cehenneme senden yanayım.bırak yansın
Hope. That someday we would be wise enough to use it as he intended. The hell with hope.
Ne bulmayı umut ediyorsun?
What you hoping to find?
Biz normal hayatımızı hiçbir pişmanlık duymadan arkamızda bırakarak umut dolu bakmayı seçtik.
We have chosen to leave behind our normal lives with no regrets, and lots of hopes.
Zihnimde umut ışığı belirdi.
A glimmer of hope popped up in my mind.
Keşifçiler olmaktan gurur duyuyoruz, ve insanlığı daha barışçı ve umut vadeden.. bir tür yapmak istiyoruz.
Make us feel the pride of being explorers again and make humanity a more peaceful and promising species.
Umut?
Hope?
Onlara umut aşılarım. Onları bir bütün yaparım.
Men, women, children, I give them hope.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]